Scholz ilk anketlere göre ipi yüzde 25,5 gibi bir oy oranıyla birinci göğüsleyecek gibi dursa bile bu şansölye olacağı anlamına gelmiyor. Çünkü çıkış anketlerine göre rakibi Hristiyan Demokrat Armin Laschet de kendisine çok yakın bir oy oranını yakalamış durumda... İşte Scholz'un siyasi serüveni...
1958 doğumlu olan Olaf Scholz çocukluk ve gençliğinin geçtiği Hamburg’da hukuk okuduktan sonra iş hukukunda uzmanlaşan bir avukat olarak çalışma hayatına atıldı. Uluslararası Sosyalist Gençlik Birliği başkan yardımcılığı görevini yürüttü. Bundestag’a (Alman Meclisi) ilk kez 40 yaşındayken Hamburg’u temsilen 1998’de girdi. 2002 yılında yeniden vekil seçildikten sonra iki yıl boyunca Sosyal Demokrat Parti (SDP) Genel Sekreteri olarak görev yaptı. Dönemin şansölyesi Gerhard Schröder düşen popülerliği nedeniyle SDP liderliğinden istifa etmek zorunda kaldığında Scholz da görevinden ayrıldı. Bununla birlikte sonrasında da SDP’de ve meclis komisyonlarında farklı üst düzey görevler üstlenmeyi sürdürdü. 2007’de ilk Merkel hükümetine Çalışma ve Sosyal İşleri Bakanı olarak atandı. 2009 seçimleri sonrası SDP koalisyon hükümetinden ayrılıp muhalefete geçince Scholz genel başkan yardımcılığı pozisyonuna geldi. Partinin ılımlı kanadından bir siyasetçi olarak tanındı.
MALİYE POLİTİKALARIYLA DİKKATİ ÇEKTİ2011’de Hamburg Belediye Başkanı seçilmesi üzerine milletvekilliğinden istifa etti. Bu görevi sırasında şehrin bozuk maliyesini düzeltme başarısı göstererek dikkat çekti. 2017 genel seçimleri sonrası kurulan Merkel liderliğindeki Büyük Koalisyon’da Şansölye Yardımcısı ve Maliye Bakanı oldu. Ekonomi idaresindeki maharetini bu kritik görevinde de ortaya koydu ve koltuğa oturduğunun ilk senesinde anketlerde yüzde 50’ye varan oranlarda aldığı onayla ülkenin en popüler siyasetçileri arasına girdi. Covid-19 pandemisi sonrası ülke ekonomisini rahatlatmak, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin batmasını önlemek için 353 milyar euro’yu bulan bir dizi benzeri görülmemiş kurtarma paketine imza attı. Bu tedbirler sayesinde Almanya, dünyadaki diğer ülkelere nazaran pandemi kaynaklı ekonomik krizden nispeten daha az etkilendi. Bu durum Şansölye Merkel’le birlikte Scholz’un da popülerliğini iyice arttırdı. Seçimde Scholz’un öne çıkmasına yol açan önemli bir neden bu başarısı oldu. İnsanlar ekonomik kriz sırasında kendilerine para yardımında bulan siyasetçilerin “bu iyiliğini” kolay kolay unutmuyorlar. Merkel’in seçim pusulasında yer almaması, seçmenin minnettarlığını yönelteceği siyasetçi olarak Scholz’un asıl parsayı toplamasıyla sonuçlandı.
Bununla birlikte Scholz 2019’da SDP eşbaşkanlığı için Klara Geywitz’le birlikte girdiği yarışı, ilk turda oyların çoğunluğunu almalarına rağmen, ikinci turda Norbert Walter-Borjans ve Saskia Esken’e karşı kaybetti. Scholz bunun üzerinde SDP Genel Başkan Yardımcılığından istifa etti. Buna rağmen geçen yıl partisi tarafından şansölye adayı gösterildiğinde, kazanma ihtimalinin çok yüksek olmadığı yorumları yapıldı.
