"Siyasal İslam, tarihin çöplüğüne itiliyor"

Yarına Bakış Gazetesi yazarı Emine Eroğlu, Youtube kanalında yayınlanan "Erkam Tufanla 30 Dakika" programında gazeteci Erkam Tufan Aytav'ın sorularını yanıtladı.

"İslamcılar dünyayı elde edebilmek için ahiretlerini feda ettiler. Ama kazandıkları şey dünya da olmayacak" diyen Emine Eroğlu'nun katıldığı "Erkam Tufanla 30 Dakika" programının satır başları:


Hizmet Hareketi olarak biz zaten İslamcılar ile aynı mahallede yaşamıyorduk
 
Hassasiyetlerimiz baştan beri farklıydı. Beraber yaşıyor oluşumuz, yada yan yana duruyor oluşumuz aynı mahallede yaşıyor olduğumuz anlamına gelmiyor.

Eğer hassasiyetler ise ölçümüz, bizim hassasiyetlerimiz daima farklıydı. 
 
Hizmet hareketi toplumsal barış istiyordu. Toplumun her kesimi ile yan yana olmak istiyordu.

Oysa siyasal İslamcı kesim baştan beri kendi varlıklarını bir mağduriyet psikolojisi üzerinden kuruyorlardı. 
 
İlk ayrışma kimlik inşası ile başladığını düşünüyorum
 
Siyasal İslamcı kimlik var olmak için ötekine, düşmana ihtiyacı olan  bir kimlik. Alem-i İslam’ın da bir marazıdır bu. Var olmak için İsrail düşmanlığına ihtiyaç duyan bir kimlik.

Ötekine duydukları ihtiyaç sürekli bir beslenmeye duydukları ihtiyaç olduğu için kendisine yeni alanlar açıyor.

Mesela Ayasofya’nın cami olması meselesi İslamcı kimlik için bir beslenme kaynağıdır.

Daha sonra buna eklenen Mavi Marmara meselesi bir beslenme kaynağıdır.
 
Oysa Hizmetin yetiştirdiği insan potansiyeline bakın, çatışmaya, var olmak için ötekine ihtiyaç duymayan bir kimliktir.

Kendi kimliğini menfi üzerinden değil, müspet üzerinden inşa eden, uzlaşmacı, toplumun her kesimi ile ittifak etmeye çalışan bir kimlik. 
 
İkinci fark da mağduriyet psikolojisidir. Öteki üzerinden kimlik kuranlar mağduriyet psikolojisinden çok beslenirler.

Rövanşisttirler. Bunlar çok belirleyici ve ayırt edişi şeyler. 
 
Siyasal İslamcıların yeni ötekisi Hizmet Hareketi. Şu an İslamcı kimliğin var olabilmesi ve kendini izah edebilmesi için Cemaati düşmanlaştırmaya ihtiyacı var. 
 
İçinde yaşadığımız süreç ani bir süreç değildir. Bunun hem sosyolojik, hem tarihsel bir alt yapısı olduğunu düşünüyorum. 
 
Soma bir dildir. Vicdanın dilidir. Kelimelere hiç gerek yoktur. Ancak  o lisanı anlayan bir toplum beklemiyoruz biz artık. Toplumsal yapımız o kadar tefessüh etti. 
 
İslamcılar dünyayı elde edebilmek için ahiretlerini feda ettiler. Ama kazandıkları şey dünya da olmayacak. 
 
Körleşme sürecidir bu
 
Nefs-i emmare basamakları içerisinde yaşadıkları o tefessüh bir terakki süreci gibi görünüyor. Bir galibiyet süreci gibi görünüyor.

Dikkat edin sürekli kendi zaferlerinden bahsediyorlar. Büyük Türkiye diye bir şeyden bahsediyorlar. Çok simülatif, çok akıl dışı, çok ironik şeylerden bahsediyorlar.

Bir kukla oyununa döndü her şey. Bu kukla oyunu içerisinde yalanların nasıl gerçek olarak sunulduğunu, kukla oyunlarının hakikatmiş gibi pazarlandığını seyrediyorsunuz. 
 
Mesele görememe meselesi değil bakın, başka türlü görme meselesi. Eğer görememe hadisesi olsaydı insanlara göremedikleri şeyin ne olduğunu anlatmaya çalışırdık. Burada tümüyle bozulmuş, kırılmış bir bakış açısı var. 
 
Soma’nın anlatamadığını biz insanlara nasıl anlatabiliriz?
 
Mültecilerin sefaletinin anlatamadığını biz insanlara nasıl anlatabiliriz? Onca şehit cenazesinin insanlara anlatamadığını biz nasıl anlatabiliriz? 
 
Diyanet, Nurcuların ağzına siyasi manevra olarak bir parmak bal çaldı
 
Diyanet, Risale i  Nur Külliyatından sadece İşaretü-l İ'caz’ı göstermelik olarak yüz tane bastı. Seçim arifesiydi. Piyasaya da hiç sürülmedi.

Sadece Nurcuların ağzına devlet eliyle Risale-i Nur basıldı diye bir parmak bal çalmak için yapılmış siyasi bir manevra o.

Diyanet İşleri Başkanlığının satış büroları var. Gidilsin ve bakılsın oralarda bir tane Risale-i Nur eseri var mı?
 
İslamcılık Türkiye’de ilk defa toplumun nezdinde yargılanıyor ve tarihin çöplüğüne doğru itiliyor
 
Bu süreçte dindarlık kavramının çok yara aldığını düşünüyorum. Fakat bunun içerisinden bir hayır neşet edeceğini düşünüyorum.

Siyasal İslam’ın İslam olmadığı bu süreçte tezahür etmiş oldu. Türkiye’deki İslamcılar, Müslümanlıkla problemlidirler.

İslamcılar tasavvuftan, velayetten nefret ederler. İslamcılık Türkiye’de ilk defa toplumun nezdinde yargılanıyor ve tarihin çöplüğüne doğru itiliyor.

Eğer böyle bir temizlenmeye sebebiyet verecekse, İslamcı perspektifin İslam olmadığı algısı bu şekilde yerleşecek ve arınmaya sebebiyet verecekse bundan bir rahmet çıkar. 
 
İslamcıların uyanabilmesi mümkün gözükmüyor
 
Bilemiyorum uyanabileceklerini. Çok ağır çünkü. Vaka çok ağır. Sebepler nezdinde bakıldığı zaman mümkün gözükmüyor.

Ama Allah Müsebbibül Esbabtır, bir diriltici ruh, bir diriltici nefes, bunlara değer diye dua edip ümit etmekten başka çare yok. Takdir Hüda’nın. 

16 Mayıs 2016 13:29
DİĞER HABERLER