Samanyoluhaber.com yazarı Dr. Selim Koç seçim sürecini analiz etti.
DR. SELİM KOÇ
Türkiye’de Pazar günü yapılacak tarihi seçime artık saatler kaldı. Herkesin seçimlerden beklediği bir şey var. Kimi koltuğunu koruma derdinde kimi iktidardan düşmeme kimisi de iktidara yürüme davasında. Milletvekili ya da başkan seçilmeyi ‘en büyük dava!’ olarak benimsemiş binlerce insan kendilerine sorarsan hayatlarının en büyük yarışında. İnsanın ebedi hayatı kazanma davası karşısında koca bir hiç olan bu müsabaka maalesef hayatın gayesi büyük bir ideal haline getirilmiş durumda. Anlaşılan küçük şeyler ve hasis menfaatler için büyük kavgalar (!) veriliyor.
Evet, seçmen de seçimlerden bir şey bekliyor. İş bekleyeninden aş bekleyenine hatta aç bekleyenine… Maaşlarına zam bekleyeninden ekstra ikramiyeler bekleyenine… Oğluna-kızına memuriyet bekleyeninden bir şekilde devlette kadrolu görev almayı bekleyenine... Devlet ihalelerinden para kapmayı bekleyeninden kupon araziler peşinde koşanına kadar herkes beklenti içinde… Hepsi de niyetlerinde samimi (!) Hepsinin dilinde vatan ve millet edebiyatı. Hepsi vatansever (!) Onlar gibi düşünmeyen ve kendilerine destek vermeyenlerse hain! Bu insafsız tablo karşısında gerçekten inanmış bir mümin ne beklemeli? Biz ne beklemeliyiz?
Bir kere fani, aciz ve hayatlarının en büyük kavgasını verdiklerini zanneden bu zavallılardan hiçbir şey beklemiyorum. Ne masumları daha baştan suçlu kabul eden millet ittifakından ne de kendini cumhur ittifakı diye isimlendiren ve suç makinasına dönüşmüş bu kirli, zalim ve yolsuz yapıdan hiçbir şey beklemiyorum. Beklediğimi sadece Rabbimden bekliyorum. Zira biz “Sadece O’na ibadet eder ve sadece O’ndan yardım dileriz.” (Fatiha, 1/4)
Rabb’imden bu seçim çerçevesinde mucizeler beklemiyorum. Sadece mazlum ve mağdurlara inayetini bekliyorum. Muhtaç olduğumuz lütuflarını bekliyorum O, bizim neye muhtaç olduğumuzu en iyi bilendir. Neye muhtaç isek onu bahşetsin. Zalimler de neye müstahak ise bu vesileyle en kısa zamanda onu bulsun. Onun için Rabb’imden niyaz ediyorum bu seçimlerde:
1- Dindarlık İddia Edenler Değil, Hukuk ve Adalet Kazansın!
Bu seçimde Rabb’e dualarım şu ki, dindarlık iddiasında olanlar değil, yönetimde adaleti esas alacak olanlar kazansın. Hukuk kazansın ve adalet geri gelsin. Yargı bütünüyle bağımsızlığına kavuşsun; siyasetin köpeği olmaktan kurtulsun. Zira Hz. Ömer’in ifadesiyle “Adalet, mülkün temelidir.” Bir ülke zulümle kalkınamaz ve devam edemez ancak büyük bir helake sürüklenir. Adalet, devletlerin/milletlerin varlık sebebidir. Hz. Amr İbnu’l-As’ın ifadesiyle “… Adaletin hakim olmadığı bir ülkede devlet/millet ve medeniyet de yoktur.” (İbn Abdi Rabbihi, el-Ikdu’l-Ferîd, 1/33)
Onun için bu seçimde bekliyorum ki -dinli ya da dinsiz farketmez- kinleri ve nefretleri, hak anlayışına galebe çalmış; dindarlığından daha fazla kindar ya da dinsizliğinden daha fazla densiz ve insafsız hâkim ve savcıların yerine “adil yargıçlar” gelsin. Adaleti, insafı, insanlığı ve yerle bir edilen “hak ve merhamet medeniyetimizi” ayağa kaldırsınlar. Beni, onların dini kimliği, milliyeti, aidiyeti, vs ilgilendirmiyor. Adil olup olmamaları, hak ve hukuku baş tacı yapıp yapmadıkları ilgilendiriyor. Herkes kendi inanç ya da inançsızlığının hesabını Rabbi’ne verecek. Camiye imam, tekkeye şeyh, ülkenin başına Şeyhülislam seçmiyoruz. Kaldı ki kimsenin dindarlığını ölçemeyiz hatta bilemeyiz de. Din deyip dindar gözükenlerin nasıl kindar; din üzerinden siyasetle iktidara gelenlerin ülkenin başına nasıl bir bela olduklarını çok net gördükten sonra bu düşüncemin doğruluğunun ispata da ihtiyacı yoktur.
