Soma mağdurları: Yargıya güvenimiz kalmadı

Soma mağdurları: Yargıya güvenimiz kalmadı
13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa'nın Soma ilçesinden gelen kara haberle Türkiye'nin yüreğine ateş düştü.

Tek gayeleri alınteriyle evlerine ekmek götürmek olan tam 301 madenci, yerin metrelerce altında can verdi. Günlerce facianın sorumlusu arandı ancak mülkiyeti ve denetleme görevi devlete ait olan ocakta, facianın sorumluluğu bir kişiye yüklendi. Tek bir kişi bile siyasi sorumlu olarak istifa etmedi. Adalet arayışında ibre hiçbir zaman devleti göstermedi. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde 6'sı tutuklu 46 sanığın yargılandığı ceza davasında ise sona yaklaşıldı. Ancak asıl sorumlu olarak görülen bakanlık yetkilileri ve müfettişlerin yargılanmaması, 8 olan tutuklu sayısının 6'ya düşmesi, madenci yakınlarının adalete olan güvenini sarstı. 

Aileler, adaletten beklentilerini ve yaşadıklarını Zaman'a anlattı. 

Faciada eşi Ali Kavas'ı kaybeden iki çocuk annesi Gülten Kavas, “Devlet bu zamana kadar bize verdiği hiçbir sözü tutmadı. Devletin bana bağladığı sadece bin 150 lira maaşım var. Devlet bizim arkamızda olsaydı, devam eden dava şu ana kadar biter ve suçlular cezasını alırdı.” dedi. Gerçek suçluların yargılanmadığını vurgulayan acılı eş Kavas, Alp Gürkan, TKİ, yetkili bakanlar, müfettişlerin yargılanması gerektiğini söyledi. Maden faciasında 28 yaşındaki oğlu Osman'ı kaybeden Kezban Özgün de, “Sorumlu herkes yargılanmıyor. Sorumlu kim varsa hepsi yargılanıncaya kadar yüreğimiz yanmaya devam edecek.” sözleriyle beklentisini dile getirdi. 26 yaşındaki oğlu Uğur Çolak'ı şehit veren baba İsmail Çolak da devletin koruması altında olan gerçek suçluların halen davaya dahil edilmediği, gerçek suçlularınsa devlet ve şu anki siyasi iktidar olduğunu belirterek, 301 kişinin aynı anda ölmesini kimsenin fıtrata bağlamamasını istedi.



Soma'da günlerce süren kurtarma çalışmaları sırasında birçok ihmalin yaşandığı ifade edildi. Madendeki rüzgârın ters çevrilmesinde geç kalınmasının ölü sayısını artırdığı iddia edildi.

Türkiye'de 3 gün yas ilan edilen kazanın ardından 433 çocuk yetim, 255 kadın dul kaldı. Facia ile ilgili 8'i tutuklu 46 sanıklı davanın ilk duruşması, 13 Nisan'da Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Beşinci duruşmanın son celsesinin ara kararında, tutuklu sanıklardan maden mühendisi Yasin Kurnaz ve Hilmi Kazık tahliye edildi. Tutuklu sayısı 6'ya düştü. 5 Şubat 2016 Cuma günü mahkemenin isteği üzerine, facianın yaşandığı madene bilirkişi heyeti üçüncü kez indi. Bilirkişi heyeti, önce küllenip sonra açılmasından dolayı birçok delilin ortadan kaldırılmış olduğunu, facia anındaki birçok delilin olmadığını gördü. Bu yüzden keşiften istenen amaca ulaşmak mümkün olamayacak.



Soma AŞ'nin madencilerin teknik ekipman desteğini ve kişisel eğitimlerini yetersiz verdiği belirtiliyor.

Davada tutuklu sanıkların tahliyesinin başlaması ise şehit madenci ailelerini tedirgin etti. Aileler, 16 Şubat Salı günü başlayacak altıncı duruşmada da tahliyelerin devam etmesinden korkuyor. Devletin kendilerine sahip çıkmadığını dile getiren aileler, “Devlet zaten bizim arkamızda olsaydı, devam eden dava şu ana kadar biterdi ve suçlular cezasını alırdı.” diyor. Gerçek suçluların gözaltına alınmadığına inanan aileler, asıl Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ), Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM) yetkilileri ve müfettişleri ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkililerinin de yargılanması gerektiğini belirtiyor. Aileler, davayı gerekirse Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar götüreceklerinin altını çiziyor. Bu gidişle tutuklu sanıkların hepsinin salınacağını ileri süren aileler, Soma davasında adaletin tecelli edeceğine inanmadıklarını belirtiyor. Türkiye'nin en büyük maden ocağı faciasının unutturulduğunu dile getiren aileler, bu davada Türk halkının ve basının, yanlarında olmasını istiyor.



