Savcı Uçar Wikipedia'dan darbe çıkarttı

Savcı Uçar Wikipedia'dan darbe çıkarttı
Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturması olarak kayıtlara giren 17-25 Aralık operasyonları, AKP'nin atadığı savcı tarafından ‘darbe soruşturmasına dönüştürüldü. Bu kapsamda hazırlanan iddianameye ilişkin detaylar ortaya çıkmaya başladı.

İddianamede söz konusu darbe suçlamasına ilişkin hiçbir somut delile yer verilemezken aylardır yolsuzluk suçlaması ile karşı karşıya olan hükümet üyelerinin iddiaları ve havuz medyasında yer alan haberler gerçekmiş gibi sunuldu. Savcı hiçbir delil ortaya koymadan sadece suçlamalarda bulundu.

17 ve 25 Aralık soruşturmalarını yürüttükleri için 13 aydır hukuksuzca cezaevinde tutulan polisler hakkında tamamlanan iddianamede tartışmalı detaylar yer aldı. İddianamenin dilinin hukuktan uzaklığı dikkat çekiyor. İddianamede “deliller” başlıklı bölümde delil olarak sadece; 25 Aralık soruşturmasının takipsizlik kararı, ,Polislerin görevlerinde kullandığı bilgisayarlar, polislerin HTS kayıtları,  Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerince hazırlanan tevdi raporları, HSYK Başmüfettişliğince hazırlanan raporlar, tanık beyanları ve cezaevindeki  polislerin ifadeleri yer aldı. Dosyada başkaca bir delil ortaya konamadı.

SAVCI ERDOĞAN GİBİ KONUŞTU: “ŞUAN BİR KURTULUŞ SAVAŞI VERİYORUZ”

İddianamenin dili ise sosyal medyada alay konusu oldu. Savcının hukukçu kimliğinden uzak ve sanki iktidar partisinin bir mensubuymuş izlenimi uyandıran ifadeleri dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarında sürekli kullandığı “kurtuluş savaşı” benzetmesi iddianamede bizzat savcı uçar tarafından kullanılması dikkatlerden kaçmadı. Savcı Uçar, “Şu an bir kurtuluş savaşı vermekteyiz.” İfadelerini kullandı.

SAVCI PARALELİ ANLATMAYA HAZRETİ ADEM'DEN BAŞLADI

İddianamede yolsuzluk soruşturmasında darbe çıkaran savcı 17 ve 25 Aralık soruşturmalarının darbe olduğunu anlatmaya Hazreti Adem'in hayatı ile başladı. Hazreti Adem'in çocukları Habil ve Kabil'in kıssasını anlatan savcı daha sonra roma imparatoru Sezar ve Brütüs arasında geçtiği bilinen meşhur “sende mi Brütüs” sözüne atıf yaptı. Söz konusu tarihi olayı anlattı. Roma'daki iktidar savaşlarını anlattı.   

Savcı Uçar, daha sonra Anadolu'da yaşayan Hitit, Lidya Hitit, Lidya, Roma gibi uygarlıklara değinen savcı bu topraklarda yaşayan tüm ülkelerin dünya siyasetine yön verdiğini tarih boyunca Türkiye'nin bu topraklarda yaşamasına rağmen küresel güç olmadığını kaydetti. Türkiye'nin süper güç olmasının önündeki engel olarak da “dış mihraklar ve onların yerli işbirlikçilerini” işaret etti.

