Konfederasyon ve sendikalar son günlerde Türkiye'de yaşanan olaylarla ilgili ortak basın açıklaması yaptı. Gidişattan kaygılı olduklarını belirten sivil toplum kuruluşları çözümün Parlamento'da olduğuna vurgu yaptı. Sivil toplum kuruluşları ayrıca barış, emek ve demokrasiden yana olan milletvekillerine Parlamento'ya dönme çağrısında bulundu.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KSEK), Türk Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği (TMMOB) ve Türkiye Tabipler Birliği, Türkiye'de son günlerde meydana olaylarla ilgili olarak 'savaş ve baskı politikalarına inat barışı savunacağız' başlığı altından ortak basın açıklaması düzenledi. Ankara'da düzenlenen basın açıklamasını konfederasyon ve birlikler adına DİSK Genel Başkanı Kani Beko yaptı.
Türkiye'nin tehlikeli bir çatışma ve savaş ortamına sürüklenerek, halkların yıllarca unutamayacağı, büyük acılar yaşayacağı bir süreçte ilerlediğini belirten DİSK Genel Başkanı Beko, "7 Haziran Milletvekili Genel Seçimleri sonrası TBMM'de çoğunluğu yitiren siyasi iktidar, kendi ödemesi gereken siyasi bedeli ülkeyi sürüklediği savaş ortamıyla yurttaşlarımıza ödetmektedir. İstifa etmiş 'geçici' bir hükümet eliyle Türkiye yeniden çatışmanın içine itilmiştir. Yeniden kan ve gözyaşı ülkemizin dört bir yanını sarmıştır. Seçimler ülkemizde uzun yıllardır ilk defa halkın büyük çoğunluğunun, yüzde 95'inin temsil edildiği bir Parlamento ortaya çıkarmıştır. Bu kompozisyon öncelikle halkın 12 Eylül artığı, antidemokratik seçim sistemine karşı kazandığı önemli bir başarıdır." dedi.
"CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYI PARLAMENTOYU DEVRE DIŞI BIRAKMAYA ÇABALAMAKTADIR"
7 Haziran'da yapılan milletvekilleri genel seçimlerine de değinen Beko, "Seçim sonucunu hazmedemeyen ve iktidarını paylaşmak istemeyen AKP, başta Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve savaş isteyen çevrelerden aldığı destekle koalisyon seçeneklerini işlevsizleştirmeye, Parlamento'yu devre dışı bırakmaya çabalamaktadır. Suruç katliamıyla başlayan kirli senaryo ülkeyi kana ve gözyaşına sürüklemiştir. Ülkenin her yanından ağıtlar yükselirken, ülke adım adım savaşa sürüklenirken TBMM tatile sokulmuş, milletvekilleri dağılmış, seçim sonuçları kurnazlıkla atılan adımlarla işlevsizleşmiştir. Tüm güç tek başına iktidar heveslisi, iktidarını geri almak ve pekiştirmek için savaşmaktan, acılardan çekinmeyen bir kişinin eline teslim edilmiştir. Seçim sonuçlarına saygı gösterilmeli ve Parlamento derhal görevinin başına dönmelidir. Şimdi tatil yapma zamanı değildir. Muhalefet partileri seçim öncesi beyanlarıyla 'emek düşmanı politikalara, taşeronlaşmaya, açlık sınırının çok altındaki emekli maaşlarına ve asgari ücrete son vereceklerinin, AKP'den Suriye ve savaş politikalarının, ayakkabı kutularının, sokaklarda öldürülen çocukların hesabını soracaklarının' sözünü vermişlerdir. Gün akan kanı durdurma ve verdikleri sözleri tutma günüdür." ifadelerini kullandı.
"MİLLETVEKİLLERİ PARLAMENTO'YA DÖNMELİ, BUNLARI HALKLARIMIZA DEŞİFRE ETMELİDİRLER"
Çözümün demokraside ve Parlamento'da olduğunu vurgulayan Beko şöyle devam etti: "Seçmen görevini yapmış ve büyük bir sağduyuyla antidemokratik seçim kanununu da ezip geçerek AKP'yi devirmiştir. Barıştan, emekten ve demokrasiden yana olan milletvekilleri Parlamento'ya dönmeli, bunların düşmanı olanları çok meraklı oldukları tatilleriyle baş başa bırakmalı, halklarımıza deşifre etmelidirler. Suruç'ta 32 insanımızın öldürüldüğü katliamın ardından hükümetin attığı her adım ülkeyi uçurumun eşiğine getirmiştir. Suriye başta olmak üzere Ortadoğu'ya yönelik savaşı kışkırtan politikaları sorgulanan hükümet, bu politikaları daha da derinleştirmeyi, savaşı ülke içine de taşımayı tercih etmektedir. Anayasa'ya ve uluslararası hukuka aykırı 'İç Güvenlik Yasası'nın da sınırlarını aşan polis devleti uygulamaları ülkemizde demokrasinin son kırıntılarını da ortadan kaldırmıştır. Bu politikalardan emek örgütleri ve emekçiler de nasibini almış, sendika binaları basılmış, grevler yasaklanmış, hak mücadeleleri polis şiddeti ve baskısıyla engellenmeye çalışılmıştır. İktidarını kaybeden AKP-Cumhurbaşkanı uyguladığı ayrıştırma politikasının bir devamı olarak emek ve meslek örgütlerini de hedef göstermektir. 'Terörü destekleyen sözde STK'lar' denilerek en yüksek makamlardan emekten, barıştan, demokrasiden yana kurumlar hedef haline getirilmekte, suç örgütü gibi gösterilmeye çalışılmaktadır."