Madenci yakınları maden dışında endişeli bir bekleyiş içerisindeydi.

Devlet hiçbir sözünü tutmadı

Faciada eşi Ali Kavas'ı kaybeden iki çocuk annesi Gülten Kavas: “Eşim o madende yeni işe başlamıştı. Dördüncü gününde, faciada hayatını kaybetti. Çocuklarım, ‘Babam nerede?' diye sorduğunda, cevap verecek kelime bulamıyorum. Devlet bize verdiği hiçbir sözü tutmadı. Devletin bana bağladığı sadece bin 150 lira maaşım var. Onun dışında başka hiçbir şey yapmadı. Eşimin cesedi ilk gün çıkmasına rağmen 2,5 gün sonra verdiler. Yıkamamıza ve kefenlememize rağmen eşimin cesedi gaz kokuyordu. Yanığı filan yoktu ama zehirlenmiş. Gerçek suçlular gözaltına alınmadı. Asıl suçlular yargılanmıyor. Alp Gürkan, TKİ, yetkili bakanlar, müfettişler yargılanmalı.”

Gerekirse AİHM'ye gideceğiz

Maden ocağı faciasında 26 yaşındaki oğlu Uğur Çolak'ı şehit veren İsmail Çolak: “Facianın yaşandığı madende çalıştım ve emekli oldum. Bu madeni 2006'ya kadar devlet çalıştırdı, ondan sonra özel şirkete devredildi. Park Teknik kaza olabileceğini görmesine rağmen Soma Kömür İşletmeleri madeni devraldı. Bir anda 301 kişinin aynı anda ölmesini kimse fıtrata bağlamasın. Park Teknik, ileride olabilecek kazaları öngörmüş ve bu konuda tutulan raporlar var. Ancak yine de adaletli bir karar çıkacağını düşünmüyorum. Bu davayı Anayasa Mahkemesi'ne, olmadı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne taşıyacağım.”

Oğlumun değeri 530 liraymış

Oğlu Osman Özgün'ü (28) şehit veren gözü yaşlı anne Kezban Özgün'ün, aynı madende iki oğlu birden çalışıyordu. Özgün, “Kardeşi madene gireli 5, ölen oğlum gireli 1,5 sene olmuştu. Oğlumu Bartın'da defnettik. Yeğenim Aydın Özgün'ü de aynı faciada kaybettik. Evli, üç çocuğu vardı. Yan yana gömdük. Devletin hiçbir yardımı yok. Sadece 530 lira maaş bağladı. Oğlumun değeri o kadarmış. Ev vermediler. Milletin verdiği yardım paralarının dışında hiçbir şey yok. Davada sorumlu herkes yargılanmıyor. Sorumlu kim varsa yargılanmazsa yüreğimiz yanmaya devam edecek. Diğer oğlum Amasra'da sağlık ocağında işe yerleştirildi, tek destek bu oldu.” dedi.

Anladık ki, hesap ahirette olacak

Maden faciasında eşi Mustafa Kaya'yı şehit veren, iki çocuk annesi Naciye Kaya: “Eşim, 15 yıllık madenciydi. Emeklisine az kalmıştı ama görmek ona nasip olmadı. Çocuklarımın eğitimine devlet hiç sahip çıkmadı. Sadece oğlum, Milli Eğitim'den burs aldı, o da bir dönemlik oldu. Sözde çocuklarımızın eğitimlerini devlet üstlenecekti. Verilen paralar bile devletin değil hayırseverlerin paraları. Aldığım parayla bir ev aldım ama insanlar ‘Şehit madenci eşleri paraları alarak köşeyi döndü' diyorlar. Bunları söyleyenler, iki çocukla ortada kalmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyor. Bu dünyada adalet yok ama bu kadar insanın ölmesine sebep olanlarla öbür dünyada hesaplaşacağız.”

Medya desteği azaldı halk da zaten unuttu

Faciada 25 yaşında, evli ve bir çocuk babası oğlu İdris Duran'ı kaybeden İbrahim Duran: “Diğer oğlum aynı madende, aynı vardiyada çalışıyordu. O, Allah'a şükür kurtuldu. Devlet, şehit madenci ailelerine sahip çıkmadı. Çıkmalarını da talep etmedim. Çocuğum gittikten sonra ne işe yarar? Allah'a şükrettik, kendimizi kaybetmedik. Faciada öldü ama ölümün de gerçek olduğunu biliyoruz. Amacımız, adaletin tecelli etmesi. Son duruşmada iki tahliye oldu. Bundan sonra ikişer ikişer tahliye edecekler diye korkuyoruz. Mahkemede son zamanlarda gevşeklik olduğunu düşünüyoruz. Dinlenmesi gerekenleri daha dinlemedi. Medyanın desteği azaldı. Halk bu faciayı unuttu.”

