Sürat Bilişim Kabataş olaylarıyla ilgili yandaş medya ve bazı yazarların attığı iftira ve yalan içerikli haberlere cevap verdi.
Emniyet'in 2 bin 560 saatlik kayıt incelemesine rağmen tek bir kanıt bulamadığı Kabataş olayıyla ilgili köşeye sıkışan yandaş medya çareyi yine karalama yapmakta buldu. Yandaş medya görüntüleme ve kayıt sistemleri ile ilgili hiçbir ilgisi olmayan sadece sistem donanım cihazlarının temininden sorumlu Sürat Bilişim'e yönelik karalama haberlerine firmadan sert cevap geldi.
Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan Av. Hürol Karadaş, "Müvekkilimin suçlandığı MOBESE sistemi, 2005 tarihinde hizmete açılmış ve 7 farklı hizmet alanında ihale edilmiştir. Sürat Bilişim bu ihalelerden yalnızca birini kazanıp yükümlülükleri yerine getirerek teslim etmiştir. Sürat Bilişim’in üstlendiği işin kapsamı görüntüleme ve kayıt sistemleri ile ilgili kısım olmayıp, sadece sistem donanım cihazlarının teminidir. İlgili tüm yazılım projeleri ise bizzat İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmiştir. Sürat Bilişim’in MOBESE kapsamında; kamera sistemleri, kameraların enerji kaynakları ve iletişim yolları konusunda herhangi bir çalışması olmamıştır." ifadelerini kullandı.
Sürat Bilişim adına yapılan açıklama şöyle:
Kamuoyunca artık malum hale gelen “Havuzun Kirli Medyası” müvekkilim Sürat Bilişim Teknolojileri A.Ş’yi hedef alan ve tamamen iftiraya dayalı haberlere uzun süredir yer vermektedirler. İsimleri herkesçe malum bazı gazeteler son olarak, 8 Mart ve 9 Mart tarihli nüshalarında kendilerine verilen görevi yerine getirirken, müvekkilim Sürat Bilişim Teknolojileri A.Ş’yi hedef alan ve tamamen iftiraya dayalı haberlere yer vermişlerdir. Kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına aşağıdaki açıklamayı yapmayı bir görev addediyoruz:
Maksat “KABATAŞ OLAYI”nı çözüme kavuşturmak ise, malum basının, görüntüleri izlediğini ve görüntülerin ellerinde olduğunu televizyon kanallarında bas bas bağırarak ifade edenlere müracaat etmeleri aklın gereği değil midir? İlkeli basın anlayışına sahip olmak, halkı kin ve nefrete tahrik ederek çıkarlarını korumak için her türlü yola tevessül etmeyi meşru görenleri, turnusol kâğıdı gibi açığa çıkarmayı gerektirmez mi? Görünen o ki, tetikçi olmayı tercih etmek zorunda kalmak, yaşanılan sürecin kendilerine yüklediği öğrenilmiş çaresizliği göstermekten öteye gitmemiştir.
Kamuoyu, yalan ve iftiralarla bir kısım insanları hedef gösterip, “suçüstü yakalananlardan”, erdemli insan olmanın gereği olarak özür dilemelerini beklemektedir. Ancak bunun yerine bu sefer de kendilerini kurtarmak ve hedef saptırmak için bilişim sektörünün önemli oyuncularından olup, aynı zamanda topluma katma değer üreten projelere imza atan müvekkil şirkete ve bağlı olduğu Kaynak Holding’e iftira atmaktan çekinmemişlerdir.
Detaylarını anlatacağımız süreçte yaşananlar adeta ibretliktir. Kendisini aydın olarak lanse eden Elif Çakır isimli gazetecinin bir TV programında “Yalancı” olarak suçlanması sonrasında, 27 Şubat’ta attığı tweetle yeni bir karalama kampanyası başlamıştır. Buna paralel olarak, zaman ayarlı röportajda “kayınpeder” üzerinden şirketimiz günah keçisi haline getirmeye çalışmıştır.
Bu arada diğer gazete ise, verilen görev gereği, iftiranın dozunu arttırmış ve okurken hayretler içerisinde kaldığımız, Ulusal Yargı Ağı ve PolNet gibi sistemlerin dahi müvekkil şirket tarafından hazırlandığını yazmıştır. Vicdan ve iz’anla telif edilemeyecek bu yalanlar havuz medyasının ve arkasındaki kirli gücün nasıl bir bataklığa saplandığını net bir biçimde ortaya koymaktadır.
Teknik açıdan gerçekleri bir daha izah etmek gerekirse; Müvekkilimin suçlandığı MOBESE sistemi, 2005 tarihinde hizmete açılmış ve 7 farklı hizmet alanında ihale edilmiştir. Sürat Bilişim bu ihalelerden yalnızca birini kazanıp yükümlülükleri yerine getirerek teslim etmiştir. Sürat Bilişim’in üstlendiği işin kapsamı görüntüleme ve kayıt sistemleri ile ilgili kısım olmayıp, sadece sistem donanım cihazlarının teminidir. İlgili tüm yazılım projeleri ise bizzat İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmiştir. Sürat Bilişim’in MOBESE kapsamında; kamera sistemleri, kameraların enerji kaynakları ve iletişim yolları konusunda herhangi bir çalışması olmamıştır.
Hiçbir sürecinde yer almadığımız kayıt sistemine müdahale ettiğimiz iddiası, bizim için sadece isim vermekte zorlandığımız yeni bir algı operasyonundan öte değer taşımamaktadır. Çünkü sisteme emniyet personeli dışında müdahale idari ve teknik açıdan mümkün değildir.
Bilgi teknolojileri konusunda oldukça yetersiz oldukları belli olan ve bilgilenme derdi olmayıp yalan ve iftiralarla dillerini KABA, vicdanlarını TAŞ haline getiren müfterilere karşı haklarımızı hukuk içinde sonuna kadar koruyacağımızı kamuoyuna saygıyla arz ederiz.