Sempozyumda ilahi sırlar konuşuldu - Video

Sempozyumda ilahi sırlar konuşuldu - Video
Sızıntı, Yeni Ümit ve Hira dergilerinin düzenlediği İstanbul'daki 2 günlük toplantı, Arap ülkeleri, Afrika, Uzakdoğu ve Türkiye'den bilim adamlarını ağırladı.
Bilimsel gerçeklerle Kur'an arasındaki uyumun örnekler üzerinden anlatıldığı sempozyumun kapanışında önemli tespitlere yer verildi. Prof. Suat Yıldırım, "Bu toplantı kâinat kitabının Kur'an ışığında okunması işini yapmıştır." derken, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Hamza Aktan, hem dinî hem de müspet ilimlerle ilgilenen uzmanların bir araya gelmesinin önemine işaret etti. Mısırlı Prof. Hamid Atiyye Muhammed ise sempozyumun Müslüman bilim adamlarını harekete geçireceğine dikkat çekti: "Bundan sonra İslam uleması Kur'an'dan hareketle yeni bilimsel gelişmelere imza atacak." Sızıntı, Yeni Ümit ve Hira dergileri tarafından düzenlenen ve Kur'an ile modern bilimler arasındaki ilişkinin ele alındığı "Uluslararası Kur'an ve Bilimsel Hakikatler" sempozyumu ikinci gününde sunumlarla devam etti. İslam ülkelerinden ve Türkiye'den bilim adamı ve davetlinin katıldığı sempozyumda, Kur'an-ı Kerim'de işaret edilen çocuğun iki yıl emzirilmesi, hayvanlarda sütün oluşumu, tefekkür ve mucize arı, karınca ve enformasyon teorisi arasındaki ilişki, nuraniyet ve kuantum gibi konularda tebliğler sunuldu. Tebliğlerde ve yapılan değerlendirmelerde Kur'an-ı Kerim'in modern bilimlerdeki buluşlar ile bilimsel gerçeklere kaynaklık ettiği, bilimsel gelişmelerin Kur'an'ın İlahi bir kelam olduğunu tasdik etttiği dile getirildi. Emzirme hem çocuk hem de anne için önemli Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Bakır, "Çocuğun iki yıl emzirilmesi" adlı tebliğinde anne sütüyle ilgili Kur'an-ı Kerim'de geçen ayetlere ve anne sütünün çocuk, anne ve toplum sağlığı açısından önemine dikkat çekti. Lokman Sûresi'nin 14. ayeti ile Bakara Sûresi'nin 233. ayetinde annelere çocuklarını 2 yaşına kadar emzirmelerinin tavsiye edildiğini dile getiren Bakır, bugün gelinen noktada yapılan objektif bilimsel çalışmaların da bu durumu ispatlar nitelikte olduğunu kaydetti. Bakır, ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, anne sütü alan bebeklerde ölüm oranının yüzde 20 daha az görüldüğünü söyledi. Anne sütünün insan için yaratıldığını belirten Bakır şunları söyledi: "Anne sütünde protein miktarı azdır. Çünkü bebeğin o yaşta çok fazla proteine ihtiyacı yoktur. Eğer bebek o yaşta keçi sütüyle beslenmiş olsaydı bebeğin böbreği bunu kaldırmazdı. Bebeğin demire ihtiyacı olduğu için anne sütündeki demirin bebeğe geçişi inek sütünden 5 kat daha fazladır. Filipinler'de yapılan araştırmalar ishal oranının anne sütü alan bebeklerde daha az görüldüğünü ortaya koyuyor. İskoçya'da yapılan bir araştırmaya göre de solunum yolu enfeksiyonları anne sütüyle beslenen bebeklerde daha az görülüyor. Bunların dışında obeziteyi önlemesi, zeka düzeyini olumlu yönde etkilemesi, annelerin doğumda aldığı kiloları rahat vermesi, meme kanserini önlemesi ve sağlık harcamalarını azaltması gibi faydaları bulunmaktadır. Araştırmalarda, ABD'de eğer bebekler anne sütüyle beslenmiş olsa sağlık