Cezaevindeki gazeteciler Nedim Türfent, Harun Çümen ve Zafer Özcan'ın aileleri, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü öncesinde konuştu. Özlemlerinin artık kapalı görüşlere sığmadığını belirten aileler "Onları telefonun ucundan ya da kirli bir camın ardından görmek zorunda kalmayacağımız günlerin bir an önce gelmesini diliyoruz" diyorlar.
Türkiye, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne halkın haber alma imkanlarını kısıtlayan yeni uygulamalar ve genelgelerle giriyor. Sadece son 3 ay içerisinde 40 gazetecinin saldırıya uğraması, 24 gazetecinin gözaltına alınması, 4’ünün tutuklanması, hâlâ cezaevlerinde onlarca gazetecinin varlığı kara tabloyu ortaya koyuyor.
Gün vesilesiyle bir açıklama yayımlayan Basın Konseyi, “Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’nin 153. sırada bulunmasının utancını yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de, Gazeteciler Cemiyeti’nin Özgürlük için Basın Projesi’ne göre, Mart sonu itibariyle toplam 70 gazeteci cezaevinde bulunuyor. Bugün de en az 69 gazeteci ve medya çalışanı hâlâ cezaevlerinde tutulurken ‘Silivri soğuktur’ sözünü bir tehdit cümlesi olarak insanlar birbirine hatırlatıyor.
Her ne kadar Silivri Cezaevi, ünlü-ünsüz gazetecilerin, yazarların ve düşünürlerle hatırlansa da taşra cezaevlerinde onlarca gazeteci bulunuyor.
13 Mayıs 2016’da tutuklanarak Van Yüksek Güvenlikli Cezaevine gönderilen gazeteci Nedim Türfent özgürlüğünden mahrum bırakılırken gazeteci Harun Çümen Kepsut Cezaevi’nde insanlık dışı şartlarda yaşamaya mecbur durumda. Ekonomi basınının deneyimli ismi Zafer Özcan ise Akhisar Süleymanlı Cezaevi’nde ailesine kavuşacağı ve özgürce haber yapacağı günlerin özlemini duyuyor.
Kronos, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü öncesi yayınladığı özel haberinde Anadolu’nun gözlerden uzak kentlerinde ve kasabalarında tutsak edilen üç gazetecinin öyküsüne dikkati çekiyor.
Nedim Türfent: Yüksekova’daki işkenceyi belgeledi, 8 yıl 9 hapisle cezalandırıldı
Nedim Türfent tam beş yıldır demir parmaklıklar ardından bir gazeteci. Sokağa çıkma yasakları döneminde Yüksekova’da asker ve polis işkencelerini haberleriyle belgeledi, hedef oldu. Örgüt üyeliği, örgüt propagandası ve gizli tanık ifadeleriyle 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Türfent’in cezaevinde yazdığı şiir kitabı yakın zamanda okurlar buluşacak.
Gazeteci Nedim Türfent, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde sokağa çıkma yasakları döneminde yayınladığı haberlerin ses getirmesi üzerine sosyal medyada başlayan tehditlerin ardından 13 Mayıs 2016’da tutuklanarak Van Yüksek Güvenlikli Cezaevine gönderildi. Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nin mahkumiyet kararı Yargıtay tarafından onandı.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Türkiye’deki mahpus gazetecilerden biri olarak Türfent, kolluk kuvvetlerinin işkence görüntülerini haber yaptığı için hedef olmuştu. Cezaevinde günlerini daha çok kitap okuyarak geçiren Nedim Türfent, yayıma hazırlanan bir de şiir kitabı yazdı. Kız kardeşi Şehristan Türfent, kardeşinin tutuklanma sürecini ve cezaevi günlerini anlattı.
“POLİS Mİ ALDI, ONDAN DA EMİN OLAMADIK”
Şehristan Türfent, Nedim Türfent’in gözaltına alındığı günü şöyle aktarıyor: “12 Mayıs 2016’da Nedim Van’a giderken gözaltına alındı. Üç günlük gözaltının ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi. İnternetten aldığı tehditler yüzünden ilk gözaltına alındığında çok korktuk. Üzerimizde çok büyük bir tedirginlik vardı. Acaba polisler mi aldı, ondan da emin olamadık. Tutuklanacağı aklımızdan geçmezdi.”
