Şeker hastası kendi kendinin doktoru olmalı

Çok su içmek, çok acıkmak, sık idrara çıkmak kan şekerindeki dengesizlik nedeniyle oluşan diyabetin tipik belirtileridir. Ayrıca iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, kaşıntı, inatçı enfeksiyonlar ve başka birçok bulgu şeker hastalığının belirtisi olabilir. Şeker hastalığının vücuda verdiği zararlarla ilişkili belirtiler de yaşanabileceğini söyleyen Liv Hospital Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Serpil Salman "Diyabetli kişinin hastalığını ve kullandığı ilaçları iyi tanıyıp gerektiğinde acil çözümler üretebilmesi, hastalığın yönetiminde sorumluluk alması gerekir. Yani bir nevi kendi kendinin doktoru olmalıdır. Bunun için de hastalığı ile ilgili yeterli eğitime ve sağlık profesyonelleri ile sıkı iletişime ihtiyacı vardır." dedi.

Şeker hastalığının tipik belirtilerini de sıralayan Serpil Salman, "Çok su içmek, çok acıkmak, sık idrara çıkmaktır; ayrıca iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, kaşıntı, inatçı enfeksiyonlar (örneğin diş eti iltihapları, kadınlarda tekrarlayan vajinal mantar enfeksiyonları) ve başka birçok bulgu şeker hastalığının belirtileri olabilir. Hasta şeker hastalığının vücuda verdiği zararlarla ilişkili belirtiler de yaşayabilir. Örneğin sinir yapısının zarar görmesi nedeni ile ayaklarda geceleri artan yanma, ağrı, his kaybı görülebilir." ifadelerini kullandı.

"Şişman veya kilo fazlalığı olan, bel çevresi kalın kişilerde 40 yaşından sonra daha belirgin olmak üzere diyabet riski artar." diyen Salman, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Aşağıdakilerden bir veya daha fazlası eşlik ediyorsa bu risk artışı daha da fazladır. Birinci derece yakın akrabasında (anne, baba, kardeş) diyabet bulunanlar, iri bebek doğuran veya daha önce gebelik şekeri tanısı almış kadınlar, yüksek tansiyonu olan kişiler, kan yağları yüksek olan kişiler, daha önce açlık şekeri sınırda yüksek (100-125 mg/dl) bulunanlar, gizli şeker tespit edilenler, polikistik over sendromu (PKOS) olan kadınlar, atar damar hastalığı bulunanlar, düşük doğum tartılı doğan kişiler, fizik aktivitesi düşük olan kişiler, doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlığı olanlar, şizofreni hastaları ve atipik antipsikotik ilaç kullanan kişiler, organ (özellikle böbrek) nakli yapılmış hastalar.

Diyabet tedavisinin temelini doğru beslenme ve düzenli egzersiz oluşturur. Bu tedavilerle yeterli kan şekeri kontrolü sağlanamıyorsa ilaç tedavisi eklenir. Diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlar haplar (oral antidiyabetikler) ve insülin olmak üzere iki gruptur. Erişkin yaşta diyabet olanların çoğunluğu uzun yıllar, sadece oral antidiyabetiklerle başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Ancak, vücudunda tam veya tama yakın insülin eksikliği olan, oral antidiyabetik tedaviye yanıt alınamayan veya bu ilaçları kullanması sakıncalı olan kişilerde tedavi insülinle yapılır. Bu tedavilerin doğru uygulanması için hastanın eğitimi şarttır ve bu nedenle eğitim tedavinin bir parçası olarak görülmelidir.

Diyabetli hastanın günlük hayatta yapması gerekenler sağlıklı yaşamak isteyen herhangi bir kişiden çok farklı değildir. Diyabetli kişi sağlıklı beslenmeli, sigara içmemeli, alkol tüketimi kısıtlı olmalı, düzenli egzersiz yapmalı, ilaçlarını düzenli kullanmalı, sağlık kontrollerini aksatmamalıdır. Diyabetlinin hastalığını ve kullandığı ilaçları iyi tanıyıp gerektiğinde acil çözümler üretebilmesi, hastalığın yönetiminde sorumluluk alması gerekir. Bunun için de hastalığı ile ilgili yeterli eğitime ve sağlık profesyonelleri ile sıkı iletişime ihtiyacı vardır.'





Cihan CİHAN
29 Şubat 2016 10:26
DİĞER HABERLER