SİHA’nın ABD tarafından düşürülmesi olayında 'iletişim kopukluğu' mu yaşandı?

ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’ye ait insansız hava aracını düşürmesinin ardından taraflar arasında yoğun telefon trafiği yaşandı. Son olarak ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve mevkidaşı Hakan Fidan da telefonda görüştü. Gelen mesajlarda taraflar arasında “çatışmasızlık mekanizması protokollerinin” işletilmesine yönelik önlemlerin altı çizildi. Peki SİHA’nın düşürülmesi olayında bir iletişim sorunu mu yaşandı?
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi ve aynı zamanda eski Suriye özel temsilcisi James Jeffrey, Suriye’de sahada “PKK ve onun Suriye kolu”, Türkiye ve ABD olmak üzere üç ayrı aktör olduğu için, taraflar Suriye’deki durumla yaşamayı öğrenmiş olsa da gerilimin her zaman tırmanması olasılığı olduğunu belirtti.

Her zaman işletilen çatışmasızlık mekanizmasının bu kez çalışmadığının görüldüğüne dikkat çeken Jeffrey, “ABD ve Türkiye’nin savunma bakanlıkları arasındaki mekanizma işletildi; ancak Türk ordusunun kendilerine ait olmadığını belirttiği insansız hava aracı Amerikan güçlerinden uzaklaştırılamadı. Onlar tehlikeye girince hava aracı düşürüldü” sözleriyle olayı değerlendirdi.

“Farklı teknik değerlendirmeler”

Olaya ilişkin haberin uluslararası basına yansımasının ardından, Milli Savunma Bakanlığı’ndan adını vermeyen bir yetkili düşürülen insansız hava aracının Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait olmadığını söylemiş; ancak kime ait olduğu konusunda başka ayrıntı vermemişti.

Bu açıklamanın ardından Suriye’nin kuzeyinde Türk istihbarat birimlerinin YPG’ye ait hedeflere yönelik operasyon düzenlediği haberleri geldi.

Dışişleri Bakanlığı’ndan bugün yapılan açıklamada, Suriye’nin kuzeyini hedef alan operasyon sırasında, “üçüncü taraflarla işletilen çatışmasızlık mekanizmasındaki farklı teknik değerlendirmeler nedeniyle bir SİHA’nın kaybedildiği” belirtildi.

Bu olay, Türk Silahlı Kuvvetleri ya da Milli Savunma Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı arasında bir iletişim kopukluğu ihtimaline ilişkin soruları gündeme getirdi.

2007-2008’de ABD’nin insansız hava araçlarıyla düzenlediği operasyonlarda komuta kademesi içinde sorumlulardan biri olduğunu söyleyen Jeffrey, “Bu insansız hava araçlarının bazıları ABD ordusuna, bazıları CIA’ye aitti. Sahadaki askerlerimiz, müttefiklerimiz ve ortaklarımızla birlikte, bunların arasında çatışmasızlık mekanizmasını işletmek çok zordu. Bu tam zamanlı mesai gerektiren bir iş. O zaman da bazen işler ters giderdi, dün de gitti. Beklenmedik bir durum değil” diyor.

ABD Savunma Bakanlığı’nın Avrupa ve NATO politikasından sorumlu eski yetkilisi Jim Townsend de VOA Türkçe’ye verdiği röportajda benzer bir değerlendirmede bulundu.

ABD’nin Türkiye’ye ait insansız hava aracını düşürmeden önce Türk tarafıyla irtibata geçtiğini hatırlatan Townsend, “Muhtemelen insansız hava aracının bu araçları daha çok kullanan Türk askeri güçlerine ait olduğu varsayıldı. Ancak hava aracını Türk istihbarat biriminin kullandığı ortaya çıktı. Eğer ABD ordusu Türk mevkidaşlarını aradıysa, iletişimde bir gecikme yaşanmış olabilir. Bunun sonucunda da ABD bir yanıt alamadıysa insansız hava aracını düşürmek zorunda kalmış olabilir” sözleriyle yaşanan olayı değerlendirdi.

