Üçüncü Yargı Paketi ile birlikte 100 bin kişiye tahliye yolu açılırken, siyasi tutuklular kapsam dışı bırakıldı. Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı Kerem Altıparmak düzenlemenin adil olması için doğrudan şiddete bulaşmayan herkesi kapsaması gerektiğini söyledi.
İnfaz indirimiyle ilgili düzenlemeleri içeren 3’üncü Yargı Paketi ile birlikte 100 bin kişiye tahliye yolu açılırken, siyasi tutuklular kapsam dışı bırakıldı.
Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı Kerem Altıparmak, Türkiye’de keyfi olarak uygulanan ve tweet atan, yazı yazan, konuşan insanların da cezalandırıldığı “terör” suçunun TBMM’ye sunulması beklenen infaz düzenlemesi kapsamı dışında bırakılmasını eleştirdi. Birgün Gazetesi'nden Nurcan Gökdemir'e konuşan Altıparmak, düzenlemenin adil olması için doğrudan şiddete bulaşmayan herkesi kapsaması gerektiğini söyledi.
Altıparmak, AKP’nin koronavirüs salgınına karşı cezaevlerini boşaltmak gerekçesiyle gündeme getirdiği infaz düzenlemesine ilişkin Birgün’e şu değerlendirmeyi yaptı:
TMY’DEN HÜKÜM GİYENLER
Terörle Mücadele Yasası kapsamında ayrı bir infaz sistemi olmasına karşıyım. Herkes suçu için öngörülen orantılı ceza ile cezalandırılmalıdır, daha fazla değil. Dahası Türkiye’de tamamen keyfi, belirsiz ve geniş terör kavramı var ve uygulaması nedeniyle bu ayrım daha da vahim sonuçlar doğuruyor. Hayatında eline silah almamış, sadece kitap yazmış bir kişi terörist ilan edildiğinde şiddet uygulamış kişilerden hem daha ağır cezalar alıyor hem de daha ağır bir infaz sistemine tabi oluyor. Bu nedenle, bu ayrımı daha da ağırlaştıracak her türlü önleme karşı çıkmak gerekir.
TMY’NİN KEYFİ UYGULANMASI
Önerim, başta AİHM olmak üzere uluslararası insan hakları organlarının verdiği kararlara uyularak terör kavramının keyfi ve öngörülemez uygulamasına son verilmesi ve bu şekilde mahkum edilen herkesin infazının her koşulda sona erdirilmesi. Ama bu uzun vadeli bir beklenti. Kısa vadede ise şunu belirtmem mümkün, terör suçları denilen suçlar aslında iki tür. Biri örgüt üyeliği suçu, diğeri ise örgüt üyelerinin işlediği normal suçlar. Örgüt adına işlenince bu suçlar için öngörülen cezalar da değişiyor. Örneğin örgüt adına birini öldürmek gibi. Bu nedenle adına terör suçu dediğiniz suçları da kolayca ikiye ayırmak mümkün. Doğrudan şiddete başvurmuş olanlar ve olmayanlar. İkinci kategorinin önemli bir bölümü hiçbir şiddet eylemine karışmamış bulunmakla birlikte salt örgüt üyeliği, örgüt adına suç işleme, örgüte yardım etmekle hükümlü ve tutuklu bulunanlar. İşte Türk Ceza Kanunu kapsamında şiddet içeren bir suçu örgüt adına işlemeyen bir kişinin tahliye edilmesinin başka bir suç işleyen kişiden farkı yoktur. Bir başka deyişle, eğer bir kişi şiddete başvurduğu için kamu düzeni için tehdit oluşturuyorsa bu kişinin terör suçlusu olup olmaması bir fark yaratmaz. İnsan öldüren biri, tecavüz suçu işleyen bir kişi, insanlığa karşı suç işleyen bir kişi kamu düzenini tehlikeye düşürme gerekçesiyle tahliye edilmiyorsa bu kişi aynı zamanda terör örgütü üyesiyse de serbest bırakılmayabilir. Ama hiçbir şiddet eylemine karışmamış bir kişi sırf TMK kapsamında cezalandırıldığı, tutuklandığı için infaz indiriminden yararlandırılmıyorsa bunun ne adalet ilkeleriyle ne de kamu düzeni açıklamasıyla meşrulaştırılması mümkün olabilir.
AYM’NİN GENİŞLETME OLASILIĞI
Propaganda suçu nedeniyle tutuklu, hükümlü olan bir kişinin her ihtimalde istisna kapsamında olmaması gerekir. Bununla birlikte, AYM olası bir infaz indirimi kapsamında bir eşitlik yaklaşımı uygulayabilir. Bununla birlikte, AYM’nin genel olarak terör suçları bakımından ayrı suç, ayrı yargılama ve ayrı infaz rejimine olumsuz bir yaklaşımı yok ne yazık ki.
DEVLETİN KORUMA SORUMLULUĞU
Salgının boyutuna göre devletin her mahpusu koruma yükümlülüğü vardır. Bu nedenle, bir kere keyfi bir nedenle ayrımcılık yapılan her mahpusun yaşam ve sağlık hakkının ihlalinden devlet sorumludur. Eğer başka yolu yoksa herkes tahliye edilir ama eğer mahpusların bir kısmının sağlıklı bir ortamda tutulması mümkünse bu kez de ayrımcılık yapmayan bir usulü benimsemeniz gerekir. Türkiye’nin uluslararası hukuka açıkça aykırı olan TMY ve uygulaması bu anlamda ayrımcılığı engelleyemez. Bu durumda yapılması gereken ise kamu düzenini en az etkileyecek tür mahpusları tahliye etmektir. Burada terör suçları bir ölçüt olamayacağına göre, üçlü bir standart getirilebilir: Şiddet/şiddet yokluğu, Kamu düzeni açısından tehlike oluşturma/oluşturmama, Hükümlülük/tutukluluk. Özellikle kamu düzeni konusunda da keyfiyet riski bulunabileceği için ceza kanunundaki hükümleri sayma usulüyle de bir çözüm üretilebilir.
DEVLETİN GÖREVİ
Altıparmak, koronavirüsten etkilenme riski yüksek olan grupların Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun sağlık gerekçesiyle infazın geri bırakılmasına olanak sağlayan hükmünden yararlanılarak hemen tahliye kararı verilebileceğini söyledi.
“65 yaş üstündekiler, kronik hastalıkları bulunanlar ve çocukları ile cezaevinde bulunan annelerin” tahliyesinde gecikilen her dakikanın riski arttırdığını belirten Altıparmak, “Hastalık bir kere hapishanelere girdikten gerçekten çok geç olabilir, devletin bu önlemi alma konusunda pozitif bir ödevi var” dedi.