Sivilleşmenin ayak sesleri!

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen ergenekon davası duruşmasında Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, mahkemeye sunduğu mütalaasında, ''Ergenekon terör örgütünün varlığının sabit olduğu anlaşılmıştır'' ifadesine yer vererek, söz konusu davanın adını koymuş oldu. Ergenekon davasında yargılamanın başlamasından yaklaşık 4,5 yıl sonra esas hakkındaki mütalaa açıklandı ve Cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın ve Mehmet Murat Dalkuş’un 5 saatte okudukları mütalaada sanıklar için ağır cezalar istediler. Savcılar, örgütün asıl hedefinin ve suç kastının hükumet olduğu ifade edilerek sanıkların ‘ hükumete yönelik darbe teşebbüsü’ suçundan (TCK 312) cezalandırılmasını istediler. Bu nokta önemli çünkü hedefe koyulan hükumet, bilindiği gibi milletin iradesi ile devleti yönetmek için halkın verdiği yetkiyi kullanıyor. Ancak Mümtaz’er Türköne’nin de altını çizdiği gibi; “Siyasi düzen içinde, silahları elinde tutan ve bu güçle işleyişi engellemeye çalışan bir güç” hiçbir zaman buna izin vermedi. 27 Mayıs ile başlayan demokrasiyi koltuk değneği ile yaşatma alışkanlığı on yılda bir darbe ve muhtıraları getirdi. Halkın seçtiği başbakan ve bakanları milletin gözünün içine baka baka idama götürdü. Dahası bu zihniyet, bürokratik vesayeti kurumsallaştırdı. 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri vesayeti devlet kurumlarıyla tahkim etti ve siyasetin kontrolünü sağladı. Buna rağmen bu millet her demokrasi kapısının aralandığında celladına (darbecilere) gülümseyen mahkum misali sandıkta kendinden bir siyasi temsilciye devleti yönetme yetkisini gönül rahatlığı ile verdi. Buna rağmen çağın bile darbelere kapandığını göremeyen zihniyet, 28 Şubat post modern girişimi ve 27 Nisan e-muhtırasıyla vesayeti devam ettirmeye çalıştı. Zaman yazarı Şahin Alpay’ın ifadesiyle darbeci zihniyet, “28 Şubat 1997 post–modern darbesi, seçilmiş hükümeti istifaya zorladı, laikçi rejimi tahkim etti, birçok haksızlık ve hukuksuzluğa, iktisadi / siyasi rant devşirmelerine yol açtı, halkın en çok itibar ettiği partiyi, Refah Partisi’ni haksız ve hukuksuz bir şekilde kapattı.” Ve dünyanın vesayet rejiminin etrafında döndüğünü ve döneceği üzerine yeminler etti. Ve vesayetin en üst temsilcisinin ağzından, bu vesayetin bin yıl süreceğini ilan etti. Toplum mühendisliği ile bu kadar darbe ve muhtıralar ile bir milleti kumpasa alan ve onları devşirmeyi hedefleyenlerin, hedeflenenler (millet) tarafından hem de elinde sadece bir oy hakkı olanlarca ıslahını yaşıyoruz bugün. Ergenekon davası kapsamında Savcılar, TCK 312/1 maddesine göre “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşvik etmek” suçunu işlemek üzere oluşturulmuş bir örgütün varlığı üzerine tespit ile mahkemeye mütalaalarını sundular. Mütalalara göre savcılar, darbeciler halkın meşru yollardan hükumete verdiği yetkiyi daha öncesinde yaptıkları gibi gasb etmenin peşinde oldukları açıkca ortaya çıkmış. Bunu da yine bugün, vesayet rejimi ile asra yakındır adam etmeye çalışılan bu çilekeş ve mazlum milletin 12 Eylül referandumda verdiği yetki ile yargı yapıyor. Malum vesayet temsilcilerinin önünde hep mazlum ve çilekeş olan bu millet; çocuklarını, malını, canını faili meçhullerle kaybettiğinden, darbecilerin timsah gözyaşlarına sadece tebessüm ile bakıyor. Peki geldiğimiz noktada vesayetin temsilcileri darbeciler bunu anlayacak ve idrak edecek kadar basirete sahipler mi, Yoksa ‘teröristlere tahliye, Silivri’ye mübbet’ tekerlemesi mi üretiyorlar? Kısaca ifade etmek gerekirse, her daim ve dönem muasırlaştırma adına mankurtlaştırılmak ve toplum mühendisliği ile adam edilmek istenen bu mazlum milletin alacakları nasıl ve kimden tahsil edilecek, veya kaybedilen hakları ne olacak? Ya da adalet nasıl yerini bulacak? Zaten haksızlıkları, fail-i meçhulleri, hortumlamaları meşrulaştıran yapıları oluşturduğu için darbeciler ve planlayıcıları Silivri’de değil mi bugün Son tahlilde; Türkiye’de evrensel insani değerlerin ve demokratik kuralların kurumsallaşması adına önemli gelişmeler yaşanıyor. Ve Türkiye Ergenekon ve Balyoz davaları ile sivilleşmeye doğru adım adım ilerliyor. [email protected] twitter.com/maomazhar
19 Mart 2013 21:54
DİĞER HABERLER