Mahkemenin tavrı zorumuza gidiyor

Faciada 30 yaşındaki oğlu Hakan Uçkun'u kaybeden anne Sevgül Uçkun: “Oğlumu  DNA testi ile tespit edebildiler. Gelin yanımızda duruyor. Bize emanet bir oğlu kaldı. Devlet bin lira oğlumun eşine, 500 lira da oğluna maaş veriyor. Madende sekiz yıl çalıştı. ‘İki senem var, ondan sonra emekli olacağım.' diyordu ama nasip olmadı. Duruşmalara devamlı gidiyoruz. Duruşmalarda hakim sürekli bize, ‘Susun.' diyor, ‘Dışarı çıkarırım.' diyor. Bize söz vermiyorlar. Zorumuza gidiyor. Bizim ciğerlerimiz yandı. Oğlum madende ustabaşıydı. Adalet çıkacağına inanmıyoruz ama çıkmasını bekliyoruz. Ömür boyu hapis cezası almalarını istiyoruz, sorumlu kim varsa.”

FACİA ADIM  ADIM ‘GELİYORUM' DEDi!

-2003'te AK Parti maden ocaklarının devirsiz özelleştirilmesinin önünü açtı.

-Ocağı ilk devralan Park Teknik, iş güvenliği açısından olumsuz çıkan rapor sebebiyle Eynez'i çalıştırmadı.

-Ancak 2009'da maden ocağını, Soma Holding'in sahibi Alp Gürkan işletmeye başladı.

-Şirket, üretimi yılda 2 milyon tondan 3,3 milyona çıkarmayı taahhüt etti.

-Sayıştay artışı yüksek bularak uyarı kararı verirken istenilen üretimi yakalayamayanların ücretinden kesinti yapıldı.

-Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı Taner Yıldız, 9 Temmuz 2013 tarihinde Eynez'i ziyaret ederek, "örnek maden ocağı" ilan etti. Üretiminin artırılacağını duyurdu.

-Faciadan 20 gün önce CHP'li 60 vekilin imzasıyla ocağın denetlenmesi için verilen önerge reddedildi.

- 13 Mayıs 2014'te madende çıkan bir yangında 301 işçi şehit olurken 167 madenci yaralandı.

- Bilirkişi heyetinin hazırladığı rapora göre facia günü madende, 20 ihmal ve ölümcül hata tespit edildi.

-Rapor, faciadan şirket yönetiminin ve devletin sorumlu olduğunu işaret etti.

-Müfettişlerin eksiklikleri görmezden geldiği, ocaklara hiç inilmeden raporlar hazırlandığı öne sürüldü.

-Savcılık iddianamesi 7 Mart 2015'te Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

-Davada 45 kişi yargılanıyor.

- Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan ve devlete bağlı Ege Linyit İşletmeleri Genel Müdür Yardımcısı Ali Ulu ile ilgili olarak  "kovuşturmaya yer olmadığı" kararı verildi.

- Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde 34. oturumu görülen davanın duruşmasına, bu gün devam edilecek.



Faciada hayatını kaybedenler için şehitlik

Maden şehitleri için ilçe şehir mezarlığı içerisinde, 5 bin metrekarelik madenci şehitliği oluşturuldu. Faciada şehit olan 39 madencinin cenazeleri buraya defnedildi. Şehitlikte, ölen bütün madencilerin sayısı kadar isimlerinin yazıldığı sembolik anıt mezar da yapıldı. Maden şehitlerinin mezarları, siyah mermerden tercih edildirken başında madenci fenerleri yer aldı.

Çalışanlar fazla üretime zorlanmış

Bilirkişi tarafından hazırlanan 126 sayfalık rapor, gerçek sebebi ortaya koydu. Raporda, işçilerin daha fazla üretime zorlandığı, aylar ve yıllar bazında programlanandan 2-2,5 kat daha fazla üretim yapıldığı vurgulandı. Sürece idare tarafından müdahale edilmemiş olması ise üretim zorlamasına TKİ tarafından göz yumulduğu, hattâ teşvik edildiği şeklinde yorumlandı.

Siyaset sorumluluk üstlenmedi

Türkiye'deki en büyük iş kazası devlete ait bir maden ocağında yaşanmasına rağmen facianın sorumluluğunu kimse üstlenmedi. İstifa mekanizması da işlemedi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da bürokratlarını ve personelini koruyarak, savcılığın talep ettiği soruşturma iznini vermedi.



