'Şaşarım senin aklına...'

''Üstad Hazretleri 1918’de Tiflis’te yanına yaklaşan Rus polisi “Ne yapıyorsun?” diye sorunca “Medresemin planını yapıyorum” der. Polisin, “şaşarım senin ümidine!” demesi üzerine verdiği cevap ise tarihidir...''
Ali Emir Pakkan / samanyoluhaber.com
Şaşarım senin aklına

“Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı.”

Bu sözler son devrin din mazlumlarından Said Nursi’ye ait.

Bediüzzaman üç devri de görmüş.

31 Mart vak'asında (1909) idamla yargılanıyor.
1925’de Van’dan Burdur’a sürgün ediliyor. Barla’da 8 yıl tecritte tutuluyor. Tek parti dönemi; mahkemeler, hapishaneler ve sürgünlerle geçiyor.
Zehirleniyor.
Soğuk kış günlerinde hücresinin penceresi açık bırakılıyor, donsun ve ölsün isteniyor.

1950’de tek parti kaybediyor.
Ancak onun hayatında değişen bir şey yok.
1954’te DP ikinci defa iktidarda.
1955’te fiş komisyonu toplanıyor ve Üstad’ın fiş dosyasına yine;
“Kötü emellerini tahakkuk ettirmek için gizliden gizliye faaliyet sarf ettiği…” notu düşünüyor. Risale-i Nurlar ‘suç aleti’, Üstad da ‘Kürt milliyetçiliği fikir ve gayelerini daima din ve tarikat maskesi altında inkişaf ettirmeye’ çalışan biri “ olarak değerlendiriliyor.

Kapısında polis, peşinde jandarma eksik olmuyor. Yaşadığı eve baskınlar yapılıyor, mektuplarına el konuyor, seyahat hürriyeti engelleniyor. Ziyaretine gelenler sorgulanıyor. Nurcuların muhtelif vilayetlerdeki temsilcileri, Nur talebelerinin yoğun olduğu iller tespit edip tedbirler alınıyor. Nur talebeleri, camilerden toplanıp hapse atılıyor.

Said Nursi de kara propagandanın hedefi. Ona da akla hayale gelmeyen iftiralar atılıyor; “Deli, ilim ve diyanetle ilgisi yok. Okur fakat yazmaz, imla bilmez. Türkçe'ye vakıf değil. Siyasete karışır. Bozguncu. Kürtçülük uğruna kendi padişahına sövecek ve din düşmanı bir Ermeni’yi alkışlayacak kadar imandan nasipsiz. Mason ve komünistten daha tehlikeli!” deniyor.

Onca zulme rağmen Bediüzzaman’da hiç bir zaman ümitsizlik yoktur. Esarette, hapiste, sürgünde ve tecridde eserlerini yazmayı bırakmıyor, talebelerine Kur'an'dan ilhamlarla gelecekten müjdeli haberler veriyor. Yazdığı mektuplar moral oluyor...

1918’de Tiflis’te yanına yaklaşan Rus polisi “Ne yapıyorsun?” diye sorunca “Medresemin planını yapıyorum” der.
Polisin, “şaşarım senin ümidine!” demesi üzerine verdiği cevap ise tarihidir:
“Ben de şaşarım senin aklına. Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı (gündüz) vardır.”

Bediüzzaman’a yaşatılanlar şimdilerde hizmet hareketine yaşatılıyor.
Bu kış mevsiminde ise Bamteli'ne kulak kesilmekte fayda var.
Orada da hiç ümitsizlik yok.
Dahası yarınlar ve ötelerden nice müjdeler var.

17 Aralık 2018 10:53
DİĞER HABERLER