Gazeteci Ahmet ve Mehmet Altan kardeşlerle birlikte ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Nazlı Ilıcak’a bir müebbet istemiyle dava daha açıldı. Davanın iddianamesinde Hidayet Karaca'ya kurulan kumpasın itirafı yer aldı...
İstanbul Başsavcılığı hazırladığı iddianamede Nazlı Ilıcak’ın Bugün gazetesinde 2 Ocak 2015’te yayınlanan ‘Askeri İstihbarat ve Tahşiyeciler’ başlıklı yazısında, Genelkurmay Başkanlığı’na ait 090046 sayılı gizli belgeyi ifşa ettiği iddia etti..
Hazırlanan iddianamede belgenin gerçek olduğu açıkça kabu edilirken gizli ibareli yazının imha edildiği belirtilmiş.
Ilıcak ise savunmasında, eline ulaşan belgeyi basın-yayın ve ifade özgürlüğü nedeniyle haber alma hakkı sonucunda kamuoyu ile paylaştığını, haber yapma şeklinin ne olacağını belirlemenin yargı mercilerinin görevi olmadığını iddia etti.
İşte bu belge 14 Aralık operasyonunda gözaltına alınan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve bazı polis müdürlerine tuzak kurulduğunun açık bir belgesi olarak dava dosyalarına giriyor..
Nazlı Ilıcak operasyondan hemen sonra kaleme aldığı yazısında, Genelkurmay İstihbarat Dairesi’nin 13 Mart 2009 tarihli belgesini yayımlamıştı. Belgede Ergenekon hükümlüsü dönemin İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in imzası yer alıyor. Tahşiye grubunun El Kaide bağlantıları ortaya konuluyor. Ilıcak, yazısında “MİT, askerî istihbarat ve Emniyet İstihbarat peşine düşmüş. Raporlar tanzim edilmiş. Bütün bunlar, sanki Gülen’in konuşması ve dizideki ‘Karanlık Kurul’un talimatıyla yapılmış gibi gösteriliyor. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca bunun için cezaevinde” ifadelerine yer vermişti...
Yani Savcılık bu belgenin kabulu ile birlikte bu davadan mahkum edilen Hidayet karaca ve polis müdürlerinin suçsuzluğunu kabul etmiş oldu...
İşte Nazlı Ilıcak'ın o dönemde ortaya koyduğu gerçekler Nazlı Ilıcak yazısında Tahşiye örgütüne yönelik operasyon yapan polislerin örgüt üyesi ilan edildiğini ancak örgüt hakkında askeri istihbarat ve MİT'in de raporlar hazırladığına dikkat çekmişti..
Askeri istihbaratın raporlarında Tahşiye örgütünün El Kaide bağlantılarını ortaya çıkardığını ifade eden Ilıcak, “Bu kadar haksızlık karşısında insan isyan ediyor. MİT, Askeri İstihbarat ve Emniyet İstihbarat, El Kaide'nin Türkiye'deki uyuyan hücrelerinin peşine düşmüş. Raporlar tanzim edilmiş. Bütün bunlar, sanki Gülen'in konuşması ve Tek Türkiye dizisindeki Karanlık Kurul'un talimatıyla yapılmış gibi gösteriliyor. Hidayet Karaca bunun için cezaevinde” ifadelerini kullandı.
‘Askerin hazırladığı raporun tarihi, Gülen'in sohbetinden 2 ay önceye ait’
Fethullah Gülen'in 6 Nisan 2009 konuşmasından önce, askeri istihbaratın da Mehmet Doğan'ın takibinde olduğunu ortaya çıkaran belgeleri yayınlayan Ilıcak, 13 Mart 2009 tarihinde İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin imzalı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na gönderilen bir yazıda örgütün El Kaide bağlantılarına dikkat çekildiğini belirtti. Raporda en dikkat çeken kısımların birinde Mehmet Doğan ve terör irtibatları şöyle ifade ediliyor:
“M.Doğan ve grup mensupları, Üsame bin Ladin ve El Kaide terör örgütüne tam anlamıyla destek vermekte olup, M.Doğan, El Kaide terör örgütü ile ilgili olarak; ‘El Kaide'nin süper bir güç olduğu, El Kaide'nin içerisinde her milletten mücahidin olduğu ve ümmetçi kimlikli bir İslâm ordusu oluşturduğu, bu ordunun Mehdi'nin emri ile kâfirle savaşı başlattığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kâfir olduğu, Türkiye'nin de İslâm ordusu El Kaide'nin vereceği savaşla kurtarılacağı, kendisinin öncelikli hedefinin Türkiye'deki bütün medreseleri kontrolü altına alarak El Kaide'nin hizmetine sunmak olduğu' şeklinde açıklamalarda bulunmuştur."