Mesele İslam’ı yaşamak ve yaşatmaksa şayet, hak ve adaleti gerçekleştiren gerçek İslam’ı yaşamış ve yaşatmış olur. Onu yıkan da dini ve ahlakı yıkmış olur. İbn Teymiyye ne kadar doğru söyler: “Adalet her şeyin başıdır. Dünya işleri, -ahirette sahibine bir katkısı olmasa da- adaletle ayağa kalkar ve yürür. Adalet yoksa, iman sahibi kimse yaptığı ibadetlerin karşılığını ahirette görecek olsa bile dünyada işleri istikamet üzere gitmez. Allah, kafir de olsa adil devleti ayakta tutar, Müslüman da olsa zalim devleti, verdiği süre dolunca yerle bir eder. Dolayısıyla inkar olsa da adalet varsa toplum ayakta kalır. Ancak imanlı olduğunu söylediği halde zulüm her yerde hakimse o toplum da helaki hak eder.” (İbn Teymiyye, Mecmû’ul-Fetâvâ, 28/146)
Dolayısıyla hukuku/adaleti rafa kaldıran mevcut zihniyetin, adaleti gerçekleştirmek ve hakkı ikame için gönderilen İslam’ı temsil iddiaları tamamen boştur ve aldatmacadır. Bunların dindarlıkları da zulüm ve nifaklarını örtmek için kullandıkları bir maskedir. Bu hokkabazların dindar görünümleri sizi aldatmasın ve yalnız tercih yaptırmasın. Dindarlığın ölçüsü namaz, umre ve Kur’an okuma ya da cami açma değil, adalet sahibi olmaktır. Zalim yönetici namaz kılsa mescitler inşa etse de, girdiği milyonlarca insanın kul haklarından dolayı sonu iflastır. Müflise destek verenler de iflasa sürüklenir. Bugün ülkede yaşanan maddi-manevi iflas bunun apaçık bir habercisi ve uyarıcısıdır.
2- Zalimler Değil, Haklılar/Mazlumlar Kazansın!
Bu seçimde bir beklentim de zalimler değil mazlumlar kazansın, gasıplar/hırsızlar değil maddi-manevi hakları yenen/çiğnenen masumlar sevinsin. Allah, zalimleri kendilerini hiç kimsenin kurtaramayacağı şekilde yakalasın ve bu dünyada bağımsız yargıya, ötelerde de zebanilere teslim etsin. Mazlumlara maddi-manevi bütün kayıplarını telafi imkânı lütfetsin. Allah Resûlü’nün “Kim bir karış araziye haksız olarak zulümle sahip olursa, o yerin yedi katı onun boynuna geçirilir.” (Buhârî, Mezâlim 13; Müslim, Müsâkât 139-142) beyanı gerçekleşsin; bütün çaldıkları ve gasp ettikleri varlıklar boyunlarına/ayaklarına dolansın.
Allah’ın zalimlere verdiği mühlet dolsun ve hadiste anlatıldığı gibi onu sımsıkı yakalasın ve kaçmasına da fırsat vermesin! (Bkz. Buhârî, Tefsîru Sûre 11; Müslim, Birr 61) Kur’an’ın “Rabbin, zalim bir ülke/şehir halkını yakaladı mı işte böyle yakalar. O’nun yakalaması gerçekten çok acı ve çetindir.” (Hûd Sûresi, 11/102) ayeti bütün masumlara “Elhak doğru söyledin ve Hakkı seslendirdin!” dedirterek kırık gönüllere inşirah salsın. Firavunun etrafındaki çete üyelerinden Kârun’un yerin dibine batırılışının ardından müminlerin, “Demek Allah, gerçekten kafirleri/nankörleri iflah etmiyormuş!” (Kasas, 28/82) dedikleri gibi mazlumları hakkalyakîn iman seviyesine çıkarsın. Yine Kur’an’ın Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma!..” ayetini okutsun ve “Gerçekten Allah zalimleri, sihirbazları/entrikacıları ve suçluları iflah etmiyormuş!” (Bkz. En’am, 6/21, 135; Yusuf, 12/23; Kasas, 28/37; Yunus 10/17, 77; Tâhâ, 20/69) dedirtsin ve imanlarını artırsın.
