Avrupa ülkelerinde terörden soruşturma geçirenler çok düşük rakamlarla ifade edilebilir, hele terörden ötürü hapis yatanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
M. ERTUĞRUL İNCEKUL
Almanya, Avusturalya ya da Amerika gibi bir ülkede doğup, büyümeyi isterdim. 23 yıldır yurtdışında yaşayan, senede bir ülkesine giden birisi olarak, cebri sürgüne maruz kalmak, yedi yıldır kendi ülkeme gidememek, birkaç yıla kadar da Avrupa’dan vatandaşlık almak varmış kaderde. Çocukluk, gençlik yıllarım hep 12 Eylül darbesi gibi, 28 Şubat, e-muhtıralar gibi, 11 Eylül saldırısı gibi, en son 15 Temmuz girişimi gibi demokrasiden uzak, insan ömrüne bir tanesi bile yeteri kadar zarar verecek şok olaylarla geçti. Her bir olay ve hadise insanilikten olduğu kadar, demokrasiden, medenilikten, hukuktan Türkiye’yi çok uzaklaştırdı ve geleceğe dair ümitleri yerle bir etti. Buna kendi hırsları ve ikballeri için gönüllü sebeb olan başta AKP rejimi, sonra onu destekleyen MHP, günahı kadar sevmese de bu rejime destek veren çeteler, mafyalar, derin yapılar ve bu zulümlere bile bile sessiz kalan kuru kalabalıklar, hakkıyla bunca fırsatı değerlendiremeyip hâlâ ayrımcı bir dil kullanan muhalefet, özellikle de fetvalar veren sözde dini otoritelerin hepsi mesuldür, sorumludurlar.
Bugün kaba kuvvet, algı ve Türkiye’de susturulmuş medya ile bunu örttüğünü sananlar şunu iyi bilmelidirler ki, asırlar da geçse bu yapılan zulümler unutulmayacak, sorumluları hukuk karşısında hesap verecek, bu suçlara bulaşanların önlerine bütün kayıtları, delilleri ile ortaya konacaktır. Arşı inletecek zulümlere sessiz kalanların da utancı sonsuza kadar defterlerinden silinmeyecektir. Değerler bütünü zeminden kaymaya başlayınca her alanda sunilik, lümpenlik, duallik, dalkavukluk, yalan, iftira kendine kolayca yer bulabiliyor.
En son insan hakları savunucusu, Türk Tabipler Birliği Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı tutuklandı. Adli tıp ve işkence uzmanı bir doktor görevinin gereğini yaptı ve “araştırılsın” dediği için iktidarı, muhalefeti, çok az vicdanlı milletvekili hariç bu kıyıma sessiz kaldılar. Büyüyerek devam eden bu cadı avı, engizisyon mantığı, kabileci yaklaşım Türkiye’nin geleceğini karatmaya devam ediyor.
Muhalefet dediğimiz zevat evlere şenlik. Medya istihbarat oyunları peşinde, alışverişe giden gazetecileri fotoğraflamakla meşgul. Dünyanın en başarılı futbolcularından Hakan Şükür cesur bir YouTube kanalında ancak kendini ifade edebilme şansı buluyor, o da “pişman mısın? cemaate nasıl girdin? Darbeye karıştın mı?” gibi sorulabilecek en absurd sorulara alaycı bir eda ile muhatap olmak zorunda kalarak.
Avrupa ülkelerinde terörden soruşturma geçirenler çok düşük rakamlarla ifade edilebilir, hele terörden ötürü hapis yatanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Amerikan Güvenlik Raporuna göre, 15 Temmuz 2016’dan sonra 125.000 kamu çalışanı işten atıldı, 96.000 vatandaş tutuklandı. Rapor ısrarla Amerika’nın “F*tö” diye bir örgütü tanımadığını da ifade ediyor. Ama maalesef bugüne dek “Terör örgütü üyeliği” başlığında açılan toplam soruşturma sayısı 2 milyonu geçmiş durumda.
Bu devran böyle devam etmeyecek. Karanlığı iyice karartarak aydınlığa çıkılmaz. Daha uzaktan bir bakışla şunu görüyorum, Türkiye’de akl-ı selim, cesur ve özgürce yazabilen kalem sayısı çok sınırlı. Onların da bir kısmı cibilli Cemaat ve Müslüman düşmanı. Yine bu haksızlıkları, hukuksuzlukları yazma, duyurma sorumluluğu yurtdışında sürgünde olan veya uzun yıllardır yurtdışında yaşayan gazeteci, aydın, aktivistlere düşüyor. 18-22 Ekim 2022’de 100'den fazla ülkeden yaklaşık 7.500 yayıncı ve 400 bin ziyaretçi ile Frankfurt Kitap Fuarı’na katılan Uluslarası Gazeteciler Derneği (İJA) ve Tenkil Müzesi Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerini anlattı. Cevheri Güven, Enes Kanter gibi gazeteci ve aktivistleri konuk etti. Farkındalık oluşturma adına çok başarılı bir katılım oldu.
İngiltere Hint kökenli göçmen bir ailenin üçüncü nesil oğlunu başbakanlık makamına getirdi, dolayısıyla Büyük Britanya ülkenin menfaati söz konusu olunca ayırım gözetmeden bir tercihte bulunabiliyor. Ayrımcı, faşizan bakışlar, kafalar hep ülkelerin ve milletlerin önüne sıra dağlar, aşılmaz engeller koyuyorlar.
İster sevin ister sevmeyin şimdilerde yurtdışında yaşayan, Hizmet düşüncesi ve etrafında örgülenen aydın, gazeteci, yazar, akademisyen, diplomat, sanatçılar Türkiye’nin yeniden hukuk ve demokrasiye dönmesine en büyük sebep olanlar olacaktır. Çünkü biz ülkemizi sevdik, sevmeye devam edeceğiz. Marjinal bir kesim devleti ele geçirdi diye ülkemizi ve milyonlarca zulme uğrayan insanımızı o bataklığa terk edemeyiz. Karanlık seviciler ışığı istemiyor diye aydınlıktan vazgeçmeyeceğiz. Karanlık işlerinizi örtmek için masum insanlara suç atıp, suçsuz olduğunuzu ispatlayın hezeyanlarınızla sizler işlediğiniz suçlardan kurtulamayacaksınız. Zulme devam ederek, evinde börek, çörek yapan insanları tutuklayarak, kendi hesabına para yatırdı diyerek, işten attığınız insanların evine götüreceği ekmeği de elinden alarak, Türkiye’ye demokrasi ve hukuk geri gelmeyecek! Biliyorsunuz.