Güneydoğu'nun bazı il ve ilçelerinde öz yönetim (özerklik) ilan edilmesinden sonra başlayan çatışmalardan en çok bölge halkı etkilendi. 90'lı yılları hatırlatan kaos ortamı, birçok insanı bir kez daha evinden, yurdundan etti. Terörün vurduğu Şemdinli'ye gittik ve yaşananları yerinde görüp mağdur köylüleri dinledik.
Yüksekova'dan 40 dakikalık yolculuğun ardından, beş gündür yoğun çatışmaların yaşandığı Şemdinli'ye ulaştık. Yemyeşil bir vadideki ilçenin sırtını yasladığı dağlardan hâlâ duman yükseliyor. PKK'lıların yolu kapatarak eyleme başlamasından sonraki çatışmalar, Şemdinli ve merkez köylerin boşalmasına sebep olmuş. Panikle evlerini terk edenler, yollar kapalı olduğu için yakın köylere sığınmış. Merkeze bağlı 4 bin 600 nüfuslu Şapatan-Altınsu köyünde 100 kadar erkek kalmış. Top mermileri, burada birçok evi harabeye çevirmiş. Çatışmanın başladığı gün çocuklarıyla kömürlükte saklandıklarını anlatan köy sakinlerinden Zekeriya Özbek, “Yaşananlara artık yeter demeliyiz. Hepimiz Türkiye vatandaşıyız. Ne polis annesi ne de asker annesi ağlasın. Siyasetçilere sesleniyoruz: Koltuk sevdasını bırakın, Kardeş kavgası sona ersin. Yastığa başımızı koyduğumuzda huzurla uyuyabilmek istiyoruz. Bu mümkün.” diyor. Mehmet Emin Dündar'ın salonundan içeri top mermisi giren evi ise oturulamaz halde. Ayet yazılı tabloyu yıkıntılar arasından kaldırıp gösterirken gözleri yaşarıyor: “Batıda bunların binde biri yaşansa Türkiye ayaklanır, bizim küçük bir kedi kadar değerimiz yok mu?” diye soruyor.
7 Haziran genel seçimlerinden sonra patlak veren terör olaylarını yerinden incelemek için düşüyoruz yola. Beş gündür yoğun çatışmaların yaşandığı Şemdinli'nin Şapatan-Altınsu köyün vardığımızda şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Çatışmaların şiddetiyle harap olmuş evler arasında ilerlerken kendimizi adeta Suriye'de hissediyoruz. 4 bin 600 nüfuslu köyde şimdi yaklaşık 100 erkek kalıyor. Çatışmaların yaşandığı sırada birçok defa kaymakamı aradıklarını ifade eden köylüler, sivillere bir zarar gelmeyecek garantisini almalarına rağmen, köy meydanına bombanın düşmesinden sonra herhangi bir devlet yetkilisinin aramamasından şikayetçi. PKK'lı teröristlere nokta operasyon yapılması gerektiğini kaydeden köylüler, köy boşaltma gibi bölgeyi 90'lı yıllara götürecek uygulamalardan kaçınılmasını istiyor.
Köy sakinlerinden Zekeriya Özbek, yaşananlara isyan ederek şöyle konuşuyor: “Türkiye olarak hepimiz bu yaşananlara artık bir yeter demeliyiz. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Vergilerimizi ödüyoruz. Amacımız daha güzel bir Türkiye'de yaşayabilmek. Ne polis annesi ne de asker annesi ağlasın. Öldürmekle bir sonuca varılmayacağını siyasetçilerimizin anlaması gerekiyor. Buradan siyasetçilere sesleniyoruz; koltuk sevdasını bir kenara bırakın, kardeş kavgası sona ersin. Biz yastığa başımızı koyduğumuzda huzur içinde yatmak istiyoruz.”
Çatışmalardan kaçarak evini terk etmek zorunda kalan bir başka aile ise Dündar ailesi. Yoğun çatışmalar sebebiyle akrabalarının yanına sığınmışlar. Evlerini görmek için gelen aile reisi Mehmet Emin Dündar, harabeyle karşılaşmış. Top mermisinin salonundan içeri girdiği evi artık oturulmaz durumda. Patlamanın etkisiyle yere düşmüş, üzeri toz içerisindeki ayet yazılı tabloyu gösterirken gözleri yaşarıyor: “Biz de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Batıda bu yaşananların binde biri yaşansa bütün Türkiye ayaklanır, bizim küçük bir kedi kadar değerimiz yok mu? Tek istediğimiz huzur ve barış içinde yaşamak. Bu üç dairede 20 kişi yaşıyor. Eğer evde olsaydık büyük bir facia yaşanırdı.”
Çatışma bölgesinde araştırmalarda bulunan HDP Van Milletvekili Lezgin Botan da, şu değerlendirmede bulunuyor: “Yaşanalar 90'lı yılları aratır nitelikte. Seçim sonuçlarını sindiremeyen ve Saray'ın emrindeki, hiçbir hükmü olmayan geçici hükümet, Türkiye'yi günden güne bir iç savaşa doğru götürmeye çalışıyor. Buradan bütün şehit polis-asker annelerine sesleniyorum; gelin bu kirli oyunu birlikte bozalım.”
Zaman