GİZLİ TANIKLAR İŞKENCE ALTINDA İFADE VERDİKLERİNİ İTİRAF ETTİ
Nedim Türfent, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin karşısına çıkarıldığında hakkında birçok suçlama vardı. Örgüt propagandası yapmak, örgüte üyelik ve gizli tanık ifadeleri doğrultusunda başka suçlamalar. Sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları örgüt üyeliğine delil sayılarak 8 yıl 9 ay ceza verildi. Mahkeme esnasında 24 gizli tanığın 13’ü ifadelerinin işkence altında alındığını itiraf etti. Cezanın ardından bir üst mahkemeye başvuru yapıldı fakat hiçbir sonuç alınamadı. Ceza Yargıtay’ca onandı.
ŞİİR KİTABI YAYINLANACAK
Nedim Türfent’in cezaevi günlerini anlatan kardeşi Şehristan Türfent, “Cezaevinde üç kişilik hücrede kalıyordu. Ortak havalandırma alanı, spor alanı falan vardı. Fakat pandemi sürecinde bunlar da kapandı. Bu süreç zaten ağır olan cezaevi şartlarını daha da zorlaştırdı. Nedim’in tek aktivitesi kaldı, o da okumak ve yazmak. Zamanının çoğunu kitap okuyarak geçiriyor. Bir de basım aşamasında olan şiir kitabı var, onunla ilgileniyor. Nedim ne olursa olsun moral ve motivasyonu çok yüksek biri, bunu da çevresindeki insanlara yansıtıyor. Her telefon konuşması, her görüş günü gayet güzel geçiyor” ifadelerini kullanıyor.
“KÜÇÜCÜK ÇOCUKLARA BİLE ANNEDEN AYRI ARAMA YAPILIYOR”
Şehristan Türfent, cezaevine görüşlere giderken yaşadıkları sıkıntıları da şöyle aktarıyor: “Mektuplaşabiliyoruz, iyi de oluyor. Çünkü zaten görüşler çok kısıtlı biz de olabildiğince mektup üzerinden görüşmeler yapıyoruz. Telefon görüşmesi eskiden haftada 10 dakika iken açık görüşlerin kapanması üzerine haftada 20 dakikaya çıkarıldı. Fakat bu süre haftada iki güne bölünüyor. Görüşlerde, açık ya da kapalı fark etmeden, üst araması çok fazla yapılıyor. Defalarca aynı aramalardan geçip duruyoruz. Küçücük çocuklara bile anneden ayrı arama yapılıyor.”
KORONAVİRÜS PANEMİSİ: “RESMEN TECRİDE ALINDILAR”
Koronavirüs pandemisinin cezaevinde olanlarla onların yakınları açısında “çok kötü” olduğunu belirtiyor Şehristan Türfent. “Nedim ve onun gibi birçok tutuklu resmen tecride alındılar. Hiçbir sosyal aktivite yok, spor yok, hücre arkadaşları dışında kimse kimseyi görmüyor” diyor. Açık görüşlerin moral ve motivasyon açısından iyi olduğunu kaydeden Şehristan Türfent, “En azından aileler hapisteki yakınlarıyla daha iyi iletişim kurabiliyordu. Örneğin biz mektup yazabiliyoruz, fakat okuma yazma bilmeyen anne-babaların tek iletişimi telefon ve kapalı görüşler oluyor. Bizim için yine iyi ama Nedim için çok çok daha zor. En basitinden bir örnek vereyim; kitabı ile ilgili yayınevine bir soru sormamızı istiyor, bu sorunun dönüşü iki haftayı bulabiliyor. Eskiden bir görüş günü değilse diğer görüşte mutlaka giden oluyordu, bu şekilde işler daha kolaydı” şeklinde konuşuyor.
