Bir nesil öncesinin eline alıp oynadığı karıncalardan şimdiki çocuklar korkuyor; uğur böceğine dokunamıyor, inek 'mö'leyince annesinin arkasına saklanıyor.
Ahşap merdivenlerden telaşla ve düşe kalka çıkan çocuk "baaaabaaa" diye bağırır. Yıllardır görmediği köylüleriyle hasbihal eden baba, herkes gibi meraklanır. Nihayet nefes nefese odaya giren çocuk, "Baba kocaman bir kuş gördüm. Uçamıyor, yakalamak istiyorum, kaçıyor" der. Heyecandan yerinde duramıyordur, babasını elinden tuttuğu gibi balkona çıkarır ve avluda yemlenen tavukları gösterir. Onların ardında balkona çıkan ahali kahkahalarla güler. Pedagog Adem Güneş, aradan 11 yıl geçmesine rağmen bu anısını anlatırken hâlâ gülüyor. Ama "ağlanacak halimize gülüyoruz" misali bir gülme bu. Çünkü Güneş, şehirde yetişen çocukların renkli ve müzikli kitaplardan öğrendiği hayvanlar ile karşılaştıklarında gösterdikleri tepkinin trajik olduğunu düşünüyor. Oğlunun 7 yaşındayken, kitaplardan bildiği ve hatta sesini taklit edebildiği hayvanı, gerçekte görünce tanıyamamasını da trajik buluyor.
Önceki nesillerin eline alıp oynadığı karıncalardan şimdiki çocuklar korkuyor, uğur böceğine dokunamıyor, koyun görünce babasının arkasına saklanıyor. Güneş, şehirli çocukların karınca, sinek, arı, böcek ve inek gibi zararsız hayvanlardan korkmasının üç sebebi olduğunu düşünüyor. İlki hayvanları tanımaması. Pelüş inekleri seviyor, örümcek şeklindeki oyuncaklarla oynuyor. Ama bu, çocuk zihninin hayvanları kavrayabilmesi için yeterli değil. Onları görmesi ve dokunması gerekiyor. Eğer öğrenme aşamasını yaşamadan bir hayvanla aniden karşılaşırsa, dokunur veya sesini duyarsa korkuyor. O sebeple çocuklarla hayvanat bahçesine giderse veya doğal yaşam ortamında (mesela köyde) görür ve dokunursa korkularını yenebilir.
Uzmanlara göre çocuklardaki hayvan korkusunun ikinci ve en yaygın sebebi öğrenilmiş davranışlar. Psikolog Feyza Bağlan, çocukların model aldığı anne ve babasının sinek, kelebek, arı, kedi ve köpek gördüğü zaman verdiği tepkilerin çocuğun davranışlarını etkilediğini söylüyor. Bir böcekle karşılaştığında çığlık çığlığa kaçan bir annesi varsa, çocuğun da aynı davranışı göstermesi kaçınılmaz. İnek ya da kurbağa gördüğünde "ıyyy" gibi çocuğun anlamayacağını düşündüğünüz ve pek önem vermediğiniz bir tepki göstermeniz ve yüz ifadeniz onun söz konusu hayvan hakkındaki kanaatini etkiler.
Bilgisayar oyunları da etkili
Apartman çocuklarının zararsız hayvan korkusundan sıyrılması için uzmanlar 'köye götürün' önerisinde bulunuyor.
Adem Güneş, çocuklardaki hayvan korkusunun hep göz ardı edilen bir sebebinin daha olduğunu düşünüyor: Çizgi film ve internetteki oyunlarda yer alan karakterler. Tek gözlü, on ayaklı, uçarken ve havada patlayıp düştüğü yerde birleşen korkunç varlıklar... Gerçek hayatla hiç alakası olmayan bu sanal karakterler çocukların korkularını besliyor. Bilgisayar oyununda on ayaklı korkunç böceklerden kaçmaca oynayan bir çocuk, gerçek hayatta karıncayla karşılaştığında ona benzetip korkabilir.
Adem Güneş, cam fanusun içinde internet veya televizyon karşısında "embesil bir yaşam" sürdürdüğünü söylediği günümüz çocuklarının, korkularından arınması için "doğal ve sade bir hayat" öneriyor. Doğal ve sade bir hayat derken kastettiği ise kedi köpek beslemek, hayvanat bahçesine gitmek, tatilde-bayramlarda otelde konaklamak yerine gerçek bir yaşamı gözlemleyebileceği yerlere gitmek... Güneş: "Karınca, kedi, inek gibi zararsız hayvanlardan korkan çocukları köye götürün." diyor.
Çocukları akıl sağlığı bozuk köpeklerle değil, sevimli köpeklerle tanıştırın
Hayvanat bahçesi hiç şüphesiz çocukların birçok hayvanı görebileceği yerler. Fakat burada demir parmaklıklar arkasındaki hayvanları görmeleri korkularıyla yüzleşmeleri için yeterli değil. Doğal yaşamın olduğu yerlerde mesela köylerde, evin önüne yatmış bir köpeği, bahçede otlayan inekleri, deredeki kurbağaları, tarladaki karınca yuvasını görmesi hayvanların da insanlarla birlikte yaşayan zararsız varlıklar olduğu algısını zihnine yerleştirir. Pedagog Adem Güneş, köylerdeki köpeklerin çocuklara saldırmadığını hatırlatıyor. Zaten bu normal ve sağlıklı köpeklerin karakteristik özelliğiymiş. Şehirde çocuklara saldıran köpekler ise Güneş'e göre "akıl sağlığı ve DNA'sı bozulmuş" köpekler.