Ahmet Nesin bugünkü makalesinde NATO tartışmalarına temas etti. Nesin, ''Aydınlık yazarlarının dediği gibi “NATO’ya girmek çok pahalı, çıkmak da ama girmek kadar değil” mantığını da çürütmek istedim, çünkü iş göremez noktasına gelecek bütün silahlarınızı sıfırdan yenileyeceğinizi de düşünmek zorundasınız ve bununla doğmamış çocukların borcu artacak ve altından kalkılamaz bir hale gelinecek.'' dedi.
NATO'dan çıktın, savaş gemilerini yazlık sarayından seyredersin Erdoğan...
AHMET NESİN, artigercek.com
NATO’ya giriş çok zor, üye ülkelerin tamamının kabul etmesi gerekiyor ama çok ilginçtir ki NATO’dan çıkarılış ya da aforoz etme gibi bir sistemleri yok, neden düşünülmemiş, anlaması zor, bizim uzmanımsılar da sanırım anlamamış olacaklar ki ya da okumamış, devamlı “Bizi çıkarmak istiyorlar” safsatasını söyleyip duruyorlar.
NATO 2. Dünya savaşının onca ölümünün arkasından kurulduğu için olsa gerek hangi ülke nasıl çıkartılır yada atılır diye bir maddesi yok. Ancak NATO’ya giriş ne kadar zorsa, çıkış da tam tersi o kadar kolay.
Çıkmak istediğinizdeki kolaylık esasında bir sır değil, hani “Göbekten bağlı” deriz ya, o kadar bağlısınız ki, çıkmak istediğinize bin pişman oluyorsunuz. İlla da çıkmak istiyorsanız, Türkiye'deki egemen güç hemen bugün ABD'ye bir nota verir ve 1 sene sonra resmen çıkmış olur.
Evet, gelelim şimdi çıkmış halinize, başınıza neler geliyor yada neleri yapamıyorsunuz. Gemileriniz bir yata, uçaklarınız da bir safari yolculuğu yapmak için bir tatil seyahat uçağına, tanklarınız da jipe dönüşüyor.
Bu dediklerim günlük yaşamda olmuyor, savaş anında oluyor. Benim gibi savaşa karşıysanız sorun yok ama askeriye bunun için kurulduysa ve savaşma olasılığı da varsa bunları gözetmek zorundasınız.
Daha pratik anlatayım, 15 Temmuz gecesi yaşanan bir olaydan örnek vereyim. Havadaki F-16’lara yakıt veren bir uçaktan bahsedildi ya, iyice gözünüzün önünde canlandırın ve 15 Temmuz darbe girişimi gecesinden de çıkın ve Libya’yla savaştığımızı ve dünyanın yada NATO’nun size destek verdiğini düşünün.
O havadaki yakıt tankeri Libya semalarındaki uçaklarınıza her zaman yakıt götüremez ve risklidir. Onun yerine NATO’yla yapılan anlaşmaya göre savaştığınız alana en yakın NATO ülkesi size o yakıtı vermek zorunda.
Tabii bu dediğim NATO üyesiyseniz oluyor, değilseniz Libya semalarında 1-2 uçuş yada bombalama yaptıktan sonra dönmek zorundasınız. Tabi oraya gidiş ve gelişinize yakıtınız yetiyorsa yada sadece 1 seferlik uçuş yapabiliyorsanız da bu bizim çocukluğumuzda oynadığımız hırsız-polis yada dekman oyununa dönüşür.
Sadece savaş uçağının yakıt sorunu da değil, bombalayacağınız yeri de tam olarak tespit etmeniz gerekiyor. Türkiye bu konuda deneyimsiz değil ama kendi olanaklarıyla sadece kendi ülkesini, sınırlarını ve biraz da yakın çevresini tanımlayabiliyor.
Gerisini NATO’yla yazışarak öğreniyorsunuz. Savaş mı yaşandı nereden biliniyor diye bir soru aklınıza gelebilir ama savaş yaşanmasa bile tatbikatlarda yapılan çalışma sistemi aynen böyle. Aksi halde damadın yaptığı droneların (Sadece 2 mil) verebileceği bilgi kadar bilgi olur elinizde.
Uçak için söylediğim her şeyi diğer bütün ağır silahlar için de gözünüzde canlandırabilirsiniz. Gemiler, denizaltıları, uçaksavarlar, tanklar, yani yakıtla çalışan her şey için NATO’ya gereksiniminiz var, çünkü dediğim gibi göbekten bağlısınız.
Radar sistemi için de şunu söyleyebilirim, elinizde muhteşem bir bilgisayar var, herkesin ağzının suyu akıyor ama internet yok, karşılıklı bakışıyorsunuz. Bu bakışmayla da attığınız füze, lastikli sapanla atılmış bir taşa dönüşüyor.
