'Sultan II. Abdülhamit'in özel hastanelerinde fakirden para alınmazdı'

'Sultan II. Abdülhamit'in özel hastanelerinde fakirden para alınmazdı'
İSTANBUL (CİHAN)- Osmanlı devletinde 33 yıl tahtta kalan Sultan II. Abdülhamit dönemine ilişkin yapılan bir araştırma, Sultan'ın şifahaneleri hakkında bilinmeyenleri gün yüzüne çıkarıyor. Özel sağlık sisteminin ilk adımını atan Abdülhamit'in fakirlerden para almaması, Haseki Hastanesi'nin Türk tarihinin ilk kadın hastanesi olması, Sultan'ın Şişli Etfal'i kızı için yaptırdığı bilgisinin yanlış olması, Çanakkale Savaşı'ndan yılar önce olası taarruz ihtimaline karşı Gelibolu sırtlarına hastane kurdurması, araştırmanın çarpıcı bilgileri arasında yer alıyor.

İstanbul Üniversitesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nil Sarı, Ahmet Zeki İzgöer ve Ramazan Tuğ ile birlikte çok özel bir çalışmaya imza attı. Yılları bulan çalışma ile dönemin belgeli tarihini ortaya koyan ekip, bugün bile hayret uyandıracak bilgilere ulaştı.

'Hamur gibi açtıkça büyün bir dönemi' incelediklerini belirten Prof. Dr. Nil Sarı, çalışmayı Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) anlattı. Nam-ı diğer Ulu Hakan'ın sağlık konusunu çok önemsediğini ve aynı zamanda kurumlaşmada usta olduğunu belirten Sarı, Sultan'ın Kuzey Afrika'dan Balkanlara kadar yüzlerce hastanenin açılmasını sağladığını ifade etti.

'GUREBA HASTANELERİ, GARİBANLAR İÇİN YAPILDI'

Gureba isimli hastanelerin bu dönemin başlıca eserlerinden biri olduğunu anlatan Sarı, "Biz hep övünerek anlatırız Osmanlıda darüşşifalar kuruldu diye. Ama şöyle bir bakıyorsunuz 450 sene içinde yıkılan-yıkılmayan 9-10 taneyi geçmez. Oysa bir saltanat döneminde yüzlerce hastane. Düşünebiliyor musunuz. Gureba hastaneleri aynen bu maksatla yapılıyor. Hatta bugün meşhur üniversiteye dönüşen Gureba Hastanesi de sadece garipler için yapılmıştır. Vakfa ihanet edilmiştir. Banisi fakirler için yaptırıyor bunu. Tabi bu eski bir gelenek. Osmanlıda sağlık her zaman için ücretsiz, herkese açık. Ona göre bir sistem kurmuştur." dedi.

ÇANAKKALE SAVAŞI'NDAN YILLAR ÖNCE GELİBOLU'YA HASTANE KURMUŞ

Abdülhamit'in savaşlar nedeniyle önemli kayıplar verildiğini ve savaş kayıplarının önemli bir bölümünün sağlık kaynaklı olduğunun bilinciyle hareket ederek hastaneler kurduğunu anlatan Sarı, olmayan sağlık kuruluşlarının bu kayıpları artırdığını söyledi. 18. yüzyıldan itibaren darüşşifaların yerine hastane binalarının kurulmaya başlandığını hatırlatan Sarı, Abdülhamit'in destansı bir zaferin kazanıldığı Çanakkale Zaferi'nden yıllar önce bu bölgenin bir hastaneye ihtiyaç duyabileceğini sezdiğini şu sözlerle anlattı. "Gelibolu Hastanesi bunlardan biridir. Sırtlara yapıyor hastaneyi orada yaralananları toplayıp tedavi etmek için. Bunu çok önceden düşünebiliyor yani, oraya saldırı olursa askerlere müdahale yapılabilsin diye."

Osmanlı'nın çöküşünde art arda gelen Rus savaşlarının büyük rolü olduğunu belirten Sarı, bu savaşların az bilinen bir sonucu olarak Anadolu'dan başlayarak frengi hastanelerinin ortaya çıktığını söyledi. Savaşlar sonunda Rusya'dan dönenlerin taşıdığı zührevi hastalıkların (frengi) çöküşe önemli etki sağladığını belirten Sarı, "Frenginin o dönem tedavisi de yok. Bu yüzden birçok frengi hastanesi açıyor. Yayılmasını önleme ve olabildiğince tedavi edebilmek için. Frenginin yayılmasıyla birlikte Balkanlar Ortadoğu her yere frengi hastanesi açıyor." şeklinde konuştu.

'HASEKİ HASTANESİ, TÜRK TARİHİNİN İLK KADIN HASTANESİDİR'

Osmanlıda kadınlar için hastaneler yapılmadığını, ancak bu anlayışın son dönemde değiştiğini belirten Sarı, kadınların mecbur kalınmadığı sürece evlerinde tedavi edildiklerini, Abdülhamit döneminde kadınlar için muazzam kadın hastaneleri kurulmaya başlandığını kaydetti. Haseki Hastanesi'nin Türk tarihinin ilk kadın hastanesi olduğunun altını çizen Sarı, ancak yıllar içinde pavyonlar şeklinde büyük bir kompleks olan yapının yok edildiğini söyledi. Sarı," Son derece ilgi çekici mimarisi, pavyonlar halinde güzel estetiği olan bir yapılar topluluğuydu. Ama biz bunları yıktık yok ettik. Bu dünyada uygar ülkelerde görülmeyecek bir şey. Siz tarihinizin ilk kadın hastanesini yok ediyorsunuz olamaz böyle bir şey ama oldu bizde. Bunun yanında yine Hamidiye Etfal adıyla anılan ve dünyada sanıyorum ikinci çocuk hastanesi onu da yıktık. O da pavyonlar şeklindeydi, şimdiki Şişli Etfal Hastanesi. Bunlar bizim ilklerimiz ve zamanına göre çok ileri müesseseler." ifadelerini kullandı.