“TÜRKİYE’DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN SÖZ ETMEK ÇOK ZOR”
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’yle ilgili mesajında ise Şehristan Türfent şu ifadeleri kullanıyor: “Türkiye’de basın özgürlüğünden söz etmek çok zor. Nedim ve onun gibi onlarca tutuklu gazeteci var. Mahkemeleri olan, tutuksuz yargılanan gazetecilerin sayısı da çok fazla. Tek elde toplanan yazılı ve görsel basın da gazeteciliğin özgür ve şeffaf olmasının önünde engel olarak görünüyor. Farklı tutum ve davranışların yansıtıldığı basın organlarını görmek imkansız olmuş neredeyse. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile basın özgürlüğü arasında pozitif bir ilişki var. Basın özgürlüğü sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada desteklenmeli ve basın herhangi bir yönetimin, devletin, kuruluşun vs tekelinde bulunmamalıdır.”
TUTUKLU GAZETECİ ZAFER ÖZCAN CEZAEVİNDE 7 ROMAN YAZDI
7 Mart 2019 tarihinde Manisa Akhisar’da gözaltına alınıp aynı gün tutuklanan gazeteci Zafer Özcan, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü taşradaki cezaevinde karşılayan gazetecilerden biri. Cezaevinde 7 roman yazan Özcan, Türkiye’nin en yetkin ekonomi gazetecilerinden biri.
7 Mart 2019’da Manisa Akhisar’da gözaltına alınan gazeteci Zafer Özcan, ‘silahlı terör örgütü üyeliğinden’ tutuklanarak Süleymanlı Cezaevine konuldu. ‘Örgüt üyesi’ olduğu gerekçesiyle 7 yıl 6 aylık hapis cezasına çarptırılan Özcan’ın davası Yargıtay aşamasında. KHK’yla kapatılan Aksiyon dergisi, Zaman ve Bugün gazetelerinde çalışan Özcan, alanında başarılı bir ekonomi gazetecisiydi. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü cezaevinde karşılayan gazetecilerden biri olan Zafer Özcan, 7 Mart 2019 tarihinden beri demir parmaklıklar ardında 7 romana imza attı.
Ailesi, Özcan’ın tutuklandığı günü, “7 Mart 2019’da gözaltına alındı ve aynı gün tutuklandı. Çocuklar okula bıraktıktan sonra gözaltına alındığını öğrendik. Hiçbirimiz yanında değildik.” sözleriyle hatırlıyor. Gözaltındayken eşini aramasına müsaade etmişler, aile gelen telefonla durumu öğrenmiş. Çocukların ise öğrendikleri andan itibaren dünyaları başlarına yıkılmış. Fakat hemen toparlanıp, ‘Babam şu an iyi mi?’ sorusunun yanıtını aramışlar.
Çocuklarıyla yazılan uzun mektuplar yoluyla kitap değerlendirmeleri yapan Özcan, cezaevinde günlerini çoğunlukla okuyarak ve yazarak geçiriyor. Tutuklandığından bu yana 7 roman yazdı. Özcan’ı yakından tanıyanlar bilir, çok planlı-programlı biridir, orada da günlerini daima planladığını söylüyor. Eşi ve üç çocuğu zaman zaman umutsuzluğa kapılıyor, zaman zaman kaygılanıyor ancak güçlü durmaya çalışıyor. Zafer Özcan’ı cezaevinde kitapların ve edebiyatın büyüsüne sarılarak hayata tutunuyor. Çocukları, “Birlikte yaptığımız kitap değerlendirmelerini artık mektuplar üzerinden sürdürüyoruz. Fiziksel anlamda olamasa da ruhen yan yana olduğumuzu hissetmek, sevdiklerinden gelen mektupları okumak ve onlara sayfalarca cevap yazmak babama en iyi gelen şeylerden biri” diyor.
PANDEMİ SÜRESİNCE AÇIK GÖRÜŞ OLMADI
Zafer Özcan ailesiyle pandemi sürecinden beri açık görüş yapamıyor. Pandemi döneminde haftada bir 20 dakikalık telefon görüşü ve tam kapanma sürecinden önce ayda iki kere kapalı görüş hakkı veriliyordu, üçe çıkarıldı. Cezaevine mektuplar ve kargoların ulaşımı konusunda herhangi bir sıkıntı yaşanmıyor. İsteyen sınırsız sayıda mektup gönderebiliyor ancak kargo gönderimi konusunda cezaevinin belirlediği eşya sınırlamasına uyulmak zorunda.