harcamalarının 3,6 milyar dolar azalacağı öngörülüyor." İnek sütüne yakın süt üretmek için koca bir fabrika kurmak gerekir Sempozyuma Mısır'dan katılan Prof. Dr. Hamid Atiyye Muhammed de hayvanlarda sütün oluşumuna ilişkin bir sunum yaptı. Bir ineğin sütüne yakın bir süt üretebilmek için bir futbol sahası büyüklüğünde fabrikanın kurulması gerektiğini belirten Mısırlı profesör, bir litre sütün oluşabilmesi için tam 500 litre kanın hayvanın memesinden geçmesi gerektiğini kaydetti. Kur'an-ı Kerim'de deveden sıkça bahsedildiğini aktaran Muhammed, devenin hem binek aracı hem de etinden ve sütünden faydalanılan yegane mübarek bir hayvan olduğunu ifade etti. Devenin 2 hafta yemek yemeden, su içmeden ve 50 derece sıcaklıkta yaşayabildiğini belirten Muhammed, "Anlayana devede çok büyük dersler var. Devenin kafatasındaki havalandırmalı kemik yapısı bir anlamda klima görevi görüyor. Sıcak havayı soğutarak beyne zarar vermesini önlüyor. 10 saat durmadan yürüyebiliyor. Tüm bunlar Kur'an'da devenin isminin bir hikmete binaen geçtiğini gösteriyor." dedi. "Mucize ve Tefekkür: Arı" konulu bir tebliğ sunan Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi Biyoloji Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Yılmaz, Kur'an-ı Kerim'de arı ile ilgili surenin (Nahl) enteresanlığının surenin sıralanışıyla başladığını belirtti. Yılmaz, "Nahl Sûresi Kur'an-ı Kerim'e ilâhî hikmet gereği 16. sure olarak yerleştirilmiş ve bal arısının kromozom sayısı da 16. Sanki daha ilk başta surenin mucizevî durumuna biyolojik bir hakikatla dikkat çekiliyor." diye konuştu. Sempozyumun 2. gününde sunulan tebliğlerin bazıları şunlar: Prof. Dr. Murat Güler tatlı-tuzlu su arasında perde olması, Yard. Doç. Dr. Hüseyin Akyüzoğlu Taberi'de kevni ayetlerin tefsiri, Dr. Aslan Mayda meninin yaratılması, Fas'tan katılan Prof. Dr. Abdulmecid Belabid çekirdeğin fizyolojisinin oluşumu, Doç. Dr. Özhan Kayacan karınca ve enformasyon teorisi açısından kainata bakış, Prof. Dr. Yunus Çengel nuraniyet ve kuantum alemi... Sempozyum sunulan tebliğlerin ardından kapanış değerlendirmeleri yapılarak sona erdi. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Aktan: Uzmanların tebliğ sunması çok önemli Bu sempozyumun, bizleri heyecanlandıran ve Rabb'imizin kitabına sahip oluş mutluluğunu tattıran bir yönü var. Dünyanın muhtelif ülkelerinden hem dinî hem de müsbet ilimlerle ilgilenen, branşlarında uzman bilim adamlarının böyle bir sempozyumda tebliğ sunması son derece önemli. Mısırlı Prof. Dr. Hamid Atiyye Muhammed: Bu sempozyum Müslüman bilim adamlarını harekete geçirecek Türkiye'deki bilim adamları ile Müslüman dünyasının ilim adamları kaynaşma fırsatı buldu. Sadece Türkiye'de değil, diğer İslam ülkelerinde de düzenlenmeli. Bu sempozyumun en önemli sonucu da inşallah 500 yıldır sessizliğini koruyan Müslüman ilim adamlarını harekete geçirecek olması. Ümit ediyorum ki bundan sonra İslam uleması Kur'an'dan hareketle yeni bilimsel gelişmelere imza atacaklardır. Faslı Prof. Dr. Abdulmecid Belabid: Hocaefendi'nin ektiği tohumların ağaç olduğunu gördüm Fethullah Gülen Hoca'nın ektiği tohumların ağaç olduğunu görüyoruz. Bu sempozyumu yaşları çok genç olan