Bizim vazifemiz kavli ve fiili dua. Biz istiyor ve bekliyoruz. Rabbim vermeyecek olsaydı, bize isteme hakkı/imkânı bahşetmezdi. Demek ki verecek ki yalvartıyor, istetiyor. İster bu alemde ister ötelerde. İmanımız o ki dua ibadetin özüdür. Hangi alemde daha fazla ihtiyacımız varsa/olacaksa o alemde versin. O nerede ve ne zaman vereceğini en iyi bilendir.
3- Katiller Değil, Masumlar Kazansın!
Seçimlerden bir beklentim de 15 Temmuz sahte darbe girişiminde bulunarak 250 kişiyi öldürten ve öldüren katillerin artık kaybetmesi. “15 Temmuz, bize Allah’ın lütfudur!” diyerek o gece işlenen cinayetlerin araştırılmasını ve gerçek katillerin belirlenmesinin üstünü örten ve bu bahaneyle hala cinayetler işlemeye devam eden katillerin… Bu faili meçhuller üzerinden sivil darbe girişiminde bulunan ve karakollarda, hapishanelerde ya da bir eşkiya gibi kaçırdığı masum insanları araçların içinde veya ormanlarda infaz edip öldüren canilerin…
Artık hepsinin yargıya teslim vakitleri geldi. Adalet mekanizması enselerinden yakalamalı ve işledikleri binlerce cinayetin, yaptıkları işkencelerin, tecavüzlerin ve gaspların hesabını vermeliler… Bir kişiyi öldürmeyi bütün insanları öldürmekle eşdeğer tutan Kur’ân, (Bkz. Maide, 5/32) bu vampirlerin, hasis menfaatleri uğrunda bütün bir insanlığı/milleti öldürebileceklerine dikkat çeker.
Ey seçmen! Allah Resûlü bu katillerin akıbetlerini tasvir ederken seni de şöyle uyarır: “Bir müminin öldürülmesine yarım bir kelime ile bile olsa yardımcı olan/destek olan kimse, alnına ‘Bu kişi hakkında Allah’ın rahmetinden ümit kesilmiştir.’ yazılı bir şekilde ilahi huzura çıkarılır.” (Suyûtî, Fethu’l-Kebîr, 3/164)
Ey bu canilere bir oyla bile olsa destek verenler ya da verecek olanlar! Alnına yazdırdığın/yazdıracağın yazıya dikkat et! Mazlumların iniltilerine kulak vermez hala katillere destek olmaya devam edersen varacağın yeri iyi düşün.
Zira Allah’ın sonsuz rahmeti her şeyi ihata ettiği, kendisine şirk koşma hariç her günahı affedeceğini bildirdiği halde, kasten cana/canlara kıyanlara gazab ettiğini ve onları lanetlediğini özellikle belirtir: “Her kim bir mümini kasten öldürürse onun cezası, içinde ebedi kalmak üzere gireceği cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa Sûresi, 4/93)
Ey seçmen! Gel Allah’ın lanetlediği bu katilleri destekleyerek lanetliler arasına girme! Katillere gerekli cezayı verecek hukuk ve adaletin geri gelmesine katkı da bulun. Ve ben de bekliyorum, bir adı da “Hak” olan Rabb’imden. O, maddi-manevi hakları yenen, ya da canına kastedilenlerin bütün haklarını zalimlerden/katillerden alacak ve hak sahiplerine verecek. Hangi alemde daha fazla muhtaçlarsa o alemde versin inşallah.
4- İşkenceciler Değil, İnsanlık Kazansın
Yine 15 Temmuz tiyatrosu üzerinden insanların canlarına kıyan bu katiller sürüsü bu vakadan sonra işkenceyi de meşru hale getirdiler. Karakollarda ve hapishanelerde yaptıkları maddî-manevî işkencelerle pek çok masumun canına kıydıkları gibi binlerce mazluma nice travmalar yaşattılar. Çıplak aramalar, tecavüzler, kadınların rahimlerinde elle uyuşturucu aramalar, coplar, verilen elektrikler… Yazılamayacak kadar aşağılık ve vahşi, türlü türlü nice işkenceler.
Ey seçmen! Kur’an, bu işkencecileri hem dünya hem de ahirette ateşle müjdeler: “Mümin erkeklere ve kadınlara her türlü işkenceyi yapan, sonra da pişman olup kesin olarak vazgeçmeyen kimselere cehennem azabının yanında bir de yangın azabı vardır.” (Burûc Sûresi, 85/10)
Evet, işkencecileri ve onlara şuurlu ya da şuursuzca destek olan yandaşlarını ahirette cehennem, dünyada da nice yangınlar bekliyor… İç yangınları, nice vicdan yangınları, toplumsal yangınlar, ahlak yangınları, ekonomik yangınlar, ev ve evlat yangınları...
