''Tohumu minberden atılan, istikbali camide çizilen, projeksiyonu kürsüden okunan bir hareketin ne tür bir şeffaflaşmaya gitmesi gerektiğini ben anlayabilmiş değilim muhterem cemaat. ''
“Budala ile başa çıkmak; katille, hırsızla başa çıkmaktan çok daha zordur.”
(Charles Vildrac)
Zekâ seviyesini o kadar aşağıya çektiler ki, adam yokluğundan eline kalem tutuşturulan Cemile bile kızmış. Handiyse “Yok artık” demeye getiriyor. Ses montajında o kadar ahmakça örnekler sergiliyorlar ki, Cemile dahi “Bu kadar salakça paylaşım yaparak mücadeleyi sulandırıyorsunuz, sonra da kontrollü darbeye inanıyor insanlar” diye şikâyet etmiş. Zılgıtı yiyince siler mi paylaşımlarını bilmem ama karşımızda zekâ yaşı giderek anaokulu düzeyine inen bir devlet aklı (ya da akılsızlığı) var. Düşünün Cemile bile “O kadar da değil” diyor son kumpaslarına. Bundan sonraki seviye Yeliz yani, daha dibi yok kesinlikle!
En güçlü silahları Cem Küçük olan bir yapı oluştu, varın gerisini siz düşünün işte!
Zira biliyorsunuz meşhur Anadolu deyimidir; olmuşla ölmüşe, bir de Cem Küçük’e çare yok şunu fani dünyada…
Her sabah uyandığımızda büyüklerimiz bugün kime atarlanmış, kimle maraza çıkarmış, kimi protesto edeceğiz diye bakıyoruz artık.
Mesela Havuz’un en bayağı platformu Takvim, yargılananların tişörtlerinden bir kolaj yapmış ve işte hain markalar anlamına gelecek manşeti basmış kocaman. Yakında o markalar Türkiye’den çekilirse bedelini Ergün Diler gibi sayfa sekreteri iken kucağında yayın yönetmenliğini bulduktan sonra Frankeştayn’a ödettirmeyecekler. Bu millet ödeyecek nasılsa.
Semer kimin sırtında umurlarında değil ki!
Biz bu çomarlıklarla uğraşırken düne kadar aklı başında saydıklarımızın da artık şirazeyi şarampole doğru kırdığını görmek az ürkütücü değil sevgili seyirciler. Misal, Eren Erdem (beğenin ya da beğenmeyin) vaktiyle vicdanlı, iz’anlı, insaflı bir sol görüşlü vekillerden biriydi. Ne olduysa trollerin ona operasyon çekmesiyle iktidar çomarlarıyla aynı dili kullanmaya başladı.
Bir başkası, hem de çok yakından tanıyoruz ama durup durup “ama cemaat de” diye başlayan cümleler kurmayı bozuk plak gibi takılıp kalmayı objektiflik zannediyor.
Tohumu minberden atılan, istikbali camide çizilen, projeksiyonu kürsüden okunan bir hareketin ne tür bir şeffaflaşmaya gitmesi gerektiğini ben anlayabilmiş değilim muhterem cemaat.
Ciğeri beş para etmez çakallar sürüsü, cemaat kadınlarının çocuk sahibi olmalarını dillerine dolayıp anneliği bile “kumpas” olarak tarihin en iğrenç manşetini atıyor, bir cılız itiraz bekliyoruz biz. CHP’sinden, HDP’sinden MHP’den (yok vazcaydık Bahçeli kalsın!) kürdünden, alevisinden, solcusundan, laikinden, kadın hakları sözde savunucularından filan.
Başını örtmüş yüzünde iki kilo fondötenle botokslu suratı kirli lamba gibi parlayan havuzcu kalemler bırakınız vicdanı refleksle tepki göstermeyi, takdir ediyorlar. Onlarda insanlık da kalmadığı için, eleştirmeyi değil yüzlerine tükürülmeyi hak ediyorlar artık.
Ve solcusundan, komünistinden, insan haklarıcısından, kadın savunucularından, bilmem kimlerden de vazgeçtik artık.
Kendilerinden olmayan mağdur mağdur sayılmadığı için onlara laf anlatmanın anlamsızlığına dair tek cümle bile israftır artık.
Ama her cümlesinde bizi insafa çağıran, hizmete muhabbet besleyen kimi zevatın da durup durup “ama hani şeffaflık” ya da “mini mini bir şakirt donmuştu, özeleştiri yapmıştı”cılık oynaması da çok fazla romantik yapmak değilse nedir ya hu!
Ortalığı ahmaklık, alçaklık, hainlik, hırsızlık, namussuzluk, hayasızlık sel almış gibi gırtlağımıza kadar basmışken kalkıp dayak yiyen, işkence gören, aç bırakılan, sürülen, dövülen, öldürülen insanlara “ama sen de özeleştiri yap, şeffaf değilsin” demek kelimenin en hafif tabiriyle müptezelliktir.
Kaldı ki, bu cemaatin okulları, yurtları, gazeteleri, televizyonları, bankaları kısacası tüm kurumları şeffaf kanunlara göre açılmış ve işletilirken bunu ileri sürmek zalimliktir de…
Bürokraside, emniyette ya da başka bir yerde varsa suça bulaşmış, kanunları dinlememiş, amirlerine uymamış suçlular, yakalansın, yargılansın ve en ağır ceza verilsin. Buna hangi cemaat mensubu karşı çıkar sizce?
Cevap veriyorum hiç kimse!
Durum böyleyken, iftira ve isimsiz ihbarlarla insanları hapse atarsanız, eşinin yerine karısını, karısıyla beraber bebeğini, yeni doğum yapmış kardeşini hapse atarsanız, başlarım sizin özeleştirinize de şeffaflığınıza da…
Kimse kusura bakmasın…
Önce hele şunları bir halledelim, ardından hala inanıyorsanız özeleştirisi, transparanlık meselesine, ona da bakarız…
Öyle değil mi Yelizcim?
Seyfi Mert