London School of Economics adına hazırlanan araştırma raporu devlet imkânlarının iktidar lehine nasıl kullanıldığını ve kamu bankalarının nasıl seçim rüşveti dağıttığını gözler önüne serdi. Kamu bankaları Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank seçimler öncesinde rekabetin yüksek olduğu seçim bölgelerinde iktidar partisinden, bir başka ifadeyle AKP'den bir ismin belediye başkanı olduğu şehirlerde firmalar için kredi musluklarını sonuna kadar açıyor.
SAMANYOLUHABER | ANALİZ- Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin kamu kaynaklarını her seçim öncesinde kendi lehine kullandığına dair yüzlerce vakayı teyit eden bir rapor London School of Economics (LSE) tarafından yayımlandı.
2005, 2009 ve 2014 yıllarında Mahalli İdareler Seçimi’ni esas alan araştırmada seçim öncesi ve akabinde kamu bankaları ile özel bankaların kredi temayülü tespit edilmeye çalışıldı.
London School of Economics, Amerika'daki Harvard ve Yale üniversitelerinden sonra iktisat ve işletme eğitiminde parmakla gösteriliyor.
ZİRAAT BANKASI, VAKIFBANK VE HALKBANK AKP’NİN EMRİNE ÂMÂDE
Araştırmaya göre kamu bankaları Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank seçimler öncesinde rekabetin yüksek olduğu seçim bölgelerinde iktidar partisinden, bir başka ifadeyle AKP'den bir ismin belediye başkanı olduğu şehirlerde firmalar için kredi musluklarını sonuna kadar açıyor.
Son üç seçimde yarışın başa baş gittiği, ancak muhalefetten bir ismin belediye başkanlığı koltuğunda oturduğu şehirlerde ise kredi muslukları kısılıyor.
“Kredi döngüleri ve ekonomik sonuçları: Politik konumun sonuçları (Lending cycles and real outcomes: costs of political misalignment)” isimli makalede LSE’de araştırma görevlisi Dr. Orkun Saka ile Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın baş ekonomistlerinden Çağatay Bircan’ın imzası var.
AKP, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) oranlarının yüksek olduğu dönemlerde kendi rekorunu yeniledi. Kaynak: DW Türkçe
KREDİLER SEÇİM SONUCUNU ETKİLİYOR
Makale seçim öncesinde kamu bankalarının verdiği kredilerin o şehir ya da bölgede sandıkta AKP lehine netice verdiğini gözler önüne seriyor.
Araştırmada 2003 yılından 2017 yılına kadar geçen süre içinde üçer aylık (çeyrek) dönemler halinde devlet bankaları ve özel bankaların verdiği tüketici krediler ile ticari krediler mercek altına alındı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) veritabanı FinTürk'ten, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'ndan ve yerel seçim sonuçlarından derlenen veriler bir araya getirildi.
ÖZEL BANKALARDA TAVIR DEĞİŞİKLİĞİ YOK
Araştırmadan elde edilen en çarpıcı tespit şu: Kamu bankaları, seçim tarihlerinin içinde bulunduğu çeyrek ya da bir önceki çeyrekte kamu kredi musluklarını açıyor. Böylece seçmene “iktidar partisinin adayını yeniden seçin ki kamu kaynaklarından faydalanın” mesajı veriliyor.
Makalede kamu bankalarının ticari kredilerde gaza bastığı vurgulandı. Özel bankaların kredi tahsisatında ise herhangi bir tavır değişikliğini ispat eden artış tespit edilemedi.
2019 yılının ilk 45 gününde özel ve yabancı bankalar kredi musluğunu kısarken kamu bankaları sonuna kadar açtı.
KREDİLERLE BAHAR HAVASI ESTİRİLİYOR
Elde edilen diğer bir sonuca göre kamu bankalarının iktidar lehine gerçekleştirdiği kredi dağıtımı seçim sonuçlarında da belirleyici oluyor.
AKP’li belediye başkanlarının olduğu bölgelerde dağıtılan krediler sayesinde istihdam artışı yaşandığı ve bunun seçim sonuçlarına oy artışı şeklinde yansıdığı belirtildi.
Ancak muhalefet yanlısı belediye başkanlarının yönetimde olduğu yerlerde ise istihdamda ve şirket satışlarında azalış olduğu vurgulandı.
Dolayısıyla seçmen herkese eşit mesafede durması icap eden kamu bankaları talimatla yönlendiriliyor ve seçmene, “muhalefet partisine oy verirseniz işsizlik artacak” iması ile korkutuluyor.
HALKIN TERCİHİ MANİPÜLE EDİLİYOR
Raporda, “Tespitlerimiz, seçimler öncesinde ticari kredilerin stratejik dağılımıyla siyasetçilerin dolaylı olarak istihdamın ve yatırımın artırılmasını hedefleyerek kendi belediye başkan adaylarının seçilme ihtimallerini artırmaya çalıştığını gösteriyor.” ifadelerine yer verildi.
Raporu hazırlayan isimlerden Çağatay Bircan, BBC Türkçe’ye verdiği mülakatta, kamu bankalarının verdiği kredilerle seçim sonuçları arasında birebir irtibat olduğunu kaydetti.
