"Üstadım sen ki, ehl-i dalâletin ve bînamazların şahs-ı mânevisini gerek beyannamenle, gerekse sözlerinle tar-u mar ederek enaniyet meşreplilerin, Ebu Cehil ruhlu şahısların putlarını kırmıştın ya! Şimdi bazıları o putların kırılmasını gönlü razı olmadığı için sana pot kırdırmak istiyorlar."
Sen ki, “Bir kimsenin îmanını kurtarırsam, o zaman bana Cehennem dahi gül gülistan olur” demişsin ya! Üstadım bir değil yüz binler adamın imanının kurtulmasına vesile olmaya devam ediyorsun.
Sen ki, ehl-i şirkin Ebû Cehil gibi kömür ruhlu adamlar yetiştirmesine inat, Ebû Bekir-i Sıddîk gibi elmas ruhlu adamlar yetiştirmeyi gaye-i hayat yapmışsın. Sen ki, şu dünya misafirhanesine, hikmet nazarıyla baktığından rûy-i zemînde hiçbir faaliyeti, masnuatı gayesiz, nizamsız görmemişsin. Sen ki, seksen yıllık ömründe her daim ‘dâvâm, dâvâm’ demişsin ve himmetini başkalarının imanının kurtarılmasına hasretmişsin. Ömrü hayatında her daim “Şeriatın bir hakîkatine bin rûhum olsa feda etmeye hazırım! Zîra, Şeriat sebeb-i saadet ve adâlet-i mahz ve fazilettir” deyip, hayatını bu yolda feda etmişsin. Ahir zamanda Sünnet-i Seniyyeyi, şeairi-i İslâmiyeyi ihya edişinle, muhteşem telifatın her zaman Şeriatın bir hakîkatinin anlaşılması için bu gayeni hayata aksettirmişsin. Sen ki, başkalarının günahı için ağlamış ve kurtulmaları için çırpınmışsın.
Üstadım sen ki, ehl-i dalâletin ve bînamazların şahs-ı mânevisini gerek beyannamenle, gerekse sözlerinle tar-u mar ederek enaniyet meşreplilerin, Ebu Cehil ruhlu şahısların putlarını kırmıştın ya! Şimdi bazıları o putların kırılmasını gönlü razı olmadığı için sana pot kırdırmak istiyorlar. Biz sebatla, sarsılmadan inşaallah sırr-ı ihlâs ile senin o putu kırdığına yürekten inanmaya devam ediyoruz. Hani sen demişsin ya, ‘Ey muhataplarım! Ben çok bağırıyorum. Zira asr-ı sâlis-i asrın (yani on üçüncü asrın) minaresinin başında durmuşum; sureten medenî ve dinde lâkayt ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları camiye dâvet ediyorum. İşte ey iki hayatın ruhu hükmünde olan İslâmiyeti bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor, çekiliniz. Tâ ki, hakikat-i İslâmiyeyi hakkıyla kâinat üzerinde temevvüc-sâz edecek olan nesl-i cedid gelsin!’ (Münâzarât) O nesl-i cedid geliyor, inşallah o hakikatleri kâinat üstünde dalgalandıracaklar Üstadım!
(...)