Seçim çalışmaları ve tarikatlar

Geçen haftadan beri Türkiye'de iki konu gündemden düşmedi. Marketlere operasyonlar ve çocuk istismarı veya küçük yaşta çocukların evlendirilmesi meselesi.
HÜSEYİN ODABAŞI 

Geçen haftadan beri Türkiye'de iki konu gündemden düşmedi. Marketlere operasyonlar ve çocuk istismarı veya küçük yaşta çocukların evlendirilmesi meselesi. 

Türkiye, ekonominin freni patlayan bir araba gibi ilerliyor. Nerede kime neye çarpacağı belli değil. Birkaç yıl önce bu kötü gidişin faturasını dolara kestiler. Çünkü dolar karşısında Türk lirası değer kaybediyordu. Hatta doları terörist delil olarak kabul ederek operasyonlar yaptı devlet. Operasyon dediysem de bunlar ekonomiyi düzelten ekonomik tedbirler falan da değildi. Bildiğimiz polis veya askeri operasyonlardı.  Bu operasyonlar, milletin beyninde ekonominin kötü gidişatına doların sebep olduğu ile ilgili kanaati pekiştirmek içindi. Halbuki dolar yükselmiyor Türk ekonomisi kötü idare edildiğinden batıyordu. Enflasyonun kötü idareden kaynaklandığını halk anlar ve idrak ederse idarecilerini değiştirmek ister. Çünkü aklın yolu birdir. Bu nedenle suçlu dolardı.

Şu zamanda AKP'nin muhalifi, muhalefet partileri değildir; batmakta olan ekonomidir. Bunun farkında olan iktidar çok güçlü bir manipüle yapması gerektiğini iyi biliyordu. Halbuki yüksek de olsa dolar bundan aylar önce Türk lirasına sabitlendi. Çünkü halkın nazarında doların oynaması enflasyon yani hayat pahalılığı demekti. Sabitlemeyle kısmen böyle kötü anlaşılmanın önüne geçtiler, fakat halkın alım gücü düşmeye halen daha devam etti. 

Hâlbuki seçimler yaklaşıyor halkın AKP’den kopmasını hızlandırıcı bir etkiye sahip olan enflasyon ve hayat pahalılığı ise artmaya devam ediyordu.  Bunun bir hal çaresine bakmak gerekti. Dolardan sonra hayat pahalılığının en büyük suçlusu nihayet bulundu; marketler... Stokçuluk yaparak fiyatları tavan yaptıran marketlerdi.  Zalim marketler, insafsız marketler, hırsız marketler... Ve derken BİM, Şok ve A101 gibi marketeler kolluk kuvvetleri operasyon yapmaya başladı. Mesaj açıktı: “Enflasyonun sebebi hükümet olarak biz değiliz bu dev market zincirleridir.”  Bir yalan ancak bu kadar güçlü bir şekilde söylenebilirdi. Bu bakımdan marketlere yapılan operasyonlar bir seçim çalışmasıdır. 

Daha öncekilerine göre bu vuruşta ayrı bir profesyonellik vardır. Çünkü BİM gibi operasyona maruz kalan ve medya karşısında linçe uğrayan marketlerin sahiplerinin bazı cemaatler veya tarikatlarla irtibatı ve iltisakları vardır. BİM’e vurmak demek onların bağlı olduğu tarikatların de suratına indirilen bir yumruk demektir. 

Diğer taraftan bazı tarikat üyelerinin yaşı küçük kız çocuklarıyla yaptıkları evlilik gündeme bomba gibi düştü. İstanbul’da Hiranur Vakfı’nın başkanı Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını altı yaşında evlendirdiğine ilişkin iddia büyük infiale yol açtı. Bu profesyonel vuruşla Erdoğan yol ayrımında bulunan tarikatlara çok güçlü bir mesaj yollamış oldu. “Benden ayrılmayın. Bana destek vermekten vaz geçerseniz çocuk istismarcıları olarak sizi lanse eder ve derin devletteki laiklerin parçalamaları için sizi önlerine atar ve mahvolursunuz. Herhalde parasız pulsuz kalıp Fethullah hocanın cemaati gibi ömrünüzün geri kalan kısmını hapishanelerde veya gurbet illerinde geçirmek istemezsiniz.” 

BİM gibi marketleri ve çocuk istismarcılığı üzerinden şu an yedikleri dayakla AKP onları herhalde hizaya getirecektir, getiriyordur. Çünkü çocuk istismarcılığına bir tarikatın adının çıkması demek halkın nazarında itibar kaybı anlamına da gelir. Çocuk istismarcılığı konusu bir taraftan halkın desteğinin kaybolmasına, müritlerin azalmasına, hem de cibilli din düşmanlığı olan kesimlerin bu tarikatları paramparça etmesine yol açabilecek hassas bir konudur. 

Şu an ben bu yazıyı kaleme alırken dahi pek çok Tarikat mensupları veya şeyhler, Tayyib'in ayağına kadar gitmiş; “Tayyip baba biz yaptık sen etme” diye yalvarmaya başlamışlardır bile. O da; “hadi sizi affettim, bir daha ekonomi yerlerde sürünse de açlıktan nefesiniz koksa da benden ayrılmayı sakın ha aklınızın köşesinden geçireyim demeyin. Benim ve partim için oy toplayın, parti askerlerim gibi çalışın. Hadi göreyim sizi, yıkılın karşımdan...”

Tüm bunlardan sonra Hz. Aişe kaç yaşında evlenmişti gibi konulara girmeye gerek var mı? Görüyorum bazı ilahiyatçılar Türkiye'deki bu tartışmanın hararetine kendilerini kaptırıp Hz. Aişe'nin evlendirildiği yaşla alakalı bilgilerini ilimlerini konuşturmuşlar. Bence Türkiye'deki konu bu değil. Seçime gidiliyor ve seçim çalışmaları yapılıyor o kadar. Seçim çalışmalarının alanı eskiden ekonomi, terör, eğitim gibi alanlarla sınırlıydı. Şimdi öyle mi? Dinin her unsuru maalesef siyasetin malzemesi haline geldi. Çünkü Türkiye'de siyaset veya politika bugün, her şeyin üstünde her olayın dayandığı gerçek saik veya illet hükmündedir.

Şayet Türkiye'de gerçekten laiklik olsaydı siyaset bu denli dinin her alanına müdahale edemez ve onu bozma teşebbüsünde bulunamazdı. Fakat laikliğin bu fonksiyonunu biz şu an kendi mahallemizin tavuklarına dahi anlatmamız mümkün değildir. 

13 Aralık 2022 18:19
DİĞER HABERLER