1453 sayfa iddianamede İstanbul'un fethini uzun uzun anlattı

İstanbul'u “Dünya harikası” olarak tanımlayan savcı Uçar, 1453 sayfalık iddianamesinde İstanbul'un fethini  uzun uzun anlattı. İstanbul'un fethinden sonra batı dünyasında, bir gün yeniden Doğu Roma'nın eski günlerine kavuşacağı ideasını canlı tuttuğunu ortaya attı. Bu nedenle batının Türkiye'ye düşman olduğu tezini işledi. Daha sonra Türkiye'nin kuruluş aşaması ve 100 yıllık cumhuriyet tarihinde yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler askeri darbeler uzun uzadıya anlatıldı. Daha sonra 2002 yılında AKP'NİN kuruluş aşamasına gelen savcı Uçar,  “Adalet ve Kalkınma Partisi 2001 yılında Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan Türk siyasi partisidir. Kurucular, partinin siyasi yelpazedeki yerinin mahafazakâr demokratlık olduğunu belirtmiştir. Kurucuları ve önde gelen isimlerinden bir bölümü, eski Fazilet Partisine yakın ya da Fazilet Partisi kadrosundan olup, bu partinin kapatılmasından sonra kurulan ve devam niteliğine sahip olduğu kabul edilen Saadet Partisine katılmayanlardır. Gerek kuruluştaki, gerekse sonraki dönemlerdeki kadroları değişik parti ve siyasi görüşlerden pek çok adı barındırmıştır. Fazilet Partisinin veya ilgili siyasi geleneğin bir uzantısı olarak gösterilmesine şiddetle karşı çıkılmıştır.” İfadelerini kullandı.   

Daha sonra AKP'NİN zaman içinde aldığı oy oranlarını ve yaşanan siyasi gelişmeleri anlatan savcı Uçar,  

2007 yılında düzenlenen "Cumhuriyet Mitinglerin değindi. 2008 yılında Ergenekon Operasyonu dahilinde bu mitinglerin darbeye zemin oluşturmak adına silahlı bir terör örgütü tarafından yapıldığı iddia edildi ve yapılan aramalarda bunu destekleyen belgelere rastlandığı öne sürüldü. ADD başkanı ve emekli Orgeneral Şener Eruygur bu iddialar neticesinde tutuklandığını anlattı. Bu gelişmelerin ardından Türkiye'nin rahatladığını ve Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçildiğini belirten savcı Uçar, ilerleyen bölümlerde  Ergenekon soruşturmasını kumpas olarak nitelendirerek büyük bir çelişkiye imza attı.

Savcı Uçar Vikipedia'dan darbe çıkarttı

Türkiye'nin en büyük yolsuzluk soruşturması olan 25 Aralık'tan darbe çıkaran Savcı İsmail Uçar'ın, Vikipedia'dan kopyala yapıştır iddianame yazdığı ortaya çıktı. Savcı Uçar'ın trajikomik bir şekilde Hizmet Hareketini Cizvit ve Moon Tarikatına benzetmeye çalıştığı bölümlerin birebir aynı şekilde siteden alındığı görüldü. İddianemedeki kesimler şu şekilde:

"15 Ağustos 1534' de, Loyolalı İgnatius ve Paris Üniversitesi'ndeki altı öğrenci tarafından kuruldu. Cizvitlerin benzer tarikatlardan en önemli farkının örgüt yapısında olduğu görülür. Tarikat üyeleri her zaman göze batmadan her türlü toplum içerisinde, o toplumun insanları ile aynı düzeyde ve uyum içerisinde yaşarlardı. Tarikat, ilk gününden itibaren kısa vadeli hedefler yerine hep uzun vadeli hedeflere yönelmiş ve özellikle insana yatırım yapmıştır. Gerçekten de insana yapılan yatırımlar sayesinde Cizvit tarikatı çok kısa sürede Avrupa'nın en önemli siyasi ve ekonomik gücü haline gelmiştir. (Wikipedia)

