'Siz vatan toprağına bakarken dökülen gözyaşının ne demek olduğunu bilir misiniz?'

Samanyoluhaber'e gönderilen bir e-posta mesajıyla, gurbete çıkmak ve gurbete alışmanın ne kadar zor olduğunu, sonrasında birinci elden yaşananları aktarıyoruz
BİLİR MİSİNİZ...?

Siz mutlu mesut yaşayıp, memleket havasını koklarken, doğup büyüdüğü ve çok sevdiği vatanından gitmek zorunda kalanların, uçak penceresinden geride kalan vatan toprağına bakarken dökülen gözyaşlarının ne demek olduğunu bilir misiniz?

Siz çocuklarınızı güle oynaya okula gönderirken, okulundan, arkadaşlarından, komşularından ve akrabalarından koparılıp götürülen ve gittiği ülkeye uyum sağlayamayan çocukların travmasını, hatta  çocuğunun ‘alışamıyorum’ diye haykırışını duymanın ve ağlayan çocuğu susturamamanın ne demek olduğunu bilir misiniz? 

Siz bana dokunmayan yılan bin yaşasın tavırlarında tatil köylerinde keyif sürerken, zulümden kaçıp özgür bir hayat yaşamak için yollara düşenlerin, başka ülke kamplarında üzerlerine kapanan demir parmaklıkların ve birbirinden koparılan ailelerin dramını, karanlıkları bile korkutan ahlarını bilir misiniz?
 
Siz atlayıp her yere rahatlıkla giderken, uçağa bile binemeyen vatansız bir mülteci gibi insan kaçakçıları yardımı ile nehirlerde yolculuk eden ailelerin, kendi askerinden kaçarken evladını buz gibi sulara kaptıran anne babaların yürek yangınını bilir misiniz?

Siz sırf yandaş olduğunuz için belli makamları işgal ederken, kendi vatanında akademisyen olan babanın, ailesinin geçimi sağlamak için bir restoranda bulaşık yıkamasını, tahriş olan ellerine bakarken göz yaşını saklayıp, helal  paranın huzuru ile gülümsemesinin verdiği şükrü bilir misiniz?

Siz çocuklarınıza doğum günlerinde pahalı hediyeler, alıp ilk okul gününde bol bol hatıra fotoğrafı çektirirken, hiçbir suçu yokken hapiste tutulan ve okula başlayan çocuğunun ilk gününü ve önemli günlerini kaçıran anne babaların hasretlerini nasıl tarif ettiklerini bilir misiniz?

Siz sevdiklerinizle bataryalar bitirinceye kadar telefonla görüşürken, gurbet insanlarının geride kalan anne babaları ile konuşma fırsatı yakaladıklarında birbirlerinin sesini duyunca konuşmaktan çok karşılıklı sustuklarını, ‘‘sizi bir daha görmek nasip olur mu’’ şeklindeki dünyanın en zor ve en dokunaklı sorusunun cevabını bilir misiniz?

Siz bir araya geldiğinizde birbirinizin anneliğini yarıştırırken, kadın başına günlerce insan tacirleri ile yolculuk eden ve çocuklarını uçakla kız kardeşi ile gönderen fakat teyzenin pasaportuna el konulduğu için 5-6 yaş çocukları hostese emanet edilen bir annenin evlatlarına kavuştuğu andaki şükrünü ve hasretini bilir misiniz?... 

Siz eşinizin ve çocuklarınızın el sallamaları ile işe uğurlanıp akşam eve sürprizlerle dönerken, çocukları işsizliğini sorun ettiği için, her sabah aynı saatte evden çıkıp akşam geri gelen babaların, cafelerde zaman doldururken dolan gözlerinden akan yaşın ızdırabını bilir misiniz?... 

Siz her akşam ailece yemek yiyip güzel vakit geçirirken, eşi başka bir ülkeye iltica eden bir adamın, neredeyse bir yılı aşkın annelerinden ayrı kalan küçük çocuklarıyla mücadele etmesini, en küçük çocuğun sen de gidersen diye bir an bile yanından ayrılmamasına karşın bitmeyen sabrını ve bütün bunları yaparken kendi yalnızlığını saklamasının nasıl ağır bir duygu olduğunu bilir misiniz?

Siz yeni şubeler açıp iş büyütürken, gurbet ellerde tutunabilmek için yatırım yapan ve elinde avuçtakini de harcayan ve işi tutmayan babanın hesap kitabını, tükenen ümidini ve omuzlarındaki yükü bilir misiniz?

Siz en güzel ve en zor zamanlarında eşinizin yanında olmaya söz verirken, kendisi gurbette olduğu için hamile eşinin en zor zamanlarından yanında olamayan, yeni doğan bebeğini öpüp koklayamayan hatta yeni doğum yaptığı halde bebeği ile birlikte hapse konan hanımın kocasının çaresizliğini bilir misiniz?

Siz uykuda bile özlediğiniz çocuğunuzu severken, sarılarak, öpüp koklayarak evlada sarılmayı unutan, görüntülü konuşmalarla evlat hasretini dindirmeye çalışan babaların takvimlerden sorduğu hesabı, hasret kaldığı günlere saat ekleyerek söyleyen babaların yürek yakan hasretini bilir misiniz?  

Sırf fakir öğrencilere burs verdiği için teröristlikle suçlanan ve ülkesinden kaçmak zorunda kalan, hatta üzüntüden kanser olan hayırsever iş adamının, gurbet elde iyileşme umuduyla ülke ülke gezmesini ama her şeye rağmen vefat etmesini, bir evladın canının yarısı gurbet toprağına gömmek zorunda kalmasını bilir misiniz?

Siz eşiniz ve çocuğunuzu öpüp koklayarak evden çıkarken, her evden çıkışında ailesi ile vedalaşan adamların korkusunu, gerçek teröristleri takip etmek yerine, öğretmen, doktor, mühendis ve iş adamını takip ettiren devletinizin pes dedirten çabalarını bilir misiniz?

Bütün bunlar ve niceleri...Masumiyetinden gram şüphe duyulmayacak binlerce insanın, en yakınlarından gördüğü vefasızlığı, dostlarının ihanetini, ertelenen hayallerini , kaderlerini kabullendiğini ve her şeye rağmen sadece dua ettiklerini biliyor musunuz?     
 
Mustafa Alp
22 Eylül 2017 12:18
DİĞER HABERLER