Artan istikrarsızlıktan dolayı Türkiye’nin en iyi ve en parlak simalarından birçoğu yeni iş imkanları için Batı’ya gittiğini yazan Euronews, Akın İpek gibi Türkiyeli iş insanları ve uzmanlarla konuştu.
Sürgündeki Türk medya patronu Hamdi Akın İpek, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı Washington DC’de bulunan Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıklarının Çözüm Merkezi’ne dava açtı. İpek, milyarlarca dolarlık imparatorluğu Koza İpek Grubu’na el konulmasının siyasi güdümlü olduğunu savunuyor ve tazminat olarak yaklaşık 6 milyar Dolar talep ediyor.
Londra’da Euronews’e konuşan ve “Korsanlar gemimi gaspetti.” diyen İpek, Türkiye’de artan baskı havasından doğan riskleri hafifletmek amacıyla 2015’te Londra’da Ipek Investment Ltd şirketini kurdu.
Hamdi Akın İpek, 1997’de babasından devraldığı matbaa işini kısa zamanda büyüterek birçok alanda çalışan bir holdinge dönüştürdü. Böylelikle Türkiye’deki çeşitli iş sektörlerinde söz sahibi oldu. Madencilik, turizm ve medya grupları sayesinde İpek, 2000’li yıllarda Erdoğan başbakanlığındaki Türkiye’nin gösterdiği hızlı ekonomik büyümenin de bir parçası oldu. Erdoğan’ın ilk altı yıllık iktidarında Türkiye’de kişi başına düşen GSMH iki katından daha fazlaya çıktı.
İpek, kapsayıcı ve liberal bir sanat okulu olan ve aralarında sanatçı vizesine sahip yabancıların da bulunduğu binden fazla öğrencisi bulunan İpek Üniversitesi’ni kurduktan sonra iktidardan baskı görmeye başladı. İpek, 'terörist eğitmekle' suçlanan bu okulun, rejim tarafından bir günde tamamen kapatıldığını söyledi.
İpek, hükümetin kendisine ne yayınlayıp ne yayınlayamayacağını dikte etmesini kabul etmediğini, bu nedenle Bugün gazetesi ve Kanaltürk TV kanalına da Türk hükümeti tarafından el konulduğunu ifade etti. Bunlara ek olarak, Erdoğan’ın 'terörist' dediği ve 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Gülen hareketini finanse ettiği ve desteklediği suçlamaları ortaya atıldı.
İpek’in çalışanlarından birçoğu, dünya üzerindeki en fazla gazeteci hapseden ülke olan Türkiye’de tutuklu 70’ten fazla gazeteci arasında.
İpek, Gülen hareketini finanse ettiği suçlamalarını ise kabul etmiyor ve Türkiye’de adil bir yargılama görebileceğine inanmıyor. Kendisini orada, hapisten daha kötü sonuçların beklediğini söylüyor.
İpek, “Türkiye’de avukatlar bizim haklarımızı savunmaktan korkmaya başladı, şu anda Türkiye’de kaç tutuklu hakim ve savcının olduğunu ben dahi bilemiyorum.” dedi. İki seneden uzun süredir hapishanede bulunan kardeşi Tekin ile görüşememenin oluşturduğu üzüntüyü de dile getirdi.
'Türkiye, Erdoğan için üzerine istediği resmi çizeceği beyaz bir tuval'
Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nden Dr. Soner Çağaptay'a göre, Recep Tayyip Erdoğan devlet başkanı olarak, Emniyet ve Ordu’nun başında olmasının yanı sıra artık fiilen (defacto) yürütme ve yargı erklerinin de başında.
Dr. Çağaptay Erdoğan hakkında, “Üzerine istediği resmi çizeceği beyaz tuval gibi bir ülkeye ve daha önce hiçbir liderin hayal dahi edemeyeceği kadar güce sahip. Türkiye’de yeni bir cumhuriyet dönemine girildiğini düşünüyorum.” dedi.
Türkiye’nin geleceğiyle ilgili ekonomik belirsizlikler varlığını sürdürüyor. Bir yandan Lira sıkıntı çekerken, diğer yandan enflasyon haziran ayında %15,4’ü bularak endişe verici seviyelere ulaştı. Türkiye büyük oranda yurt dışı sermayesine bağımlı bir ekonomiye sahip ama analistler yükselen pazarı artık “yatırım yapılamaz” olarak nitelendiriyor. Piyasalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ı Hazine ve Maliye Bakanı olarak atamasını da olumlu karşılamadı.
