Artvin'in Arhavi ve Hopa ilçelerinde yaşanan ve 8 kişinin yaşamını kaybettiği, 3 kişinin de kaybolduğu sel ve heyelan felaketi, bir kez daha HES'leri gündeme taşıdı. Derelerin Kardeşliği Platformu Sözcüsü Ömer Şan, sel ve heyelanlarda HES'lerin ciddi etkisinin olduğuna dikkat çekti.
Ömer Şan, yaptığı açıklamada, şunları kaydetti: "Karadeniz Sahil Yolu'nun ulaşıma açılmasıyla ile birlikte eşzamanlı olarak başlatılan HES projeleri, bölgedeki bütün vadileri adeta bir kanser virüsü gibi sardı. Sadece Trabzon Solaklı Vadisi'nde 36 ayrı HES projesi geliştirildi. İkizdere'de ise bu sayı 26 oldu. Geliştirilen projelerle öncelikle bu projelere ulaşabilmek için gelişigüzel yollar açıldı. Sonradan imar planlarına işlenen yollar, arazi yapısı, topoğrafik özellikler, fauna ve flora, endemik türler gözetilmeden açıldığından; toprağın zemin ile ve bitki örtüsüyle bağlantısını kesti. Bu çalışmalar, zaten sert ve dik yamaçlı olan, sel ve heyelanlara yatkın bölgenin, su taşkınları, kopmalar, sel ve heyelanlar açısından daha tehlikeli boyutlara ulaşmasına neden oldu."
Şan, sel ve heyelanlarda HES projelerinin ciddi etkileri olduğunu savunduğu açıklamasına şöyle devam etti: "Bütün bunların yanında bölgede yapım çalışmalarına başlanan 'Tünel Tipi HES Projeleri' nedeniyle yapılan dinamitlemeler sonrası buralardan çıkarılan hafriyatlar, gelişigüzel dere yataklarına dökülmüş ve dere yatakları daraltılmıştır. Ayrıca yapılan dinamitlemeler ve patlatmalar, bölgede sert kayaç ve granit özelliği gösteren zemini çatlatarak, sel ve heyelanlar ile göçüklere zemin hazırlamış, içme suları gibi doğal kaynak sularının da kaybolmasına neden olmuştur.Bunun yanında gelişigüzel şekilde oluşturulan su alma yapıları, regülatörler ve HES binaları ile birlikte oldukça daraltılan dere yataklarının akışkanlıkları da kesilmektedir.
İlkokul Hayat Bilgisi kitaplarında dahi öğretildiği gibi ekosistemi besleyen, yağmur ve sisin oluşmasının etkenlerinden olan 'Su Döngüsü', yüzyıllardır dere yataklarında özgürce akan suların, adeta kelepçelenerek bu tünellere alınmasıyla kesiliyor ve iklimsel değişikliklere neden oluyor.Bölgedeki bir çok HES projesinde olduğu gibi, kağıt üzerinde yokmuş gibi gösterilerek birçok dere ve akarsuyun yatağı değiştiriliyor ve başka vadilere, bölgelere aktarılıyor. Bu projelerle birlikte debisi azaldığı düşünülen dere yataklarında, 'Dere Islahı' adı altında, yöre ve bölgenin gerçekleri görmezden gelinerek yapılan çalışmalarla, yaklaşık 150-200 metre genişliğinde olan dere yatakları 3-5 metrelik duvarlar veya taş yapılar arasına sıkıştırılmaya çalışılıyor. Buralarda kazanıldığı zannedilen alanlar ise devlet kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler tarafından imara açılarak yapılaşmaya neden oluyor. Bütün bunlarla birlikte üretim aşamasına gelen projeler için oluşturulan yüksek gerilim hatları ve şalt sahaları ise yaşanan felaketin görünmeyen yüzünde saklı kalıyor."
CİHAN