Gültekin Avcı, sosyal medya ve Ahmet Hakan’ın linciyle üçüncü kez tutuklandı. Davası ve tutuklanış biçimleri hukuk tarihine geçecek bir sembol.
HABER- ANALİZ
Kaynak: Bold Medya
Meslek hayatına savcı olarak başlayan Gültekin Avcı, görevde olduğu sürede özellikle Doğu illerinde karşılaştığı ve içinde askerlerin de bulunduğu suçlara karşı koyması nedeniyle çok sayıda sorun yaşadı ve savcılık mesleğini bırakmak zorunda kaldı. Ardından avukat olan Gültekin Avcı, bir taraftan da kitaplar yazmaya başladı. Yazdığı kitaplar dikkat çeken Avcı, bir süre sonra köşe yazarlığına başladı ve kamuoyunda daha çok yazar ve televizyon programcısı kimliğiyle tanındı.
SORUŞTURMAYI ÖĞRENDİ KENDİ GİTTİ
Siyasi iktidarın yanlışlarının üzerine eleştirel biçimde gitmesi üzerine 2015 yılı başında hakkında soruşturma başlatıldı. Soruşturmadan haberdar olması üzerine ifade vermek giden Avcı’ya, soruşturma savcısı tarafından şimdilik ifadesine başvurmayacağı söylendi.
İFADESİ ALINMADAN TUTUKLANDI
Yaklaşık 7 ay sonra 18 Eylül 2015 tarihinde, kendisine hiçbir tebligat yapılmadan İzmir’de gözaltına alındı, polis ve savcı tarafından ifadesine başvurulmaksızın tutuklanması talebiyle doğrudan İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi ve 20 Eylül 2015’te tutuklandı.
Tutuklama kararı, Gültekin Avcı’yla daha önceden davalık olan 2. Sulh Ceza Hakimi Durmuş Karaçalı tarafından verildi. Oysa hukuken hakimler, aralarında husumet bulunan kişilerin dosyalarına bakamıyorlar.
Tutuklama gerekçesinde, yazdığı gazete yazılarının dışında, Selam Tevhid soruşturmasında görevli bazı polislerle telefon görüşmesi yaptığı iddia edildi. Ancak Avcı, bu görüşmelerin hiç gerçekleştirilmediğini ispat etti ve savcılık bu iddiadan vazgeçti. Tutuklanmasına neden olan gerekçe düşmesine rağmen Avcı’nın tutukluluğu devam etti.
6 ay sonra, 22 Mart 2016 tarihinde hakkındaki iddianame tamamlandı ve 6 köşe yazısı üzerinden suçlama yöneltildi. Bu köşe yazıları şunlardı:
“İstihbaratta Acem Hatunları” (26 Eylül 2013)
“Acem İstilası Karşısında İstihbarattan Beklenen” (30 Eylül 2013)
“Savak’tan Vevak’a İran İstihbaratı” (01 Ekim 2013)
“İstihbaratta Mut’a Operasyonları” (07 Ekim 2013)
“İstihbaratta Mut’a Operasyonları-2” (08 Ekim 2013)
“Mut’a Arşivlerinde Kimler Var?” (10 Ekim 2013)
Avcı’nın yazılarının tamamı İran’la ilgili yazılardı. Avcı İran’ın istihbarat yöntemlerini eleştirdiği için Türkiye’de tutuklanmış oldu.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada tutukluluğunun 8. ayında 9 Haziran 2016’da tahliye edildi.
İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ TUTUKLAMA
15 Temmuz sonrasında pek çok gazeteci gibi hakkında yakalama kararı çıkartılan Avcı, 26 Ağustos 2016’da tekrar tutuklandı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutukluluğunun üçüncü yılında, 12 Eylül 2019 tarihli duruşmada yeniden tahliyesine karar verildi. Tahliye kararı sonrasında Avcı, sosyal medyada “nasıl tahliye edilir” lincine maruz kaldı. Hürriyet’ten Ahmet Hakan ise savcılığın bile yöneltmediği suçlamayla Gültekin Avcı’yı “yargı imamı” ilan etti. Avcı, tahliyesinden bir gün sonra 14 Eylül 2019 günü tekrar tutuklandı.
