“Metin Tekin’in futbol hayatında Başkan Süleyman Seba’nın yeri ayrıydı. Onu bir başka sevdi. Tam o yılların başkanıydı Süleyman Seba. Kulüplerin bugünkü gibi mali güçlerinin olmadığı; reklam, naklen yayın gelirlerinin bulunmadığı o dönemde her zorluğa göğüs gererek kulübü yönetmeyi başardı. O gün anlaşılamadı ama bugün daha değerliydi yaptıkları. O kadro önemliydi. Ama Süleyman Seba da çok önemliydi Metin’e göre. Para vermezdi ama futbolcular tarafından seviliyordu”. Bu satırlar Araftaki Kramponlar kitabımızda yer alıyor. Dört büyük kulüpte futbol oynamış isimleri bir araya getirdiğimiz bu eserde Metin Tekin böyle anlatmıştı bize efsane başkanını. Seba ile ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki. Hele bugünün kirlenen futbol ortamında onun gibi hürmetkâr, rakibe saygılı, mağlubiyeti de olağan gören bir futbol adamı bulmak çok zor. Seba hiçbir zaman hakem soyunma odasının kapısını tekmelemedi örneğin. Trabzon’da 1-0 kazandıkları ve şampiyonluğu ilan ettikleri maçtan sonra İstanbul’a dönüş yolunda kaptan Samet’i yanına çağırarak ‘Uçakta Trabzonlular var, çocuklara söyle şey etmesinler (sevinmesinler)’ diyecek kadar kibar ve ince biriydi.
Beyefendiydi. Oyuncusuna karşı babacandı ama disiplinliydi de. Neticede Türk futbolu yasta. Çok kıymetli bir adamını kaybetti. Ona yaşarken en büyük darbeyi ‘Ahmet Dursun, Seba gitsin’ dediğimizde vurduk. O tezahüratı ettiğimiz günden beri daha bir yozlaştı futbolumuz. Öyle insanlar yönetici oldu ki sormayın gitsin. Ne saygı kaldı günümüz futbolunda ne sevgi. Camialar artık birbirine düşman. Deplasmanlara seyirci gitmiyor. Gidenler birbirini bıçaklıyor. Televizyonlar da sonradan türeyen spor yorumcuları kin ve nefret kusuyor…
Yazıyı tarihi bir olayın perde arkasını aralayarak bitirelim. Biliyorsunuz İnönü Stadı’nın açılış maçında ilk golü atan futbolcuydu Seba. Temeli 1939 yılında atılan ancak İkinci Dünya Savaşının araya girmesiyle daha temel safhası tamamlanmadan inşaatı kesilen ve 1943 yılında ikinci kez temel atma töreni yapılan İnönü Stadı nihayet 1947 yılında açılıyordu. Açılış, stadın inşaatı tam anlamıyla bitirilmeden, kapalı ve deniz tarafındaki açık tribün tamamlanmadan gerçekleşmişti.
Futbol Federasyonunun İsveç’in A.I.K. Solna kulübüyle yaptığı anlaşma gereği A.I.K takımı 21 Kasım günü uçakla İstanbul’a gelecek ve 22 Kasım günü stadın açılış maçı için Fenerbahçe ile karşılaşacaktı. Ancak yoğun sis sebebiyle İsveç takımını getirmesi planlanan uçak bir gün tehir yaptı. Haliyle, biletleri önceden satılmış Fenerbahçe-A.I.K. maçı da 30 Kasım’a ertelendi.
İsveç ekibi ikinci maçını Beşiktaş ile yapacaktı. Bu gecikme sebebiyle İnönü Stadı, 27 Kasım 1947 günü Beşiktaş-A.I.K. arasında oynanan maçla hizmete girdi.
Hakem Ahmet Adem Göğdün’ün idare ettiği açılış maçta Beşiktaş sahaya; Feyzi, Yavuz, Vedii, Faruk, Saim, Tanaş Çaçi, Süleyman Seba, Hikmet, Şevket, Hakkı Yeten, Şükrü Gülesin on biriyle çıktı. Güneşli havada oynanan müsabakanın 40. dakikasında soldan Şükrü’nün ortaladığı topu biraz sürdükten sonra sert bir şutla A.I.K. kalesine yollayan sağaçık Süleyman Seba hem maçın, hem Beşiktaş’ın, hem de İnönü Stadı’nın ilk golünü attı. Nasip böyle bir şeydi işte. Araya İkinci Dünya Savaşının girmesi, F.Bahçe maçının ertelenmesi sebebiyle stadyumdaki ilk gol Beşiktaş’ın başkanlığını da yapacak Seba’ya nasip oldu. Bu maçı A.I.K 3-2 kazandı. İstanbul’daki ikinci maçını 29 Kasım günü G.Saray ile oynayan İsveç temsilcisi o karşılaşmada 2-1, son maçında ise Fenerbahçe’ye 2-0 mağlup oldu.
Süleyman Seba’yı uğurlarken kaybettiğimiz şeyin yalnızca bir insan değil, belki de bir ideal olduğunu unutmamalıyız. Seba paranın ve kirlenmenin futbolu esir aldığı dönemde ayrıldı sahalardan. Allah rahmet eylesin.