Yeni Hayat Gazetesi yazarı Kerim Balcı bugünkü yazısında hizmet hareketine içerden seslendi ve sordu: Şeytan size gelmedi mi, gelirse onu size uğradığına pişman edebilecek misiniz?
İşte Kerim Balcı'nın o yazısı
***
Şeytan size de gelecek
Allah’ın kulları hayırda yarışıp yardımlaştıkları gibi, şeytan ve aveneleri de şerde yarışır ve yardımlaşırlar. Şeytanın insî talebelerinin kumpas ve zulümlerine muhatap olanlar, cinnî talebelerinin kuruntu, vesvese, atf-ı cürüm, şüphe, iç gıybet ve nihayet iftiraya varan oklarına da maruz kalırlar.
Memleketimizin atlatmakta olduğu ve muhakkak atlatacağı şu badirede şeytanın size hiç uğramadığını düşünüyorsanız, bir daha düşünün.
Ruhunuzun derinliklerinden şu sesi hiç duymadınız mı: “Belki de kaybettik. Belki de artık kendi irademizle altına girdiğimiz bu vazifeden azledildik. Belki de cemaat bitti. Bir de meseleyi böyle ele alsak ve stratejimizi ona göre kursak…” Duyduysanız, şeytanın sesini duymuşsunuz demektir. O sesin çıktığı delikten çıkan her sese karşı kulaklarınızı tıkayın artık…
Birkaç ay geçmiş… Gaybubettesiniz. Arayan yok, soran yok. Temel Hizmet prensiplerinin çerçevesine sadık kalarak ne ev almışsınız, ne araba… Ne de bankada sizi idare edecek para… Namazda rükûa giderken sırtınıza binecek şeytan! “Canım Hizmet’i terk et demiyorum. Hainlik yap demiyorum. Zaten şimdi senin hizmetin bir kenara çekilmek. Şöyle bir kenarda beklesen. Etliye sütlüye karışmasan. Şu kadar zaman geçti. Kapını çalan olmadı. Neyle geçiniyorsun, hasta mısın, cenazen var mı soran olmadı. Sen misin bu âlemi kurtaracak adam? Çekil kenara, ahiretini kurtarmaya bak!” diyecek. Bu ses sana “Bu defa da bana rükû et, bir defa da bana secde et!” kadar iğrenç gelmediyse şeytanı duymakla kalmamış, biraz da ona kulak vermişsin demektir. O sesin çıktığı deliği kapat hemen…
“Cemaat hiç mi hata yapmadı?” “Cemaatin de hataları oldu canım!” “Millet cemaatten bir özeleştiri, bir iç hesaplaşma bekliyor!” “Cemaatin de şapkasını önüne koyup ben nerede hata yaptım diye sorgulaması lazım artık…” Bunların hepsi meşru sözler. Ama şeytan gayr-i meşru ilkaatını hep böyle meşru kaziyelerin üzerine inşa eder. Mantıkçı sözü söyleyeyim: Müsellemat ile muğalata yapar şeytan… Bunları duyduktan sonra kalbinin derinliklerinde, şahsen veya televizyon ekranlarından tanıdığın şu veya bu İslam kahramanı hakkında “Bizi bu duruma şunlar getirdi!” “Yüce Allah zulmetmez. Hapse girdilerse var bir sebebi!” “Verelim birkaç yüz arkadaşı, kurtaralım Hizmet’i!” türünden sesler duyuyorsan şeytan seninle aracısız olarak konuşmaya başlamış demektir. Kalbinin o kulakçığını kopar at!
Öyle kulak tırtıklayan bir sesle gelmeyecek şeytan. Önce uzaktan fısıltılar duyacaksın: “Biz bunları nasıl göremedik?” “Bunlara destek verirken meftuniyetimiz sebebiyle kabul edilebilir sınırları zorlamış olabilir miyiz?” “Bizim de bir devleti kutsama sorunumuz var zaten…” Sonra fısıltılar kalbinin kafasında yankılanacak: “Nerede o necip millet? Kendimizi kandırıyoruz!” “Dün filancalar bizi aldatmış diyoruz; ne belli bugün falancaların aldatmadığı?” “Ben birinin hesap vermesini istiyorum kardeşim!” Dinlersen, şeytanın sesi sana pek bir tanıdık gelecek… Hatta… Hatta… Kendi vicdanının konuşmakta olduğunu zannedeceksin: “Kurumlarımız yıkıldı, darmadağın olduk!” Eğer bu sesi duyarsan bil: Darmadağın olan sensin! Titre ve kendine dön!
Şeytan, talebelerinin vefalı dostudur. Avenelerini yalnız bırakmaz. Havuz medyasının yalan ve iftiralarla dolu havuzunda yıkanıp da “Sadece kulaklarım kirlendi, kalbim temiz.” diyen kendini aldatıyor.
Size hala gelmedi mi? Ya yanılıyorsunuz, ya da size fısıltılarla değil, megafonla gelecek. Kalp ve kafalarının kulaklarını “Bu sesi herkes duymalı.” dediğimiz sese kilitlememiş herkese gelecek şeytan…
Onu size uğradığına pişman edebilecek misiniz?