Kaza, madenciliğin fıtratında var!

Recep Tayyip Erdoğan'ın, Soma'da facianın yaşandığı maden ocağında incelemelerde bulunduktan sonra yaptığı açıklamada, “Sadece madenlerde değil, başka işlerde de olur iş kazası. Yapısında, fıtratında bunlar var. Madenlerde hiç kaza olmayacak diye bir şey yok.” dedi. İş kazalarının başka ülkelerde de yaşandığını belirten Erdoğan, “İngiltere'de 1862'de bir madende göçük oldu, 204 kişi öldü. 1866, grizu patlaması, 361 kişi öldü. Belçika'da 87, İngiltere'de 1894'te 290 kişi öldü. ” dedi.

Soma AŞ suskun

Soma Kömür İşletmeleri AŞ'nin avukatları ise yargı süreci devam ettiği için dava hakkında bir şey söylemelerinin doğru olmayacağını söyledi. Facianın çok üzücü olduğunu dile getiren ve isimlerinin yazılmasını istemeyen avukatlar, “Herkes adaletin tecelli etmesi için gayret gösteriyor. Facianın yaşanmasında kimin suçu varsa, cezasını bulacağına inanıyoruz.” dedi.

İki gün giydiği beyaz gömleği çok konuşuldu!

Facianın ardından beyaz gömleğiyle Soma'ya giden, dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın gömlek açıklaması, acıları daha da artırmıştı. Eski Bakan Yıldız, bir televizyon kanalında iki gün üst üste giymek zorunda kaldığı beyaz gömleğiyle ilgili, “Çok önemli bir toplantıya başlamışken bir mesaj geldi, olayın ciddiyeti o mesajdan belliydi. Atladığım gibi buraya geldim. Gelirken bir şey almaya vaktim yoktu. Arkadaşım diyor ki bu gömleği önceki gün de giymiştin, dün de giymiştin. Evet, şu anda durumumuz bu diyorum.” sözlerini sarf etmişti. Kurtarma çalışmaları devam ederken Yıldız'ın bu sözleri, madenden gelecek iyi bir haber bekleyen işçi yakınları tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

Konut sözü tutulmadı

Faciada şehit olan 301 madencinin ailesine, dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından iki ev sözü verildi. TOKİ tarafından iki konut projesi planlandı, bir bölümünün inşaatına başlandı. Facianın ikinci yıldönümünde ev sözü hâlâ yerine getirilmedi. Maden şehitlerine sadece, başlatılan yardım kampanyaları sonucu bütün Türkiye'den vatandaş, oda ve sanayicilerin katkısıyla toplanan paralar dağıtıldı. Galatasaray'ın eski futbolcusu Drogba'nın, 301 işçinin aileleri için bağışladığı 1 milyon liranın akıbetinin ne olduğu da uzun süre konuşulmuştu.



‘Deliller yok edildi' iddiası

Facianın meydana geldiği Eynez Maden Ocağı, Temmuz 2014'te gerekli bilirkişi incelemesi tamamlanarak, işleten Soma Kömürleri AŞ'ye tutanakla teslim edildi. Bu durum, ELİ Müessese Müdürlüğü'ne bildirildi. Yapılan işlemi doğru bulmayan son bilirkişi incelemesine katılan hukukçular ise delillerin yok edildiğini açıkladı.

Dünya basını, Soma'yı bu tekme ile gördü

Facianın ardından dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Soma'yı ziyareti sırasında Müşavir Yusuf Yerkel, 10 yıllık madenci Erdal Kocabıyık'ı  yerdeyken tekmeledi. Ardından da doktora giderek yedi günlük rapor aldı. Bu olay, madencilerin acısına acı kattı. Madencinin Yerkel tarafından tekmelenmesi, dünya medyasının manşetlerinde yer aldı. Başbakanlık müşavirinden hem tekme yiyen, hem işsiz kalan madenci hakkında ayrıca 6 yıl hapis talebiyle dava açıldı. Dava sonunda Kocabıyık devlet malını tekmelemekten cezaya çarptırıldı.

Oğul Gürkan tutuklu, baba ise serbest

Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan, madenin asıl patronu olarak bilinmesine rağmen yönetim kurulu başkanlığını oğluna devrettiği ortaya çıktığı için tutuklanmadı, iddianamede ismi geçmedi. Alp Gürkan'ın mal varlıklarına tedbir koyulması talebi de savcılık tarafından reddedildi. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi, Alp Gürkan hakkında inceleme başlattı. Oğul Can Gürkan ise 18 Mayıs 2014'te gözaltına alınarak tutuklandı, halen tutuklu yargılanıyor.

16 Şubat 2016 07:47
DİĞER HABERLER