‘Tahşiye örgütünü MİT ve Emniyet de takip etti’
Tahşiye örgütünün daha önce MİT ve emniyet istihbaratı tarafından da takip edildiği ortaya çıkmıştı. MİT'in, 14 Mart 2008 ve 16 Ekim 2008 tarihlerinde İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne Tahşiye örgütü ile ilgili uyarı yazısı yazdığı iddia edilmişti. Daha sonra harekete geçen İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü, örgütü 6 ay takip ettikten sonra elde ettiği bilgileri savcıya vererek 4 Mayıs 2009 tarihinde El Kaide bağlantılı Tahşiye örgütü hakkında soruşturma başlatıldı.
'Talimatı Köksal verdi, Gülen'e bağladılar'
Bütün bu gerçeklere rağmen 14 Aralık medyaya darbe operasyonuna dayanak teşkil eden Tahşiyeciler dosyasında tam bir illüzyon yapılıyor. Mehmet Nuri Turan'ın şikâyeti üzerine açılan kurgu soruşturmaya göre, 6 Nisan 2009'da Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Herkul.org sitesindeki sohbetinden sonra yazılan iki makale ve bir haber, ardından Samanyolu Televizyonu'nda Tek Türkiye dizisinde konunun senaryoda yer aldığı, bundan sonra Emniyet teşkilatının operasyon yaptığı iftirası atılıyor. Medyaya yapılan hukuksuz operasyona, Samanyolu Televizyonu'nda yayınlanan ‘Tek Türkiye' adlı dizinin Nisan 2009'daki bir bölümünde ‘Tahşiyecilerle' ilgili dile getirilen sözler gerekçe olarak gösterilmişti. İftiralara göre dizinin bahsettiği konuları polisler talimat kabul edip operasyon yaptı. Halbuki operasyon doğrudan, dönemin Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal tarafından EGM koordinasyonunda birçok ilde eşzamanlı yapılmıştı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Köksal'ın 2009'daki talimatı, dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler'in El Kaide ve Ergenekon irtibatlı operasyonu açıklaması, Tahşiye ismini MİT'in vermesi gibi somut deliller görmezden geliniyor. İftira atılıyor.
‘MİT’ten gelen bilgi operasyona dönüştü’
‘Tahşiye Grubu' ile ilgili Bakırköy'de devam eden davanın dosyasında yer alan belgeler, bu iddiaların hepsini çürütüyor. Dosyaya göre; Tahşiye yapılanmasını ilk olarak Milli İstihbarat Teşkilatı 2008 yılı öncesinde takip etmeye başlıyor. Emniyet istihbarat polisi ise 2008'in ilk aylarında MİT'ten aldığı bilgi üzerine çalışmalar yapıyor. Yani çalışmalar Fethullah Gülen'in sohbetinden aylar önce başlıyor. Araştırmalar sonucu İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nda soruşturma açılmış ve 2009 yılından itibaren teknik takip yapılmış. 7 Ocak 2010'da İstanbul Emniyeti'nin Muş merkezli olarak faaliyet gösteren El Kaide yanlısı Mehmet Doğan liderliğindeki Tahşiye örgütünün ülke genelinde 16 ilde yapılandığını tespit ettiği öğrenildi. Anayasal düzeni benimsemediği ifade edilen grup üyelerine yönelik operasyon talebinde bulunuldu. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün ve o dönemde emniyet genel müdürü olan AKP Milletvekili Oğuz Kağan Köksal'ın ‘olur'uyla 22 Ocak 2010'da 16 ilde yapılan eşzamanlı operasyonda 132 kişi gözaltına alınırken 38 kişi tutuklandı. Eylül 2010'daki ilk duruşmada 9 kişi tahliye oldu. Örgüt lideri Mehmet Doğan, Mustafa Kaplan ve Mehmet Nuri Turan ile geri kalan sanıklar da 29 Mayıs 2011'de tahliye olmuştu.