"Soruşturma ve iddianamelerle tüm muhalif unsurlar susturulmak isteniyor"

Emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel, Tahşiye operasyonuyla ilgili neresinden bakılırsa bakılsın, tamamen hayal ürünü bir soruşturma, tamamen hayal ürünü bir iddianame ve bir dava olduğunu söyledi. Gündel, "Peşinen insanları örgüt mensubu kabul etmek suretiyle muhalefet ettiği kabul edilen insanların peşinen cezalandırılmasını sağlamaya dönük bir operasyon ile karşı karşıyayız. Bu soruşturmalar ve iddianameler ile aslında bu insanlar üzerinden gözdağı verilerek, Türkiye'deki tüm muhalif unsurlar susturulmak isteniyor. Kelimenin tam anlamı ile iktidarı sözlü-yazılı eleştirecek insanları sindirmeye dönük bir operasyon yapılıyor." dedi.

Özgür medyayı susturmak amacıyla düzenlenen Tahşiye operasyonu sonrası hazırlanan iddianame hakkında açıklamalarda bulunan Gündel, hukuk kavramları içinde ifade etmekte, isimlendirmekte zorlanılan bir soruşturmanın arkasından bir iddianame geldiğini ifade etti. "Tam bir hukuk garabeti, hukuk vehameti." diyen Gündel, toplumun hukuka güvenini sıfırlayacak bir hukuk dehşetine şahit olunduğuna dikkat çekti.

"TORBA DAVA KAVRAMINI HAYATA GEÇİRİYORLAR"

Torba Yasa istisnasını gelenekleştirenlerin şimdi 'Torba Dava' kavramını hayata geçiriyor olduklarını belirten Gündel, şöyle devam etti: "Hayal ürünü bir terör örgütü soruşturmasını 'Ana Dava' olarak ortaya koyup, arkasından kendilerine muhalefet eden herkesi bir şekilde bu davanın bir unsuru haline getireceklerini de ifade ediyorlar. Tahşiye dosyasını biliyorum. 4 klasörlük dosyadan önce de belgeler elimizdeydi. Uzun yıllar Yargıtay'ın terör dairesi olan 9. Dairesinde, daha sonra Yargıtay Cumhuriyet Savcısı olarak da terör dosyalarını okudum. PKK'dan DHKP-C'ye, Hizbullah'tan Hitbuttahrir'e kadar kamuoyunun adını duyduğu duymadığı, örgütlerin binlerce terör dosyasına baktık. Rapor düzenleyip düşüncelerimizi bildirdik. Terör suçlarıyla ilgili makale ve kitaplarım var. Bu kadar terör suçlarıyla haşır neşir olmuş bir hukukçu, meslek yaşamının önemli kısmını terör suçları üzerine çalışarak geçirmiş bir savcı olarak, Fethullah Gülen liderliğinde kurulduğu iddia olunan böyle bir terör soruşturmasına rastlamadığımı ifade etmek istiyorum."

"TERÖR CİDDİ BİR SUÇLAMADIR"

17-25 Aralık soruşturmasından sonra belli bazı kesimle ilgili açılan terör soruşturmaları ve davalarına bakıldığında terör suçlamasının unsurlarının olmadığını gördüklerini dile getiren Gündel, Tahşiye'yle ilgili, Hidayet Karaca ve diğer insanlarla ilgili evrakları da bildiğini ifade etti. Avukatların elindeki evrakları da incelemiş biri olarak bunları söylediğini anlatan Gündel, "Terör ciddi bir suçlamadır. 'Terör vasıta kılınmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya çalışma' suçlaması da çok ciddi suçlamadır. Bu suçlamanın yapılabilmesi için suçun temel unsurların bunun altında bulunması, silah olması, silahlı grubun bulunması lazım. Böyle bir grup yok. Suçlananlar içinde 'silahını, mermisini bulduk, eylemlerin var. Belli amaçlar için bu silahları tekrar kullanacaklar' gibi bir suçlama söz konusu değil. Onun yerine, 'Tahşiye grubuna patlayıcı konulduğu' iddiası var. Bu iddia doğru bile olsa, doğruluğu kanıtlansa bile bunu koyanları örgüt haline getirmez. Bunlar ancak iftira gibi, suç delili yaratma gibi adi suç kapsamına girer. Bunun bir terör örgütü ayağı yok. Bir takım insanların terör örgütüne dayanmaksınız, hükümeti ortadan kaldırması da mümkün değil. Terör örgütü yöneticiliğiyle suçladığınız insanların da yeterli vasıtalara imkanlara sahip olması gerekir. Bu yolla yapılan suçlamalar için somut olarak ortaya ne konuyor? Dosyaya baktığımızda somut olarak kamuoyu önüne konulan şeyler, konuşmalar, yazılar ve film senaryosu. Fethullah Gülen'in Tahşiye ile ilgili bir değerlendirmesi var. Doğrudan doğruya belli insanlarla gruplarla ilgili bir değerlendirme de değil. 'Böyle bir grubunun icat edilebileceği, işyerlerine patlayıcı konulup, operasyon yapılacağı, Müslümanlar silahlanıyor algısı oluşturma ihtimaline' dikkat çeken bir konuşma. Bu konuşma hiçbir şekilde, talimat gibi bir mesaj içermiyor. İçerse dahi terör suçlusu haline getirmez. Terör suçunu barındırmaz. Asla bir terör suçunun unsuru değildir. Bu konuda yazılanlar da, benzer konuyu benzer şekilde ele alan köşe yazıları da terör suçunun unsuru değildir." diye konuştu.

