Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı, kadına yönelik şiddetin çözümünün sadece din görevlilerine bırakıldığı şeklindeki haberlerin, yanlış ve hakkaniyetten uzak olduğunu bildirdi. Bakan Selma Aliye Kavaf'ın, "Kadına yönelik şiddet imamlarla bitecek." şeklinde bir ifadesi olmadığının altı çizilerek, şiddete karşı farkındalık oluşturmak amacıyla çok sayıda bakanlık ve kamu kurumu ile protokol imzalandığına dikkat çekildi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da bu kurumlardan sadece biri olduğu aktarıldı. Şiddet olaylarına karşı, ALO 183 Hattı için 11 saniyelik tanıtım filmi çekildiğine işaret edilen bakanlık açıklamasında, "Üzülerek söylüyoruz ki; her gün dakikalarca kadına yönelik ve aile içi şiddet üzerine haber yapan ve acımasızca ilgili kişi ve kurumları eleştirenler, bu önemli farkındalık filmine gerekli ilgiyi ve hassasiyeti ne yazık ki göstermemişlerdir." ifadelerine yer verildi.
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, son dönemde çeşitli basın yayın kuruluşlarında Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye Kavaf'a atfen "Kadına şiddet imamlarla bitecek." şeklinde haber ve yayınların yer aldığı hatırlatıldı.
'Kadına yönelik şiddeti durdurma amacıyla' ve 'çocuklara ve kadına yönelik tecavüz ve tacizin bitirilmesine yönelik' yapılan çalışmalara ilişkin bu haberlerin kesinlikle yanlış, eksik bilgiler içerdiği ve önyargılı olduğu aktarıldı.
Bakan Kavaf'ın, hiçbir konuşmasında "Kadına yönelik şiddet imamlarla bitecek" şeklinde bir cümle kullanmadığı vurgulanan açıklamada, "Bu konu sorulduğunda Sayın Kavaf, 'Din görevlileri ülkemizde, özellikle de küçük yerlerde din görevlisi olmanın ötesinde daha çok kanaat önderleridir. Onlar Cuma hutbelerinde ve diğer günlerdeki vaazlarında milyonlarca insana ulaşan kişilerdir. Eğer amacımız geniş kitlelere en doğru kanallarla ulaşarak toplumda topyekün bir duyarlılığı oluşturmaksa din görevlileri de bu amaca hizmet edebilecek unsurlardan sadece biridir.' şeklinde konuşmaktadır." denildi.
Kadına yönelik şiddetin çözümünün sadece din görevlilerine bırakıldığı şeklindeki haber ve görüşlerin kesinlikle yanlış ve hakkaniyetten uzak olduğu kaydedilen açıklamada, "Devlet Bakanlığı şiddete son vermek ve 'farkındalık oluşturmak' amacıyla çok sayıda bakanlık ve kamu kurumu ile protokol yapmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu kurumlardan sadece bir tanesidir. Diyanet İşleri Başkanlığı ile yapılan protokol kapsamında din görevlilerine de eğitimler verilmektedir." ifadeleri kullanıldı.
KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNDE DİN GÖREVLİLERİN EĞİTİM PROJESİ İLE 2015 YILINA KADAR 100 BİN DİN GÖREVLİSİNE ULAŞILMASI HEDEFLENİYOR
Açıklamada, devam etmekte olan, 'Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesinde Din Görevlilerin Eğitimi Projesi' çerçevesinde, din görevlilerine alanında uzman kişiler tarafından verilen eğitimlerin devam ettiği belirtildi. Prof. Dr. Fersun Paykoç, Prof. Dr. İsmail Hakkı Ünal, Dr. Hatice Güler, Psikolog Zehra Tosun, Psikolog Seher Gündoğan, Psikolog Nurdan Güleç, Psikolog İmran Kezer, Dr. Meltem Ağduk, Avukat Oya Işık, Dr. Hidayet Tuksal, Dr. Fatma Akdokur gibi alanında yetkin kişiler tarafından Ankara'da başlayan eğitimci eğitimlerinin bu yıl İç Anadolu bölgesinde yapılarak 12 bin din görevlisine ulaşılacağı kaydedildi. Açıklamada, 2015 yılına kadar sürdürülmesi amaçlanan eğitimlerde hedefin Türkiye genelinde görev yapan 100 bin din görevlisine ulaşmak olduğu aktarıldı.