Ey işkenceciler! Allah’tan bir beklentim de daha şimdiden Allah’ın bütün yangınları üzerinize olsun! Bu seçim de sizin için tam bir yangın yeri olsun ve hepinizi yaksın ve ülkeyi sizden temizlesin. Onun için ey seçmen! İşkenceci bir zihniyete destek vererek kendini, aileni, dünyanı ve ahiretini yakma. Kendini ve ülkeni/milletini ateşlere atma.
5- Hırsızlar Değil, Kul hakkına Riayet Edecekler Kazansın!
Ey hırsızlar ve yolsuzlar! Allah’tan niyazım, bu seçim, sizin sonunuz olsun. Allah (celle celaluhu), başkasının malına haksız yere elini uzatan hırsızın elinin kesilmesini emreder. (Bkz. Mâide, 5/39) Toplumu, hırsızın şerrinden/kötülüklerinden korumak için elinin kesilmesinin en isabetli ve kalıcı çözüm olduğunu belirtir. Bu sayede o bir daha hırsızlık yapamayacağı gibi aleme ibret de hiç kimse bir daha başkasının malına el uzatmaya cesaret edemez. Rabbim’den ümit eder beklerim ki bu seçim, Hakk’ın bu emrinin millet tarafından yerine getirildiği bir seçim olsun. Geçmişteki hırsızlık, rüşvet ve yolsuzlukların hukuka teslim edildiği ve yapanların gerekli cezaya çarptırıldığı, milletten çalınan yüz milyarca doların millete geri iade edildiği bir dönemin başlangıcı olsun. Bütün habisâtın/pisliklerin yönetimden arındırıldığı temiz bir devrin başlangıcı olsun.
Aksi takdirde, sizin bu seçimde elinizi hatta kollarınızı/yollarınızı kesmeyen halk, kendi helakini/sonunu hazırlar. Yok “Bu bizim dindar hırsızımız! Bunlar çaldılar ama yol, köprü ve havaalanları da yaptılar. Bağışlayalım bunları, yaptıklarına!” diyen millet, soyulmaya devam edilmekle kalmaz bir de Alla Resûlü’nün beyanıyla helaki hak eder: “Sizden öncekiler, ileri gelenlerden biri hırsızlık yaptığı zaman onu cezalandırmadıkları zayıf biri hırsızlık yaptığında ise ona hemen had tatbik ettikleri için helak oldular. Bana gelince nefisim kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, şayet kızım Fâtıma da hırsızlık etseydi onun da elini keserdim.”
Ey seçmen! Bu seçim, hırsızların ellerini kesme vakti. Yoksa masumların, yetimlerin, yoksulların haklarına sahip çıkmayıp, hırsızlarına destek olacak bir gürûhun sonu gelmiş demektir. Şimdiden ruhlarına Fatiha değil, toprakları bol olsun derim.
Sonuç: Aktif Beklemeye Devam
Ey kardeşlerim! Allah Resûlü “Allah’ın fazlından isteyin! Zira Allah kendisinden istenilmesini sever. İbadetlerin en faziletlerinden birisi de fereci yani kurtuluşu aktif beklemektir.” (Tirmizi, Deavât 133) buyurur. Biz de seçim öncesi ya da sonrası, zalimlerden kurtuluşu sadece Rabbimizden bekliyoruz. Ne millet ne de cumhur ittifakı? İttifakımız Allah ve Resûlü iledir. Zalimlerin hiçbirine ne dün ne de bugün, ne beyat ettik ne de bel bağladık. Biz ta bezm-i elestten Rabbimize iman ettik ve gönül bağladık. Teslimiyet ve tevekkülümüz Rabb’imizedir. Bizi sahil-i selamete çıkaracak sadece O’dur.
Dolayısıyla geleceğe yolculuğumuz, bizi ötekileştirenlerle/düşmanlaştıranlarla değil, bizi kulluğuna kabul eden Rabbimizle beraber olmadadır. O’nun fazlından kavli ve fiili dualarımızla aktif beklemeye de devam edeceğiz. Ta yakîn (ölüm) gelip çatacağı ana kadar. Zira ibadet son nefese kadardır ve Allah doğrularla, muttakilerle ve sabredenlerle beraberdir. Seferiniz mübarek, hizmetleriniz makbul, amelleriniz meşkûr, seçim de milletimize hayırlı olsun.