kişiler organize ediyor. Gerçekten bu delikanlılardan öğrenecek çok şey var. Sizinle beraberiz. Fethullah Gülen projesi toplum projesidir, sizler de bu yolda devam ediniz. Prof. Dr. Suat Yıldırım: Bu toplantı Kainat kitabını Kur'an ışığında okunması işini yapmıştır Toplantı daha çok pozitif ilimler denilen ve çağdaş bilimler alanında uzman bilim adamları tebliğ sundular. Tebliğlerde Kur'an'ı Kerim'in indirildiği zamanda bilinmeyip de asırlar sonra daha iyi anlaşılan ve müspet ilimlerdeki gelişmeler neticesinde daha iyi açığa çıkan konuları ele alındı. Kuran'ı Kerim Cenab-ı Allah sadece belli bir asır için göndermedi. Kıyamete kadar gelecek bütün nesillere, bütün ihtisas sahiplerine ve bütün bilimsel seviyelere hitap edecek şekilde bir rehber olarak göndermiştir. Kur'an'ı Kerim'in birçok ayeti, Kur'an'da ima ve işaret edilen bir takım gerçeklerin Kur'an'ın nazil olmasından asırlarca sonra daha iyi anlaşılacağını bildirmektedir. Fussılat Suresinin son 53. Ayetinde anlam olarak şöyle buyurulmaktadır: Ben insanlara ayetlerimi Kur'an'ın delillerini, Kur'an'ın hak olduğunun delillerini gerek dış dünyada gerek kendi öz varlıklarında göstereceğim. Taki onlar da bu Kur'an'ın Allah katından gönderilmiş bir gerçek olduğunu iyice bilecekler. Bu ayet bildiriyor ki; Kur'an'ın nazil olmasından çok sonra Kur'an'da birtakım daha sonraki ilmi gelişmelerle daha iyi anlaşılacak hususlar ortaya çıkacaktır. Bu toplantımızda Kur'an'ı Kerim'deki bu kabil bazı konular o ilim alanının uzmanları tarafından araştırılarak bir tebliğ halinde sunuldu. Bildiğimiz üzere Kur'an'da 750 kadar ayet vardır ki onlar akla hitap eder ve ilme havale edilir. Bunlar üzerinde iyi düşünülmesi istenir. Kur'an'ın terminolojisinde iki kitap vardır. Birincisi bu büyük kainat kitabıdır. Allah'ın irade sıfatından gelmektedir. Bazılarının tabiat dediği kitap. Öbür kitap ise Cenab-ı Hakk'ın Kelam sıfatından gelen ve semadan indirilen Kur'an'ı Kerim'dir. Her ikisinin de kaynağı aynı zattır. Allah Kur'an'ı Kerim'i büyük kainatın bir açıklayıcısı olarak göndermiştir. Kainatın bir nevi kullanma klavuzu olarak gönderdi. İşte bu toplantı bu kainat kitabının Kur'an ışığında okunması işini yapmıştır. Mesela zoolojo, jeoloji, astronomi ve kimya gibi alanlarda uzmanlaşmış, araştırma yapmış bazı bilim adamlarımız Kuran'da temas edilen bu meseleleri yeni keşiflerin ışığı altında inceleyen tebliğler sundular. Bu tebliğlerle bunları görenler Kur'an'ı Kerim'in Allah katından olduğuna daha bir inancı ve yakini artırıyor ve Kur'an'ın emrettiği tefekkür gerçekleşiyor. Tefekkürü bu şekilde gerçekleştirmiş oluyoruz. Burada bir konuya da dikkat çekmek gerekiyor. Bazıları yapılan işin sadece müspet ilimlerde birtakım keşifler yapılmış olup bittikten sonra Müslümanlar "Bu Kur'an'da da var" diyorlar şeklinde düşünülüyor. Bu da mucizevi bir özelliktir. Ancak bizim bu çalışmamız sadece bununla yetinmiyor. Kur'an'ı Kerim'de bir kısım ayetler hedef gösteriyor. "Bakın size bir ipucu veriyorum Bu konuda çalışın bazı güzel neticeler var diyor. Kur'an'ın her bir ayeti tek bir gayeyi taşımaz. Birden fazla eğitici özellikleri de taşıyabilir.
16 Mayıs 2011 10:10
DİĞER HABERLER