Avrupa'da seçim rüzgarı bütün hızı ile devam ediyor. Avusturya ,Hollanda ve en son Fransa'dan sonra şimdi sıra İngiltere'de ...
Dünya Gazetesi Yazarı Orkun Gödek İngiltere seçimlerini yazdı...
Avrupa’nın seçim döngüsü olarak tanımladığımız 2017 yılında sürpriz bir başlığın takibi ile gündeme devam ediyoruz. Başbakan Theresa May’in 18 Nisan tarihinde yaptığı erken seçim çağrısının ardından, İngiltere, 8 Haziran tarihinde Parlamento’yu yeniden belirleyecek.
23 Haziran tarihinde gerçekleştirilen Brexit oylamasının sonuçları, dünyanın farklı kıtalarında yarattığı şaşkınlık kadar içeride de aynı etkide bulundu. İngiliz halkının çoğunluğu, Avrupa Birliği (AB) üyesi olarak yollarına devam edeceği fikri ile seçim gününü geçirmişlerdi. Ertesi gün uyanıldığında karşılaşılan şok, dönemin başbakanı David Cameron’ın koltuğunu bırakmak zorunda kalmasına ve Theresa May isminin ön plana çıkmasına neden olmuştu.
Erken seçimin gerekçesi Başbakan May tarafından bir zaruret olarak belirtildi. AB ile başlayacak olan müzakere sürecinde muhalefetin olası engelleme direncinin kırılması için yeniden sandığa gidilmesi ve Muhafazakarların gücü tazelemeleri gerekiyordu. 18 Nisan tarihinde yapılan “…eğer bu genel seçimi şimdi yapmazsak, siyasi oyunlar devam edecek.” açıklamasını da bu şekilde yorumlamak mümkün.
Fransa’da Macron’un elde ettiği zaferin yaşlı kıta Avrupa için nasıl bir iyimserlik fikrinin belirmesine imkan tanıdığını ve ortak para birimi euroda algıları düzelttiğini yakın dönem içerisinde tecrübe ettik. Benzer durumu Brexit müzakerelerini yönetecek isim olmaya en yakın aday May’i tercih etmek isteyen piyasa işlemcileri ve GBP fiyatlamalarında da görmemiz olası. Bu çıkarımı nasıl elde ettiğimizin açıklaması ise şu; Muhafazakar Parti ve İşçi Partisi arasındaki makasın gelen anket sonuçları ile birlikte kapanması, GBPUSD paritesinde gevşemeye neden olurken, olası vekil sayısında çoğunluk kaybı ihtimali de baskı unsurunun diğer önemli başlığı konumunda.
Ana muhalefet lideri Corbyn’e seçime 1 hafta kala yöneltilen eleştiriler ağırlıklı dış politikaya dayanıyor. Geçmiş tarihte Kuzey İrlanda konusunda takınılan tutum sorgulanırken, içeride de vergi artırmaya yönelik parti planları mercek altında. Vergi konusuna cevaben, İngiltere’de dünyanın geri kalan kısmında da süregeldiği üzere, en zengin ile yoksul kesim arasındaki açılan makasın bir şekilde rayına sokulması için kurumlar vergisi ve özel okul ücretlerinin artırılması gerekliliği öne sürülüyor. Brexit’a yönelik yaklaşım ise, ücretlerdeki düşüşün engellenmeye çalışılacağı.
May’in Muhafazakar Parti’si ise farklı başlıklar altında eleştiriye tutuluyor. Seçim bildirgesinde yer verilen ve oldukça yoğun bir baskı altında kalınmasına neden olunan “Bunama Vergisi” uygulaması listenin en üst sırasında kendisine yer buluyor. Her ne kadar daha sonradan yapılan açıklamalarda olası düzenlemede üst limit uygulamasına gidileceği belirtilse de seçmen nezdinde güven erozyonunun olmadığını söylemek güç.
Parlamento’da çoğunluğun sağlanması için gerekli sayı 326. Hali hazırda iktidar partisinin rakamı 330. Sandıktan güçlenerek çıkılması halinde GBP cinsinden değerlenen varlıklara yönelik pozitif fiyatlama ortamı beklemek mantık dahilinde. Zira, son 1 haftada İngiltere ETF’inden çıkış yapan para miktarı 600 milyar doların üzerinde. Yıl başlangıcından bu yana takip edilen rakam ise 1.6 milyar dolarlık çıkışa tekabül ediyor. Hem de Avrupa varlıklarına likidite giriş yaparken.