Siyasal dindarlık ve eleştiri krizi

Samanyoluhaber.com yazarlarından Cuma Karaman, yeni köşe yazısını 'Siyasal dindarlık ve eleştiri krizi' başlığıyla kaleme aldı.
Günümüzdeki siyasal İslamcılar, kendi hatalarını ne görmek isterler ne de kabul ederler. Başkalarının eksikliklerini öne çıkararak, kendilerini hatasız göstermeye çalışırlar. İç eleştiriye asla açık değildirler. Aşırı siyasi bağlılık ve bağnazlık, onları ileriye taşımak yerine yerinde saydırmaktadır. Araştırmak ve derinlemesine okumak yerine, daha çok günlük medyada öne çıkan tartışmalarla oyalanırlar. Siyaseti hamaset ve tarafgirlik temelinde yürüttükleri için, düşünsel anlamda kendilerini dört duvar arasına hapsetmiş durumdadırlar. Onlara göre, kendileri dışındaki herkes yanlış yoldadır.

 
Maalesef bazı ilim ehli olarak gördüğümüz kişiler ise, geçmişte öğrendikleriyle yetiniyor ve yeni bir şeyler öğrenme ihtiyacı hissetmiyorlar. Oysa insan, ömür boyu öğrenmeye muhtaçtır; çünkü bugün, dünün tekrarı değil, yeniliklerle doludur. Adeta kendilerini geçmişle dondurmuş gibiler.

 
Bu tutum, hem bireysel gelişimi hem de toplumsal ilerlemeyi olumsuz yönde etkiliyor. Bilginin ve düşüncenin sürekli evrildiği bir çağda, statik kalmak, geride kalmak demektir. İlim, sabit bir nokta değil, dinamik bir süreçtir; bu yüzden her zaman taze bilgiye, farklı bakış açılarına ve çağın gerektirdiği yeniliklere açık olmak gerekir. Geçmişin değerlerine saygı duymakla birlikte, onu günün şartları ve ihtiyaçlarıyla harmanlamak; böylece bilginin canlılığını korumak gerekir. Ancak bu şekilde gerçek anlamda ilerleme ve aydınlanma mümkün olur.

 
Buna kendimize şu soruyu sorarak başlayabiliriz: Yılda kaç kitap okuyorum? Okuduklarımız, dünyaya bakışımızı, düşünce ufkumuzu ve bilgi dağarcığımızı belirler. Az ve tekdüze okumalar, fikirlerimizin daralmasına yol açarken; farklı alanlarda, çeşitli perspektiflerde yapılan okumalar bizi zenginleştirir, yeniler ve geliştirir. Dolayısıyla, sürekli öğrenme ve kendini yenileme, sadece akademik veya mesleki değil, hayatın her alanında başarının ve ilerlemenin anahtarıdır.

 
Gerçek şu ki, en zor şartlarda bile okumayı, öğrenmeyi ve araştırmayı bırakmayanlar, ilmin ışığını bugüne taşımışlardır. Savaşlar, hapisler ve sürgünler bile onları bu asıl görevden alıkoyamamıştır. Tarih, bu azim ve kararlılığın sayısız örnekleriyle doludur.

 
Sonuç olarak, bu kısa değerlendirmeler ışığında görülmektedir ki, günümüzde bazı dindar çevrelerde siyasetle kurulan ilişki, dinin özündeki ahlaki, entelektüel ve kuşatıcı boyutları zayıflatmakta; yerine tarafgirlik, hamaset ve yüzeysellik hâkim olmaktadır. Kendi tutumunu sorgulamak yerine sürekli ötekini eleştirmek, bireyi iç muhasebeden uzaklaştırmakta, fikir ve düşünce dünyasını sığlaştırmaktadır.

 
Oysa sağlıklı bir dini ve toplumsal bilinç, ancak eleştiriye açık, bilgiye dayalı ve çoğulculuğa saygılı bir anlayışla mümkündür. Bugün ihtiyaç duyulan; siyasi aidiyetlerin ötesine geçebilen, hakikati önceleyen ve eleştirel düşünceyi besleyen bir dindarlık biçimidir. Aksi hâlde, dinin en büyük değerlerinden biri olan ahlak ve adalet duygusu, siyasetin dar kalıpları içinde erimeye mahkûm kalacaktır.
13 Kasım 2025 10:58
DİĞER HABERLER