Orijinal özelliğini kaybeden yapılardan birinin Kadıköy'deki Numune Hastanesi olduğunu, buranın Abdülhamit döneminde tıp fakültesi olarak kurulduğunu kaydeden Sarı, "Tıp fakültesi açmak yetmez bir de öğrencinin eğitim göreceği bir takım kliniklerin oluşturulması lazım. Bunlardan biri Numune Hastanesi olarak bildiğimiz Haydarpaşa'daki Darülfünun Tıp Fakültesi'nin hastanesidir. Onun da mimarisi son derece güzeldir. Onu da bozmuşuz, üst tarafları, yan tarafları gitmiş. Bütün özelliğini kaybetmiş. Onlar sanat değeri taşıyordu. Eskiden mimari böyle dört köşe şeklinde değil, özenerek bezenerek, bir şahsiyet veriliyor binalara." dedi.

'SURİYE'DE YOK OLAN BİZİM TARİHİMİZ'

Prof. Dr. Sarı'nın altını çizdiği en önemli konulardan biri de Suriye'de yaşanan iç savaşta harap olan tarihi eserlere ilişkin oldu. Savaş öncesi Suriye'deki Osmanlı ve Selçuklu dönemi eserlerini yerinde gördüğünü ancak pek çoğunun üzerinde isim bile bulunmadığını belirten Sarı, "Şu anda orada yok edilenler bizim eserlerimizdir ne yazık ki. Abdülhamit Halep'te muhteşem bir gureba hastanesi yaptırmış. Dakikalarca mermer yüzeyde yürüyorsunuz, o kadar muhteşem bir bina ki, oradaki dostlarımız ancak günler sonra söylediler Abdülhamit'in yaptırdığı gureba hastanesi diye. Saray yavrusu gibiydi. Şam'da da böyle bir gureba hastanesi yaptırmış. Onu da kullanıyorlar ama üzerinde hiç bir tabela bilgi yok. Ne olduğunu kimse bilmiyor. Yani Türkiye'dekileri bilmiyoruz dışarıdakileri de bilmiyoruz. Hastanelerin bir çoğu yıkıldı. Ama Antep'e gittim, aynı dönemde yaptırılan Amerikan Hastanesi ayakta, Abdülhamit'in yaptırdığı gureba hastanesi yıkılmış." şeklinde konuştu.

Bir önemli bilgi de Sultanahmet Meydanı'ndaki Alman Çeşmesi ile ilgili. Prof.Dr. Sarı, çeşmenin Alman imparatoru tarafından hediye edilmesinin ardından Abdülhamit'in de Berlin'de bir hastane yaptırmayı hedeflediğini ve bununla ilgili dönemin meşhur mimarına (Mimar Kemalettin Bey) çizimler yaptırdığını anlatan Sarı, şöyle devam etti: sonra bu iş duruyor. Bunu merak edenler gidip Berlin'de bunu arayacak. Şu anda bu planların bulunduğu yerde nasıl bir yapı var, bu başlı başına merak konusu."

ÖZEL HASTANEYE FAKİRLERE BEDAVA BAKMA ZORUNLULUĞU

Sultan Abdülhamit'in pek çok hastaneyi kendi cebinden para ödeyerek yaptırdığını, Haydarpaşa'daki tıbbiye, Hamidiye Etfal Çocuk Hastanesi, Darülaceze'nin bunlar arasında yer aldığını belirten Sarı, Abdülhamit döneminde çıkarın özel hastanelerle ilgili yönetmeliğin de bugüne bakan yönüyle dikkat çekici yönleri olduğunu hatırlatarak şu bilgileri verdi: "Osmanlıda hekimlerin dükkan adı verilen muayenehaneleri vardı. Hem darüşşifa yani bir kurumda çalışıyor hem de özel dükkanı (muayenehane) var. Hani bugün deniyor ya muayenehane olmaz, o zaman var. Bunun için özel bir yönetmelik hazırlanmış ve içinde fakir fukara ile ilgili çok ciddi maddeler var. Bir kere fakirlik kağıdı getiren ya da tedavisini üstlenemeyeceğini anlatan bir evrakla gelen kişilere özel hastanelerde parasız bakılacak. Başka bir maddede ise en az sanıyorum yüzde 10 kadarına da parasız yapma mecburiyeti getiriliyor. Yani değil devlet hastanesini özelleştirmek özel hastanelere kamuya hizmet görevi yüklüyor."

'ŞİŞLİ ETFAL'İ KIZI İÇİN YAPTIRMADI'

Sarı, bugünkü Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile ilgili de dikkat çeken bir bilgi verdi. Genel kanı olarak Abdülhamit'in hastaneyi, kuşpalazından ölen kızı Hatice Sultan için yaptırdığı görüşünün yer aldığını ancak bunun doğru olmadığını belirten Sarı, "Halbuki eldeki bir evrağa göre kızı bu hastalığa yakalanıp ölmeden yıllar önce böyle bir çocuk hastanesine ihtiyaç olduğunu kendisi düşünüyor. Yani kızı hastalığa yakalandı öldü de onun anısına hastane yapıldı değil hadise"
CİHAN
07 Mart 2015 10:47
DİĞER HABERLER