Suç batağındaki Saray rejimi Hizmet'i kriminalize edebilir mi?

İktidarın suç dosyaları her geçen gün kabarıyor..
Gazeteci yazar Faruk Mercan Samanyoluhaber.com için kaleme aldığı yazıda Türkiye'yi uluslararası alanda zor durumda bırakacak suç dosyalarını analiz etti.. 

İşte Mercan'ın analizi 


Yüzlerce parti mensubunun hakim ve savcı yapıldığı bir Türkiye'de, Emin Çölaşan'ın yazdığı hikayeleri daha çok duyacağız.

Evet, dolandırıcı ve rüşvetçi avukatların hakim ve savcı yapıldığı bir memleket oldu Türkiye...

Başında sarığı, uzun sakalı ve şalvarıyla polis aracını süren şahsın bir ilde polis olarak görevli olduğu haberini görünce şaşırmadım. Emniyet Teşkilatı da bu hale geldi. Sarık ve sakal işin görüntüsü, yolsuzluk ve rüşvet orada da dizboyu...

Farkında mısınız, Türkiye 1990'lı yıllara benzemeye başladı. Sokaklarda çatışmalar, infazlar sıradan hale geldi. Kahvehane, işyeri basmalar, insanları infaz edip bir yere atmalar günlük olaylar haline geldi.

Saraydaki şahıs, mevcut rejmini adını açıkça koydu: Memlekette hukukun yerini racon kesme aldı.

Bu ifadeyi rastgele kullanmıyor. Memleketin en önemli mafyatik şahıslarıyla doğrudan diyaloğu var. Emrindeki adam boşuna, “Ona bir şey olursa, cezaevlerini basıp hepsini direklerde sallandıracağız” demiyor.

Mafya babalarının, rejimin aparatları haline geldiği, mafyatik bir devlet oldu Türkiye...

TSK'yı sıfırlayıp, Saray rejimine devrim muhafızları oluşturma projesi bütün hızıyla ilerliyor. Ne acıdır ki, TSK'nın bugünkü komutanları bu gidişe seyirci konumunda...

Devletin bütün kurumları çökerken, ülkenin sosyal demokratları ancak adalat nöbetleri, adalet yürüyüşleri ve adalet kurultayları yapabiliyor. Hizmet mensuplarına yapılan hukuksuz muamelelerin aynısı onlara da yapılıyor, ama onlar hala Cemaat takıntısından kurtulamadılar.

Saraydaki şahıs hakimlere ve savcılara emir ve talimat verdiğini artık
saklama gereği duymuyor. “Yıl sonuna kadar bu davalar bitecek, raconu ben keserim” sözleri, anayasa ve kanunların olduğu sıradan her ülkede suç...

Bir suç batağının içinde Saraydaki şahıs, iktidarını uzatmak için her gün yeni suçlar işliyor. Başka türlü bu rejimin ayakta kalması mümkün değil çünkü...

Gezi gibi, 15 Temmuz gibi yeni kanlı olaylara ihtiyacı var Saraydaki şahsın... Çünkü sermayesi bitti. Korku ve kan, suç batağındaki bu iktidarın ana besin kaynakları oldu.

Dikkat edin, 2013'ten beri, Hizmet'i Türkiye'de ve dünyada kriminalize etmek için devletin bütün imkanlarını kullanıyor. 15 Temmuz kontrollü darbesiyle altın vuruşu yapacağını düşünüyordu. Ama, başarılı olamadı.

Bu sefer, çakma suikast senaryolarına sarıldı. Ama bir gazeteci, Cemaat suikastçisi diye yakalananların aslında bir dolandırıcılık çetesi elemanları olduğunu ifşa etti.

15 Temmuz gecesi, güya darbecilerin alçak uçuş yaptığı havalimanına iniş yapmış, ama kendisine hiçbir şey olmamıştı!.. Ve OHAL kararnameleriyle ihrac ettiği iki eski memur, onu öldürmek için hücre kurmuş ve askeri malzeme temin etmişler!

Hitler'in propaganda bakanı Goebbels'in yalanları, bunların yalanları karşısında gerçek hikayeler gibi duruyor.
Evet, suç batağındaki bir iktidarın varlığını sürdürmesi için her gün yeni kanunsuzluklara ihtiyacı vardır. Bu rejimin bekası için, memlekette günlük hayatın hiçbir zaman normale dönmemesi gerekir. Korkuya, kana, kine ve nefrete ihtiyacı vardır bu iktidarın... Besin kaynakları kan ve korkudur bu rejimin...

Suçları sınır ötesini çoktan aştı... Sadece Amerika'da üç büyük suç dosyası, çok somut verilerle devam ediyor.

Rıza Sarraf dosyası ekimde açılıyor. Davanın hakimi, Saraydaki şahsın davayı bir kumpasla kapatma girişimlerini deklare etti.

Kanca attığı Flynn'e ödediği paralar, özel savcının soruşturma dosyasında...

Washington'da olay çıkaran korumalarının davası, bütün dünyaya gaddar bir rejimin Türkiye'de insanlara neler yaptığını gösterdi.

Almanya Başbakanı Merkel, Saraydaki şahıs ve örgütünün Almanya'da işlediği suçları biliyor. Saraydaki şahsın, İnterpol'ü suçlarına alet ettiğini açıkladı.

Sadece Amerika ve Almanya mı?... Suçları dünyanın her tarafına ulaştı.

Geçenlerde bir havuz gazetesi, Özbekistan'ın ölen diktatörü İslam Kerimov ve ailesinin ülkeden milyarlarca dolar kaçırdığını yazıyordu. Bunun önemli bir bölümü uyuşturucu geliriymiş. Hiç şüpheniz olmasın, çok yakın bir zamanda, Türkiye ile ilgili de böyle haberler okuyacaksınız.

Bütün diktatörler böyledir. Öldüklerinde, yeni rejim tarafından vatan haini ilan edilirler ve kirli servetleri etrafa saçılır. Uluslararası uzmanlar, şu anda Türkiye'de tarihin en büyük kara para akışlarından birinin yaşandığını belirtiyorlar. Saraydaki şahıs, istediği kadar bu servetini gizleme çalışsın, paranın izi kaybolmaz.

Dikkat edin, Hizmet'e yaptığı suçlamaların hepsine şimdi kendisi muhatap...

Paralel devlet diyordu. Sarayda başkanlık ulusal güvenlik istihbaratı diye kanunsuz birimler kurduğu ortaya çıkıyor. Cumhuriyet gazetesi, “Paralel Milli Eğitim” oluşturulduğunu yazıyor. Oğlunun başında olduğu TÜRGEV, Milli Eğitim'in yerini almış...

Bir hanedan devleti devleti, bir aile şirketi haline geldi Türkiye...

Ve bu büyük suçlarını örtbas etmek için, Hizmet'e yapıştırmak istediği kumpas suçlarıyla başbaşa kaldı.

Tarihte hiç görülmüş müdür, baştan sona kir ve pisliğe bulaşan insanların, temiz insanları mahkum ettiği? Hayır...

Saraydaki şahıs istediği kadar uğraşsın, Hizmet'e suç yapıştıramaz.

Bağırdıkça kendisini ele veriyor. Neymiş, yıl sonuna kadar bu davalar bitecekmiş...

Kararlarını Sarayda yazdığın bu davalara kim inanacak?

Sen ve etrafındaki kapıkulların dışında hiçkimse...

Ama senin, bu büyük suç dosyalarından kaçışın mümkün olmayacak..
21 Ağustos 2017 20:54
DİĞER HABERLER