Suriye gibi trafiğin yoğun olduğu bir savaş bölgesinde sık sık bu tür olayların yaşanabildiğini söyleyen Townsend, “Neredeyse dost ateşi gibi bir durum denilebilir. Bu olay iki müttefik ve dost ülke arasında yaşandı. Taraflar bunu hemen çözebildi ve yapılması gerekeni yaptı” diyor.

“Önemli olan tarafların sorumlu şekilde davranmış olması”

ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi’ne göre önemli olan tüm tarafların gerilimin azaltılması için sorumlu bir şekilde davranmış olması. James Jeffrey, “NATO müttefiklerinden de bu beklenir’’ diyor.

ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerde, Ukrayna savaşı, İsveç’in NATO üyeliği ve bununla bağlantılı olarak Türkiye’nin F-16 talebi gibi önemli konu başlıklarının olduğunu hatırlatan Jeffrey’ye göre Washington da Ankara da kritik bir noktada ilişkilerin kötüye gittiğini görmek istemiyor.

Emekli büyükelçi, “İki ülke arasında karmaşık ve sonuçları önemli olacak çeşitli konu başlıkları var. Her iki taraf da bunun farkında. Ancak 2014 ve özellikle de 2016’da gördüğümüz gibi, Suriye’deki durum bu mantık evliliğinin temellerini sarsabiliyor” diyor.

Suriye’ye yeni bir kara harekatı olası mı?

Türkiye Ankara’daki saldırının ardından, Irak ve Suriye’deki tüm PKK ve YPG hedeflerinin meşru hedef olduğunu söyleyerek Irak’ın dışında Suriye’nin kuzeyinde hava operasyonlarını yoğunlaştırdı.

Milli Savunma Bakanlığı’ndan Perşembe günü yapılan açıklamaya göre, aralarında petrol kuyuları, depolar ve sığınakların da olduğu YPG’ye ait 30 hedef imha edildi.

Türk bir yetkili dün Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada Suriye’ye yeni bir kara harekatının değerlendirilebilecek bir seçenek olduğunu söylemişti.

PKK ile mücadelede NATO müttefiki Türkiye’nin yanında olduğunu vurgulayan ABD’li yetkililer Suriye’nin kuzeydoğusunda gerilimin tırmanması konusunda endişeli olduklarını belirtmeye ise devam ediyor.

Pentagon Suriye’nin kuzeyinde Amerikan askerleri yakınında faaliyet gösteren Türkiye’ye ait silahlı insansız hava aracını düşürdüğünü açıkladı.

“PKK ve Kandil’e mesaj”

VOA Türkçe’ye Türkiye tarafından Suriye’nin kuzeydoğusuna yeni bir kara harekatı olasılığını değerlendiren James Jeffrey, “Sahadaki ABD güçlerine yönelik doğrudan tehdit oluşturacak kuzeydoğuda bir kara harekatını diğerlerinden ayırmak gerekir. İkinci olarak, böyle bir adım kuzeydoğuda Türkiye ve koalisyonun geri kalanı için de büyük önem taşıyan askeri varlığımızı sonlandırmasa bile sekteye uğratabilir. Üçüncü olaraksa 2019’da Erdoğan ve Pence (Dönemin başkan yardımcısı) arasında varılan anlaşmanın ihlali olur” diyor.

Şu anda Suriye’nin kuzeyine kara harekatını pek olası görmediğini söyleyen James Jeffrey’ye göre, Türkiye’nin operasyonları yoğunlaştırmasının amacı daha çok “PKK ve Kandil’e Suriye’deki varlıklarının ve yönettiği yerlerin tehlikede olduğu sinyalini” göndermek.
07 Ekim 2023 10:36
DİĞER HABERLER