Ali Emir Pakkan - SAMANYOLUHABER.COM
Ormanda yaşayan bir aslan ve bir inek sürüsü varmış. Aslanların gözü inek sürüsündeymiş. Ama inek sürüsü kendini savunacak kadar kalabalık ve güçlü olduğundan yaklaşamamışlar.
Aslanlar düşünmüşler ve bir plan kurmuşlar. İçlerinden bir elçiyi ineklere göndermişler: "Size saldırırsak ne olacağını biliyorsunuz. Mutlaka aranızdan birini alıp yiyeceğiz. Gelin, ne kendinizi ne bizi uğraştırmayın, sarı ineği bize verirseniz size saldırmayız ve bir daha da gelmeyiz."
İnekler, bilge ineğe sormuşlar; “Olmaz” demiş bilge inek, “Aramızdan hiçbirini vermeyin”
Ama aslanlar ısrarlı. En sonunda razı olmuş inekler, nasıl olsa saldırırlarsa birimiz gidecek, hem biz de çok yorulacağız. En sonunda peki demiş inekler. Vermişler sarı ineği...
Aslanlar sarı ineği bir güzel yemişler, karınlarını doyurup kendilerine gelmişler.
Bir kaç gün sonra aslanlar yine acıkmışlar, yine gelmiş aslanların elçisi ineklerin yanına; "Aranızda boynuzu kırık bir inek var, sinirimizi bozuyor, verin onu, ne kendinizi ne bizi uğraştırmayın" demiş...
O inek de verilmiş.
Aslanlar, benekli inek, kuyruğu kısa inek deyip inekleri bir bir almışlar sürüden.
Sürü de günden güne iyice azalmış.
Artık aslanlar elçiye gerek kalmadan açık açık saldırmaya, istedikleri ineği sürüden götürüp yemeye başlamışlar.
Sürünün ileri gelen inekleri, panik içinde tekrar bilge ineğe koşmuşlar. “Biz nerede hata yapıyoruz? Sürümüz yok olacak! demişler.
Bilge inek cevabı vermiş, “Sarı ineği hiç vermeyecektiniz...”
Bu hikayeyi en başta anlatıp, “vermeyin sarı ineği” dendiğinde, “ bırakın yesinler birbirlerini “ diyenlere bakıyorum, bazılarından eser kalmamış, bazıları sıranın kendilerine geldiğini görmüş, “nerede hata yaptık?” diyorlar!
Zulme meylettiniz!