Peki NATO sizi çıkarmıyor da nasıl çıkılıyor, çok basit, Ergenekon karar alıyor, Erdoğan’a söylüyor, Erdoğan da bakanlar kurulu kararını alıyor ve ABD’ye NOTA olarak bildiriyor, 1 yıl bekliyorlar ve sen sağ ben selamet çıkıyorsunuz, ne gibi mi, aynı denizden çıkmış sıçan gibi…
Bu dediklerimi yüksek rütbede bir komutanla konuştuğumda bana “Örneğin büyük askerî harekât ve operasyonların planlarının hazırlanması ve bilgisayar destekli tatbikatlarda denenmesi konusunda, NATO ülkeleri Türkiye’den fersah fersah ileridedir.
TSK neredeyse 70 yıldır NATO gibi son derece gelişmiş bir askeri organizasyonun içinde olmasına rağmen; teknolojik, silah, araç gereç, askerlik anlayışı ve özellikle dünya standartlarında personel yetiştirme konularında kendisini yenileyebilmiş, etkin bir kurum değildir.
Ülkede yaygın olarak görülen, kolaycılık, hesap vermezlik ve adamcılık gibi anlayışlar TSK’ya da aynen sirayet etmiş ve bu kurumun dünyanın güçlü ordularıyla yarışır düzeye gelmesini engellemiştir. Bütün bunlara rağmen NATO’ya üyelik, TSK’yı ağır aksak da olsa toparlamakta ve ilerletmektedir.
NATO’dan çıkıldığı anda ağır aksak yürüyen ordumuz, hızla, Suriye, Irak gibi üçüncü dünya ülkelerinin orduları arasındaki yerini alacaktır. TSK’nın yapısı, işleyişi, silah ve sistemleri, eğitimi ve doktrinleri yıllar içinde NATO ile entegre hale gelmiştir. NATO’dan çıkılması durumunda, örneğin Rusya veya Çin gibi bir ülkeyle aynı şekilde bir entegrasyonun sağlanması için on yıllar ve yüz milyarlarca dolar gerekir.
Kaldı ki Rusya ve Çin, eğitim, silah ve sistemler yönünden NATO ülkelerinin çok gerisindedir. NATO’daki kurumsallık içinde Türkiye’nin sağladığı eşit statüdeki bir ortaklığı, ülkemize ne Rusya ne Çin ne de İran verir.” dedi.
S-400’lerin Deniz kuvvetleriyle müşterek çalışması konusunu da sorduğumda başka bir komutan “Müşterek harekât için olmazsa olmaz konu hava savunmasında üstünlük sağlamış olmaktır. Hava savunma mimarisi de sadece bir füzeye indirgenemez.
Hava ve suüstü resmi, havadaki, su sathındaki ve karadaki unsurların birbirleriyle gerçek zamanlı bilgi alışverişi, gerçek zamanlı karar verme sistemi, gerçek zamanlı resim oluşturma demektir. Bunlardaki en ufak bir pürüz müşterek harekatı icra edilemez hale getirir. Harekatta müştereklik sağlanamazsa 21. Yüzyılda bunun sonucu hezimettir.
Rus askerî unsurlarının Türk Silahlı Kuvvetleri’nde kullanımı ilk değildir. Örneğin Dz.K.K daha önce Rusya'dan römork gemisi almıştı, fakat bu gemi savunma mimarisinin bir parçası değildi, esas olarak basit bir yedekleme gemisi olarak kullanılmıştı. S-400 ise Hava Savunma gibi komplike ve gerçek zamanlı bir otomasyona bağlı, yüzlerce bileşeniyle entegre bir mimariye bağlı olarak kullanılması gereken SOFISTIKE bir silahtır.
Halihazırda Türkiye'nin Hava Savunma mimarisi NATO ile entegre bulunan, başta ABD olmak üzere NATO üyesi ve hepsi batılı ülkelerden temin edilmiş SİLAH-SENSÖR-KOMUTA KONTROL-LOJİSTİK sistemlerinden oluştuğundan S-400’ün müşterek hava savunma mimarisi ile entegre edilmesi imkânsızdır. Konu sadece sayılan 4 ana başlıkla sınırlı değildir.
Eğitim, doktrin, konuşlanma, birlikte çalışabilirlik, zihniyet, askeri karar verme süreci, stratejik, operatif ve taktik seviyelerle ilgili işletme prosedürlerinin tespiti ve oturması…
Bunlar yıllar alacak, yüzbinlerce personelin eğitim müfredatını, bakım ve işletme konseptlerini etkileyecek faktörlerdir. Mesele sadece bir arabayı değiştirmekten ibaret değildir.” diye yanıtladı.
NATO konusunu kendimce pratik bir dille anlatmaya çalıştım, bu kadar uzman bolluğunda ne kadar becerebildim bilmiyorum ama denedim.
Aydınlık yazarlarının dediği gibi “NATO’ya girmek çok pahalı, çıkmak da ama girmek kadar değil” mantığını da çürütmek istedim, çünkü iş göremez noktasına gelecek bütün silahlarınızı sıfırdan yenileyeceğinizi de düşünmek zorundasınız ve bununla doğmamış çocukların borcu artacak ve altından kalkılamaz bir hale gelinecek."