Böylece Avcı, üçüncü kez tutuklandı. Bu tutuklanışı da ilginçti. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma savcısı Yasin Erkal tarafından tahliye kararına itiraz edildi. Dosya örneğine az rastlanır şekilde 13.09.2019 tarihinde saat 23.40 da itirazı incelemek üzere dosya 15 Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. 15. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hafta sonu nedeniyle olmadığı için dosya İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi heyetine gönderildi ve hiçbir inceleme yapılmadan aynı gün, 34. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti Başkan Yusuf Kılıç üyeler Oktay Güney ve Cemile Yeni Şam tarafından, savcının itirazı kabul edilerek yakalanma kararı verilmesine karar verildi.
Benzer yöntem 31 Mart 2017 tarihinde, tahliye edilen 21 gazeteci olayında da olmuştu. Tahliye kararının ardından AKP’ye yakın gazetecilerden Cem Küçük, Twitter adresinden, yargıyı tehdit eden tweetler paylaşmıştı. Benzer paylaşımları yine iktidar yanlısı gazeteciler Ersoy Dede, Fatih Tezcan ve Ömer Turan da yaptılar.
YARGI BAĞIMSIZLIĞININ BİTTİĞİ GECE
Aynı gece, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve HSYK 1. Dairesi üyesi Kenan İpek, Twitter hesabından açıklama yaptı: “F... karşı TÜRK YARGISININ ve HSYK’nın yürüttüğü mücadele ilk günkü AZİM ve KARARLILIKLA sürdürülecektir.”
Kenan İpek’in üyesi olduğu HSYK 1. Dairesi, hâkim ve savcıların atamalarının yapıldığı daire.
Sosyal medya üzerinden başlatılan kampanya sonrasında, tahliye edilen 21 gazeteci cezaevi kapısından çıkar çıkmaz tekrar gözaltına alındılar. 21 gazeteciden 13’ü yeni suçlamalara dayalı olarak, 8 gazetecinin tahliye kararına ise savcılık itirazıyla gözaltına alındı ve ardından 21’i de tutuklandı.
Bu tahliye olayından sonra, tahliye kararına imza atan mahkeme heyeti sadece bu tahliye kararı nedeniyle, 3 Nisan 2017 tarihinde açığa alındılar. 8 gazetecinin tahliyesi yönünde görüş bildiren duruşma savcısı da aynı gün açığa alınarak diğer yargı mensuplarına son derece ağır bir mesaj verildi.
HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, açığa alma kararının gerekçesini 7 Nisan 2017 tarihinde şu şekilde açıkladı: “Delillerin henüz toplanmamış olması ve dosyanın tekemmül etmemiş olması, verilen tahliye kararının makul, mantıklı ve geçerli nedenlere dayanmadığı, tutarsız ve hukukilikten uzak olduğu … ölçülülük ilkesi gözetilmeden verilen tahliye kararının toplumda infial uyandırdığı ve kamuoyu vicdanını yaraladığı gerekçesiyle HSYK dört yargı mensubunu görevden uzaklaştırmıştır.”
Böylece yargısal bir karar, idari bir organ olan HSYK tarafından hukuken denetlendi, yargısal karar veren hâkimler açığa alındı ve yargı bağımsızlığı tamamen bitti.
YAMAN AKDENİZ: ADİL YARGILAMA ARTIK MÜMKÜN DEĞİL
İstanbul 25. Ağır ceza mahkemesinin başkan ve üyelerinin sadece 21 gazetecinin tahliyesine dair verdikleri karar nedeniyle açığa alınıp haklarında disiplin soruşturması başlatılması üzerine, İnsan Hakları Hukuku uzmanı Prof. Dr. Yaman Akdeniz 3 Nisan 2017 tarihinde Twitter hesabından şu mesajı paylaşmıştı: “Türkiye’de artık herhangi bir gazetecinin veya herhangi birisinin adil yargılanması mümkün değil.”
Gültekin Avcı davasındaki üç tutuklamanın yapılış biçimi ve 21 gazeteci olayı, siyasetin hatta sosyal medyanın oyuncağı haline gelen Türk Yargısı’nın durumunu göstermesi açısından sembol.