"ŞİDDETE KARŞI, CUMA HUTBESİNDE İNSANLARA ULAŞMAK ADINA YAPILAN ÇALIŞMA, KİTLELERE ULAŞMANIN ÖNEMLİ BİR PARÇASI"
Devlet Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasındaki projesinin bir ortağının da Birleşmiş Milletler (BM) olduğu kaydedilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "Kadına yönelik şiddet, büyük bir insanlık suçu, toplumların ortak utancıdır. Şiddet tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de toplumsal bir yara olarak varlığını sürdürmektedir. Bazen kültür, inanç ve geleneklerle açıklanan, bazen de medya ve iletişim kanallarıyla meşrulaştırılan şiddet, bir olgu olarak içselleştirilmekte ve yeni nesillere aktarılmaktadır. Erkek nüfusun da neredeyse yüzde 80'inin gittiği Cuma namazında ve hutbesinde insanlara ulaşmak adına yapılan bu çalışmalar kitlelere ulaşmanın önemli bir parçasıdır."
50 BİN POLİS, 60 BİN SAĞLIK PERSONELİ, 400 AİLE MAHKEMESİ HÂKİMİ VE ÇEŞİTLİ MESLEK GRUPLARINDAKİ 2 BİNE YAKIN DEVLET GÖREVLİSİNE EĞİTİM VERİLDİ
Toplumdaki şiddet olayının direkt muhatabı olan emniyet görevlisi, sağlık görevlisi ve hâkim başta olmak üzere çeşitli kamu görevlilerine verilen eğitimlerin de aralıksız sürdüğü kaydedilen açıklamada, "Buna göre; yaklaşık 50 bin polise, 60 bin sağlık personeline, 400 aile mahkemesi hâkimine ve çeşitli meslek gruplarındaki 2 bine yakın devlet görevlisine eğitim verilmiştir. Şiddete uğramış bir insan önce karakola yani polise gitmektedir. Polis, ilk tedbirleri alarak şiddetin tespitini yapar ve kaynağına ulaşır. Şiddetin istatistiğini tutmak amacıyla oluşturulan formların karakollarda; şiddet mağduru, polis ve Bakanlığımıza bağlı SHÇEK'in sosyal hizmet görevlisi tarafından imzalanması gerekmektedir. Şiddet mağduru sağlık kuruluşuna gittiğinde burada eğitim verilmiş sağlık çalışanı devreye girmektedir. Mutlaka darp izlerinin nedenini araştırarak, derhal polis ve adli makamlarla irtibata geçmektedir. Ve boşanma sürecindeki kadına ve çocuklara yönelik muhtemel şiddeti önleyecek (koruma tedbirleri veya diğer tedbirlerle) kişi olan aile hâkimleri de bilinçlendirme eğitimlerinden geçmiştir. Tüm bu eğitim çalışmaları halen devam etmektedir." denildi.
"HER GÜN DAKİKALARCA KADINA VE AİLE İÇİ ŞİDDETE YÖNELİK HABERLER YAPANLAR, ALO 183 TANITIM FİLMİNE GEREKLİ İLGİYİ GÖSTERMEDİ"
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde, her türlü 'şiddet, taciz, tecavüzü önlemek' amacıyla hizmet veren 'Alo 183 Acil Yardım Hattı'nın tanıtımını içeren 11 saniyelik bir reklam filmi hazırlandığı da hatırlatılan açıklamada, "RTÜK ve Televizyon Yayıncıları Derneği aracılığıyla da televizyonlara gönderildi. Üzülerek söylüyoruz ki; her gün dakikalarca kadına yönelik ve aile içi şiddet üzerine haber yapan ve acımasızca ilgili kişi ve kurumları eleştirenler, bu önemli farkındalık filmine gerekli ilgiyi ve hassasiyeti ne yazık ki göstermemişlerdir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde toplumun tüm kesimlerine görevler düştüğünü, konunun çözümü noktasında medyanın kitlelere ulaşma ve kitleleri etkileme gücünü bu önemli sorun için daha fazla kullanmasını beklediğimizi ifade etmek isteriz." ifadelerine yer verildi.