“SEVDİKLERİNE SARILABİLME, ONLARLA CAM ENGELİ OLMAKSIZIN GÖRÜŞEBİLME HAKKINDAN MAHRUM”
Koronavirüs pandemisi sürecinde getirilen görüş kısıtlamalarının hem babasını ve hem kendilerini olumsuz etkilediğini kaydeden Özcan’ın çocukları, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Zaten kısıtlı olan görüş imkânlarımız bu süreçte daha büyük bir kısıtlamaya tabi tutuldu. Bu durumdan en çok etkilenen ise özgürlüğünden ve ailesinden mahrum kalan babam elbette. Ayda bir sevdiklerine sarılabilme, onlarla arada cam engeli olmaksızın görüşebilme hakkından mahrum. Bu durumda söylemek istediklerimizi kısıtlı telefon görüşlerine, kapalı görüşlere sığdırmak zorunda kalmak stresi artıran, yaptığımız görüşlerin kalitesini düşüren etkenlerden. Görüşlere yalnızca iki kişinin alınması da aileler arasında huzursuzluğa sebep olabiliyor. O ay görüşe katılma imkânı bulamayanlar bazen iki ay sırasının gelmesini beklemek durumunda kalıyor. Bu durum özellikle çok çocuklu aileler için büyük bir sorun. Sürecin belirsizliği, vaka sayılarının önlenemez artışı da bizleri endişelendiriyor. Bir daha ne zaman babamıza sarılabileceğimizi düşünüyor, onu kirli bir camın ardından görmek zorunda kalmayacağımız günlerin bir an önce gelmesini diliyoruz…”
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ MESAJI
Özcan ailesi, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü için şu mesajı veriyor: “Dünya Basın Özgürlüğü Gününde öncelikle Zafer Özcan’ın şahsında cezaevindeki bütün gazetecilerin hürriyetine kavuşmasını diliyor, işini özveriyle yapmaya devam eden tüm basın emekçilerinin gününü kutluyorum.”
DÖRT YILI AŞKIN BİR SÜREDİR CEZAEVİNDE OLAN GAZETECİ: HARUN ÇÜMEN
Kapatılan Zaman gazetesinin eski Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Harun Çümen 7 Mart 2018’den beri cezaevinde olan gazetecilerden biri. Kendi doğum gününde tutuklanan Çümen 7 kişi için tasarlanan koğuşta 40 kişiyle kalıyor.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü cezaevinde geçiren onlarca gazeteciden biri de Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Zaman gazetesinin eski Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Harun Çümen. Tutuklu bulunduğu Balıkesir L Tipi Kapalı Cezaevinde dördüncü yılını geçtiğimiz 7 Mart tarihinde doldurdu gazeteci Çümen. Yıllardır demir parmaklıklar ardında olan gazeteci Çümen ve ailesi için en zor süreç koronavirüs pandemisi nedeniyle görüşememek.
DOĞUM GÜNÜNDE GÖZALTINA ALINDI
Harun Çümen’in oğlu Ahmet Selim Çümen, babasının son durumuyla ilgili bilgileri Kronos’la paylaştı. Babasının 4 Mart 2018’de gözaltına alınıp 3 gün sonra 7 Mart’ta tutuklandığını kaydeden Çümen, “Gözaltına alındığı gün beni polis merkezinden aradı ve gözaltına alındığını söyledi. O an bacaklarımın titremeye başladığını hala hatırlıyorum. Çok çaresiz hissetmiştim. O gün aynı zamanda babamın doğum günüydü” ifadelerini kullandı.