ÖNCE İSTİKRARSosyal Demokratlar 1998-2005 arası Yeşiller’le, ondan sonra Muhafazakarlar’la koalisyonlar kurarak, geçen 23 yılın 19’unda iktidarda kaldı. SDP’nin geçmişi her ne kadar “sol işçi hareketine” dayansa da bugün tabanını daha çok “memurlar” (kamu çalışanları) oluşturuyor. Bu nedenle klasik bir sol partiden beklenmeyecek denli, Almanya’da Merkel’in şansölyeliğinde tahkim edilmiş, merkez siyasete dayanan mevcut devlet rejiminin devamını çıkarına gören, yani “istikrarı” önceleyen bir tabana sahip bulunuyor.
Anketler kendi isteğiyle emekliye ayrılan Merkel’in hala Almanya’nın en popüler siyasetçisi olduğunu gösteriyor. Fakat Hristiyan Demokratlar Merkel’in ayrılışıyla ortaya çıkan boşluğu dolduramadı. Bu nedenle Scholz seçim kampanyasında Merkel’e en fazla benzeyen, onun izlediği siyaseti devam ettirecek adayın kendisini olduğunu gösterme çabası gösterdik. Hatta öyle ki seçim sloganı olan “Çoğu vatandaş beni biliyor”, Merkel’in 2013’de kullandığı “Beni biliyorsunuz” seçim sloganıyla neredeyse aynıydı. Ülkenin önde gelen haftalık haber dergisi Der Spiegel’in “İkinci Angela” başlığıyla tanıttığı Scholz, Merkel’in simge haline gelmiş elini dörtgen yaparak tutuşunu taklit ederek fotoğraf verdi.
SCHOLZ BÜYÜK KOALİSYONA HAZIR MI?Scholz bugüne kadar muhafazakarlarla “büyük koalisyona” girdikleri için muhalefetteki sol partiler (Yeşiller ve Die Linke) karşısında zemin kaybeden partisinin bu zayıf noktasını Merkel sonrasında onun yerini doldurabilecek, ona en fazla benzeyen aday olarak kendisini ortaya koymak suretiyle bir avantaja çevirmeyi başardı. Şunu da eklemek gerekir ki, Merkel, 2007-8 Finansal Krizi sonrası dönemde bankaların kamu paralarıyla kurtarılmasının neden gerektiğini açıklayamamanın halkta yol açtığı tepkiyi dengelemek maksadıyla bir merkez sağ liderden beklenmeyecek oranda sola kayarak sosyal demokrasiyi sahiplenen bir tutum sergiledi. Bu nedenle bugün Scholz için Merkel’in mirasını sahiplenmek parti tabanıyla arasında bir çatışma çıkmaması sonucunu doğurur hale geldi.
Şansöyle Merkel ve Şansöyle Yardımcısı, Maliye Bakanı Olaf ScholzScholz ABD’deki Trump, İngiltere’deki Brexit facialarının bir benzerinin ülkelerinde yaşanmasından endişe eden, büyük değişikliklerden hoşlanmayan muhafazakar yapısıyla bilinen geniş Alman orta sınıfına kendisinin Merkel sonrasına yumuşak bir geçiş için en uygun isim olduğu konusunda ikna edici bir görüntü çizdi. Daha üç ay önce Şansölye yarışının Laschet ve Baerbock arasında geçeceği tahminleri yürütülecek denli kimse kendisine şans vermediği halde beklenmedik bir çıkış yakaladı. Sorulara aynı ve kısa cevaplar vermesi, risk almaktan kaçınan aşırı kontrollü tabiatı yüzünden “Şolzomat” (Scholz makinesi) lakabı takılan SDP liderinin öne çıkması Hristiyan Demokratların adayı Laschet ve Yeşiller’in adayı Baerbock’un seçmenin geneli tarafından yetersiz görülmesiyle ilgili…
KONUT EN ÖNEMLİ ÖNCELİKLERİ ARASINDAScholz’un önemli seçim vaatlerinden biri, Almanya’da kiraların ve ev fiyatlarının aşırı yükselmesine yol açan ciddi bir konut sıkıntısı bulunduğundan, yılda 400 bin yeni konut yapılmasını sağlamak şeklinde… (Almanya’da 2020’de 300 bin yeni konut inşa edildi.) Diğer önemli vaadleri olarak, (saati) 9,60 euro olan asgari ücreti 12 euro’ya çıkartacağını ve süper zenginlerin (yılda 500 bin euro’nun üzerinde kazanç sahibi olanların) ödedikleri vergileri arttıracağını söyledi.