Tarikata kabul edilen herkes mutlaka uzun ve ayrıntılı eğitimlerden geçirilir, ancak başarılı görülenler tarikatın fikir ve ideallerini öğrenebilirlerdi. Cizvitler, özellikle fakir ve yetenekli gençlere, kurdukları ya da destekledikleri özel okullar aracılığı ile çok iyi bir eğitim verdirirlerdi. Fransa, Clermont'ta bulunan Cizvit koleji döneminin en iyi okuluydu. Cizvitler fikirlerine karşı çıktıkları bir kurum ya da topluluk ile karşılaştıklarında asla açıkça kavgaya girmezler, sinsi ve gizlice her türlü etkinlikte bulunarak o kuruluşu yıpratırlardı. Özellikle sahip oldukları iyi eğitimli genç üyeleri sayesinde karşıt oldukları kurum ya da topluluğun içine sızarak kendi ilke ve fikirlerini içerden aşılarlardı. Bu şekil içerden yapılan baskı ile o kurum kısa süre içerisinde yıpratılır veya tamamen yozlaştırılırdı. (Wikipedia)

Saint-Benoit'da ilk eğitim kurumu, manastıra bağlı olarak yine Cizvit rahiplerin girişimiyle 1583'de kurulmuştur. 1586 yılındaki veba salgını sırasında görevli Cizvit'lerin tamamının ölmesi üzerinde okulu Kapusen (Capusins) rahipleri devralmıştır. Ancak bu rahiplerden Aziz Joseph de Leonessa'nın Topkapı Sarayı'na giderek Sultan III. Murad'a Hristiyan olma çağrısında bulunması üzerine, Kapusen rahipler tutuklanıp sınırdışı edilmişlerdir. Bu nedenle okul kapanma tehlikesi yaşamış, ancak Cizvitler kısa süre sonra okula geri dönerek kurumu yaşatmayı başarmışlardır. Saint-Benoit bu dönemde, Osmanlı topraklarındaki Cizvit faaliyetlerinin merkezi olmuştur. (Wikipedia)

18. yüzyıla gelindiğinde Cizvit tarikatı öyle bir hal almıştı ki hem Avrupa'da ve hem de özellikle Güney Amerika'da her önemli noktada Cizvitleri görmek mümkündü. Cizvitler, Uzakdoğu'da dahi etkin faaliyette bulunabiliyorlardı. Ancak bu dönemde politik açıdan Roma'da güçler dengesi kilise aleyhine dönmeye başlamıştı ve bu durum kilise yetkililerinin hiç hoşuna gitmiyordu. Kilise azalan etkinliğini tekrar kazanmak ve yeniden güç odağı olabilmek için Cizvitlerden kurtulmak ve onları ortadan kaldırmak istiyordu. (Wikipedia)

İstenilen kurtuluş 1773 yılında gerçekleşti. O yıl dönemin dinî lideri XIV. Clement, Cizvit tarikatının feshedildiğini ve dünyanın her yerinde Roma Kilisesi tarafından Cizvitlere tanınmış olan tüm hak ve ayrıcalıkların kaldırıldığını ilan etti. Kilise, tarikatın varlık sebebi olduğu için kiliseye karşı yapılacak herhangi mücadele de olamazdı. Bu ilan ile birlikte Cizvitler arasında büyük bir çözülme oldu. Her ne kadar 1814 yılında VII. Pius tarafından Cizvitlere eski hak ve ayrıcalıkları geri verilse de Cizvitler bir daha toparlanamadılar ve hiçbir zaman eski hallerine dönemediler. Ancak Katolik mezhebinin bir tarikatı olarak varlıklarını sürdürebildiler. (Wikipedia)

Moon Tarıkatı; 1954 yılında Kuzey Kore'den Güney Kore'ye kaçan rahip Sun Myung Moon tarafından kurulan, dünyada Moon liderliğinde bir teokrasi kurulmasını ve herkesin Korece konuşmasını amaçlayan bir tarikattır. (Wikipedia)

ABD'de resmi dinî mezhep statüsündedir. Sun Myun Moon, gençliğinde İsa'nın kendisine gözükerek, kendisini Mesih seçtiğini ve eşiyle birlikte günahsız ve insanoğlunun gerçek ebeveynleri olduklarını, İsa'nın yarım bıraktığı işleri tamamladığı iddiası içindedir. (Wikipedia)

Zaman

02 Ekim 2015 20:08
DİĞER HABERLER