Seçmenlerin davranışının gayrisafi yurt içi hasıladan (GSYİH) daha ziyade yerel imalat istihdamına göre değiştiğini vurgulayan Bircan, “İkinci olarak seçmenler yerel seçimlerden hemen bir önceki dönemde ne olduğuna dikkat ediyor. Son iki yılda imalat sektöründe görülen istihdam artışından ziyade, yerel seçimlerden önceki bir yıl içinde görülen imalat sektöründeki istihdam artışı, görevdeki belediye başkanının performansıyla çok daha fazla ilişkilendiriliyor."
Dr. Orkun Saka, kamu bankalarının oyların birbirine yakın olduğu şehirlerde iktidar lehine sahaya indiğine dikkati çekti.
AKP KREDİLERDE KRİTİK BÖLGELERE ÖNCELİK VERİYOR
Dr. Orkun Saka, kamu bankalarının dağıttığı kredilerin yerel seçimler üzerindeki etkisini incelemeye niçin karar verdiklerini şöyle aktardı: “Partiler genel seçimlerde oy oranları üzerinden oransal bir temsil sağlarken, belediye seçimlerinde en çok oyu alan parti kazanıyor. Teorik olarak yerel seçimlerin bu özelliği iktidar partilerinin kritik (yani en yakın rakibiyle çok yakın oy oranlarına sahip olduğu) bölgelere daha çok odaklanmasına sebebiyet verebilir.”
Saka, “Oyların birbirine yakın olduğu şehirlerin, parti temsili dışında diğer ekonomik açılardan da birbirlerine benzeyebileceklerini düşündük. O yüzden buralarda seçim civarında yaşanan pozitif veya negatif yönlü devlet bankası kredi değişimlerinin, talep yönünden değil de daha çok arz yönünden geldiğini iddia edebiliriz.” dedi.
31 MART ÖNCESİ AYNI TAKTİKLER...
LSE’nin araştırmasını teyit eden vakalar 31 Mart Pazar günü yapılacak Mahallî İdareler Seçimi’nden önce de tekrar ediyor.
13 büyük özel banka genel müdürünü geçen hafta Ankara’ya çağıran BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben’in, “Seçime kadar kredileri artırın.” talimatı verdiği iddiası şu ana kadar BDDK tarafından tekzip edilmedi.
Hatta talimatları yerine getirmeyen 10 genel müdür yardımcısının kovulduğunun ortaya çıkması bankaların nasıl bir baskıya maruz kaldığına dair hayli fikir veriyor.
ZİRAAT BANKASI TALİMATA GÖRE KREDİ VERİYOR
Ziraat Bankası önderliğinde 3 kamu bankasının kredi kartı borcundan icraya düşenlere 60 ay vadeli yeni kredi imkânı tanıdı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın talimatından sonra harekete geçen kamu bankaları batık futbol kulüpleri ile ikinci defa aldığı krediyi dahi ödeyemeyen şirketlere de kredi musluğunu açtı.
Ziraat Bankası’nın 2018 yılında 2,4 milyar TL kredi batığı “görev zararı” diye kamuoyunun dikkatinden kaçırıldı. Artan batık kredi tutarına rağmen Ziraat Bankası özel bankalara kıyasla yüzde 45 daha düşük maliyetle konut kredisi de tahsis ediyor.
Paranın maliyeti bütün bankalar için aynı olduğuna göre aradaki farkın nereden karşılanacağı sorusuna Ziraat Genel Müdürü Hüseyin Aydın, “Paramız var ki veriyoruz.” cevabını vermişti.
SEÇİMDEN ÖNCE TAKSİT SINIRI KALDIRILDI
BDDK’nın daha önce 12 ay ile tahdit ettiği ihtiyaç kredileri için 60 ay taksit hakkı tanıması da kredi kartlarında taksit sınırlandırmasına son verilmesi de “AKP hükümetinin 31 Mart seçimlerine kadar krizi unutturma gayretinin bir parçası.” olarak yorumlandı.
İktisatçılar ekonominin daraldığı ve tahsilat riskinin hiç olmadığı kadar yüksek olduğu bir dönemde kamu bankalarının pervasızca kredi kullandırmasını “yangına benzin dökmek” diye niteliyor.
Seçimden önce enflasyonu düştü diye göstermek için kurulan ve zararına sebze satılan tanzim satış çadırlarında olduğu gibi LSE’nin raporuna geçen kredi popülizminin faturası vatandaşa çıkarılacak.
Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'a göre batık krediler bilanço oyunları ile olduğundan daha az gösteriliyor.
DURMUŞ YILMAZ: 2001 KRİZİ DE BÖYLE GELMİŞTİ
Eski Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Durmuş Yılmaz, “Gerçekte takibe düşen kredilerin oranı yüzde 3'ler değil, yüzde 10'lara doğru gitmektedir. 2001 krizi de batık krediler yüzde 10'a ulaşınca geldi.”
“Eğer iddia edildiği gibi krediler gerçekten canlıysa, geri ödemeler niçin 36 ay, yani 3 yıl erteleniyor?” sorusun yönelten Yılmaz, kamu bankalarının zararlarının kayıtlarda yıllarca “canlı kredi” olarak gösterilmesinin Türkiye’yi 2001 krizine sürüklediğinin altını çiziyor.
Yılmaz'ın dikkat çektiği batık krediler 22 Şubat itibarıyla 101 milyar TL'ye çıktı. TCMB verilerine göre batık tutarı 2018 başında 60 milyar TL seviyesindeydi. Son bir yılda 41 milyar TL kredi daha battı.