TUTUKLULUK GEREKÇELERİNDEN BİRİ SENDİKA ÜYELİĞİ
Harun Çümen’in tutukluluğuna gösterilen gerekçelerin tamamı gazetecilik sınırları içerisinde karşılığı olan faaliyetler. Zaman gazetesinde çalışması ve Yazı İşleri Müdürlüğü yaptığı dönemde Cumhurbaşkanına hakaret içerdiği iddia edilen bir haberlerle ilişkilendirilmesi, çoğu Zaman gazetesinde çalışan üst düzey yöneticilerle telefon görüşmelerinin olması ve Pak-Medya İş sendikasına üye olması. Çümen’e yöneltilen bir diğer suçlama ise yurtdışına kaçmaya çalıştığı iddiası. Ancak bu iddia da ispatlanmadı. Çümen’in iş insanı Memduh Boydak’a attığı bir mailde hâlâ faal olan bir Kur’an Kursu için maddi destek istemesi de kendisine yönelik suçlamalardan biri. Bu suçlamalardan gazeteci Harun Çümen’e 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Yargıtay da bu cezayı onadı.
7 KİŞİLİK KOĞUŞTA 40 KİŞİ KALIYORLAR
Ahmet Selim Çümen, babasının cezaevi şartlarının kötü olduğundan bahsediyor. Harun Çümen daha önce milletvekilliği düşürülmeden önce HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu’na yazdığı mektupta bu şartları anlatmıştı. Çümen, mektubunda farelerin koğuşlarda cirit attığını, suya, temizlik malzemelerine ve yemeğe erişimde zorlandıklarını aktarmıştı. Ahmet Selim Çümen, “Normalde 7 kişi için tasarlanan bir koğuşta 40 kişi kalıyorlar. Haliyle bu birçok sorunu beraberinde getiriyor. Bu durumdan çok muzdarip. Ama buna rağmen ruh hali çoğu zaman iyi. Bize her zaman moral vermeye çalışıyor. Vaktinin çoğunu ibadet ederek, çeşitli kitapları ve gazeteleri okuyarak geçiriyor. Ayrıca akşamları da koğuş arkadaşlarıyla muhabbet edip TRT 2’deki yabancı filmleri izlemekten de keyif aldığını söylüyor” diyor.
“HAYATI BOYUNCA ÇALIŞMAYAN ANNEM PANDEMİ ÖNCESİNE KADAR ÇALIŞTI”
Babasının tutukluğunun ardından ailece zorlandıklarını anlatan Ahmet Selim Çümen, şunları söylüyor: “Babam cezaevine girdiğinde hemen yanına gittik ona destek olmak için. Tabi hayat nasıl devam edecek sorusu hep aklımdaydı. Hayatı boyunca çalışmayan annem pandemi öncesine kadar çalıştı. Ben de hayata devam etmek zorunda olduğumu düşünüp okuluma sarıldım. O dönem tıp fakültesi 2. sınıf öğrencisiydim. Şu anda 5. sınıf olarak okuluma devam ediyorum.”
“PANDEMİDE AÇIK GÖRÜŞ OLMAMASI BİZİ EN ÇOK ZORLAYAN ŞEY”
Koronavirüs pandemisi nedeniyle babalarıyla açık görüş yapamadıklarını kaydeden Ahmet Selim Çümen, “Pandemi öncesine kadar ayda 1 açık görüş, haftada 1 kapalı görüş, haftada bir de telefon hakkı oluyordu. İstedigimiz zaman da mektup yazabiliyorduk. Pandemi başladığından beri maalesef açık görüş olmuyor. Pandeminin başında ilk 3 ay görüş olmadı, o dönem çok zorluydu hepimiz için. Ama sonra kademeli olarak arttırıldı ve şu anda ayda 3 defa kapalı görüş oluyor. İstedigimiz zaman mektup yazabiliyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Çümen, “Pandeminin bize en büyük etkisi açık görüşlerin kaldırılmasıdır. Bu tabi oradakilerin sağlığı için gerekli bir adım olsa da bizim için çok zor bir durum” diyor.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ MESAJI
Ahmet Selim Çümen’in, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü mesajı ise şöyle: “Basının özgür olması gerektiğini yaşayarak öğrendiğimiz bu dönemde temennim en kısa zamanda bütün mahpus gazetecilerin ve haksız yere özgürlüğü elinden alınan insanların özgürlüğüne kavuşmasıdır.”