"SİNDİRME OPERASYONUDUR"

Bu soruşturmanın ana unsurlarından birinin de Hidayet Karaca ile Fethullah Gülen arasındaki konuşma olduğunu hatırlatan Gündel, öncelikle bunun bu kişilere ait olup olmadığının bilinemediğini, yasadışı elde edilmiş mahkeme kararına dayanmayan dinleme olduğunu vurguladı.

"İeriğini gerçek varsaysak dahi delil olma kabiliyetinde değildir." diyen Gündel, şunları söyledi: "Avukatların başvurusu ile bunu yayınlayan siteler hakkında yasal işlem yapılmış, yasadışı dinlemeyle elde edildiği anlaşılan konuşma sitelerden kaldırılmıştır. Bir hukuk sisteminin böyle bir delile dayanması mümkün değilken, yasadışı bu delilden vazgeçilmemiştir. Yasadışı bir delil davanın ana unsuru olabilir mi? Kaldı ki bu konuşmayı hukuksal geçerliliği olan delil kabul etsek bile içeriğinde suç olabilecek herhangi bir şey söz konusu değil. Neresinden bakarsanız bakın, tamamen hayal ürünü bir soruşturma, tamamen hayal ürünü bir iddianame ve bir dava. Peşinen insanları örgüt mensubu kabul etmek suretiyle muhalefet ettiği kabul edilen insanların peşinen cezalandırılmasını sağlamaya dönük bir operasyon ile karşı karşıyayız. Bu soruşturmalar ve iddianameler ile aslında bu insanlar üzerinden gözdağı verilerek, Türkiye'deki tüm muhalif unsurlar susturulmak isteniyor. Kelimenin tam anlamı ile iktidarı sözlü-yazılı eleştirecek insanları sindirmeye dönük bir operasyon yapılıyor. İzah için söyleyecek söz bulamıyorum. Hiçbir söz bu hukuk vehametini, bu hukuksal dehşeti ifade etmeyecek. Hukuk devleti ortadan kaldırılıyor. İktidar aleyhine konuşan, yazan herkesi gözaltına alıyorlar, aylarca cezaevinde tutuyorlar gibi gözdağı algısı oluşturulmuştur. Sindirme operasyonudur. Toplum unsurlarının, söyleyecek sözü, yazacak kalemi olanları susturma operasyonundan ibaret bir süreçten geçiyoruz."

"GÜLTEKİN AVCI VE POLİSLERİN TUTUKLANMASI HUKUK GARABETİNİN BİR PARÇASI"

'Bu ana dava açıldı, sesini çıkaranları parça parça bu davanın içine sokmaya devam edeceğiz. Sizler de birer parçası olabilirsiniz. Bu dava büyüyecek.' mesaj ve algısı oluşturulduğunu kaydeden Gündel, "Bundan böyle ağzını açanlara 'gel bakalım' diyecekler. Çok geniş kapsamlı olduğu için herkesi kapsayabilecek dava olarak kamuoyunun önüne konuldu. Herhangi bir yazı değil, artık sözden dolayı bu örgüt adına propaganda ile suçlamalar yapılacak. Ve bu torba davaya dahil edilecek. Temel hedef de iktidarın kendisi için daha rahat hareket alanı sağlanmış olması. Gültekin Avcı ve polislerin de tutuklanması hukuk garabetinin bir parçası olarak önümüzde duruyor. Gültekin Avcı da birkaç makaleden dolayı tutuklanmaya maruz kalmıştır. Her yazar çizer için halka genişletilebilir. Torba davaya; düşünce açıklayanlar, okulda faaliyet gösterenler, çocuklarını bu okullara gönderenler, kurban derisi toplayanlar, kurban derisi verenler gibi her şey bu davanın içine girebilecek. Toplumun önemli katmanlarına gözdağı verilmiş olacak." şeklinde konuştu. CİHAN
24 Eylül 2015 10:05
DİĞER HABERLER