Konuşmasında çözüm sürecine de değinen DİSK Genel Başkanı Beko, "Kürt sorununun barış ve müzakereler yoluyla çözümüne dair AKP'nin tüm oyalamacı ve pragmatist yaklaşımına rağmen ağır aksak yürüyen süreç 7 Haziran seçimlerine birkaç ay kala bizzat Cumhurbaşkanı tarafından tümden rafa kaldırılmıştır. Seçimlere yaklaştıkça gerilim tırmandırılmış, çatışma ortamı yaratılmaya çalışılmıştır. Diyarbakır, Mersin, Adana bombalamaları, çeşitli linç girişimleri ve benzer karanlık bazı girişimlere rağmen istediklerini elde edemeyenler 7 Haziran'dan sonra bir kez daha düğmeye bastılar. Suruç katliamından sonra IŞİD'e karşı hava harekatı ve gözaltı operasyonu başlattıklarını söyleyen AKP'nin o günden sonra IŞİD'ten bir kelime dahi bahsetmemesi manidardır. IŞİD'e verdikleri dolaylı-direkt destek nedeniyle içte ve dışta iyice yıpranan AKP göstermelik kimi girişimlerle oluşan havayı dağıtmak, lehine çevirmek ve asıl operasyonun 7 Haziran'da tercihini barış ve demokrasiden yana yapanlara yönelik olduğunu gizlemek istemektedir." şeklinde konuştu.
"BARIŞ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA YÜKSELTECEK VE YAYGINLAŞTIRACAĞIZ"
Bu gidişatın Türkiye için tehlikeli olduğunu kaydeden Beko şöyle devam etti: "DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak bu oyuna, tehditlere boyun eğmeyeceğimizin de bilinmesini istiyoruz. AKP'nin otoriter rejimini kabul etmedik, etmeyeceğiz. Çocuklarına paralı askerlik yaptırıp halkın çocuklarını çatışma ortamına sürüklemelerine izin vermeyeceğiz. Savaşta en büyük bedeli ödeyen biz emekçilerin daha fazla yoksulluğa, ezilmeye ve güvencesizliğe tahammülü yoktur. Gidişattan kaygılıyız. Yitip giden geleceğimizdir. Tarih uzun yıllar iktidarda kalanların iktidarlarının sonuna doğru geldiklerinde her tür çılgınlığı yapabildiklerinin örnekleriyle doludur. İktidar ve rant hırslarını gizleyip bizleri çatışmanın ve savaşın kaçınılmaz olduğuna inandırmak, kabullendirmek istiyorlar. Biliyorlar ki bizler istemezsek ve karşı durursak başarılı olamazlar. Bu çerçevede bizler, 7 Haziran Genel Seçimleri sonrası AKP eli ile oluşturulan siyasi atmosfer içerisinde Suruç katliamı ile başlatılan ve ülkemizin savaş, şiddet, baskı ortamı içerisine sokulması ile devam eden, insanlarımızın öldüğü karanlık gidişata dur demek için barış ve demokrasi mücadelesini her zamankinden daha fazla yükseltecek ve yaygınlaştıracağız. İktidarlarını sağlama almak için her gün bir ittifak bozup yeni bir ittifak kuran gerici, faşist cepheye ve sömürüye, taşeronlaştırmalara, güvencesizliğe karşı emek ve demokrasi güçleri birlikte ve ortak mücadeleyi geliştireceğiz."
"ÇATIŞMALAR DERHAL DURDURULMALIDIR"
Beko açıklamasını şöyle tamamladı: "Bu çerçevede; Kürt sorununda; ölüm, kan ve gözyaşı dışında bir sonuç üretmeyen savaş/şiddet odaklı politikalar derhal terk edilmeli, barışçıl ve demokratik yollarla çözüm için gerekli adımlar derhal atılmalıdır. Çatışmalar derhal durdurulmalıdır. IŞİD başta olmak üzere ulusal/uluslararası cihatçı örgütlere yapılan askeri, ekonomik, siyasi yardımlara son verilmelidir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün askıya alındığı, olağanüstü hal rejimi uygulamalarına derhal son verilmelidir. Bizler çatışmanın durması ve demokratik bir ülkeyi el birliğiyle kurmak için buradayız. Savaş çığlığı atanlara ve savaş cephesine karşı ülkemizde ve bölgemizde kalıcı barışın sağlanması ve güçlü bir barış cephesinin oluşturulması için tüm demokrasi ve barış güçlerini ortak mücadeleye çağırıyoruz. DİSK-KESK-TMMOB-TTB olarak kendi sorumluluklarımızın farkındayız; sandıkta kaybeden AKP'nin tek adam diktatörlüğüne dayalı bir rejim inşa etme hevesini savaş ve sıkıyönetim politikalarıyla hayata geçirmesine izin vermeyeceğiz. Savaşa karşı barış; baskı, şiddet ve zora karşı özgürlükler ve demokrasi mücadelesini yükselteceğiz." CİHAN