Türkiye hem coğrafi hem de ideolojik olarak Avrupa ve Ortadoğu arasında kilit bir konuma sahip. İtalya ve Hindistan arasındaki en büyük ekonomi ve en eski demokrasi. Ayrıca, komşuları Suriye’deki savaştan büyük oranda etkilenen Türkler, çatışmalardan kaçan 3,5 milyondan fazla sığınmacıyı ağırlıyor.
Dr. Çağaptay, Euronews’e, Erdoğan’ın güçleri elinde toplamasının sonucu olarak, Türkiye’den dışarıya yoğun bir beyin göçü olabileğini söyledi.
Ankara Antlaşması: Türkiye'den başvurularda yüzde 200 artış
Türkiye’den yakın zaman önce ayrılan çok sayıda gurbetçi artık Londra’yı evi olarak görüyor. Fakat, “Ankara Antlaşması” olarak bilinen ECAA Türk İşadamları vizesine başvuran vatandaşlar, İngiliz İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı karmaşık değişikliklerle karşı karşıya kalıyor.
2015 yılında, Türkiye içinden ECAA vizesine başvuranların sayısı daha önceki yıllardaki istikrarını koruyarak 390’a ulaştı. Türkiye’deki gerginliklerin patlama noktasına geldiği 2016’daysa başvuru sayısı ikiye katlandı. 2017 yılında bu rakam 1.190’ı bularak iki yılda %200’lük bir artış ortaya koydu. Bu sırada 2017’de İngiltere’nin verdiği iş vizelerinde %1’lik düşüş yaşanmıştı.
İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan prosedür değişikliği, Birleşik Krallık’a son 4 yılda göç eden ve burada ticaret yapan 12.500 iş adamını etkiliyor. Daha önceden ücretsiz olan başvurular için artık kişi başı 2.389 Sterlinlik (yaklaşık 15 bin 300 TL) bir ücret talep ediliyor.
Türk İş İnsanları Birliği’nin kurucularından Leni Candan, yardım dernekleri ve kâr amaçlı olmayan kuruluşlar için sosyal medya danışmanlığı yapıyor ve bu mesleğin Türkiye’de olmadığını söylüyor.
Başlarda herhangi bir ihbar gerekmeksizin süresiz oturum izni (ILR) için başvuruda bulunma hakkımız vardı” diyen Candan sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı: “Ancak Birleşik Krallık’a ilk gelişimizde geçerli olan mevzuata daha ağır şartlar getirerek IRL başvurusunu sürecini değiştirdiler. Şartları sağlayamayanlar buradan gönderilecek. Hepimiz ek maliyetler, zaman kaybı ve belirsizliklerle karşı karşıyayız. Bu yeni düzenleme, dört yıl sonra süresiz oturum izni alabileceği düşüncesiyle yaşamında büyük değişiklikler yapan ve burada iş kuran insanların artık bunu yapamayacağı anlamına geliyor.” İngiltere İçişleri Bakanlığı’nın bir sözcüsü yeni düzenleme hakkında yaptığı açıklamada, “Mart ayında yapılan değişiklik Türk vatandaşlarının ve onların bakmakla yükümlü oldukları yakınlarının oturum izinlerini belirleyen uygulamanın Ankara Antlaşması (ECAA) kapsamına girmediğine hükmeden karara bir üst mahkemenin verdiği karar uyarınca gerçekleştirildi. Biz de buna bağlı olarak ECAA kapsamında Birleşik Krallık’ta bulunanlar için yeni bir oturum izni kategorisi belirledik. Bu da Türk iş insanları ve çalışanlarının beş yıl içinde yerleşim izni alabileceği anlamına geliyor. Türk vatandaşları Ankara Anlaşması kapsamındaki düzenlemeler uyarınca hala oturum izinlerini uzatmayı sürdürebilirler.” ifadelerine yer verdi.
İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında ayrıca başvuru harçlarında yapılan artışın, vergi mükelleflerinin üzerindeki vergi yükünü azaltmayı öngören daha kapsamlı politikaların bir sonucu olduğu vurgulanarak, bu yolla vize sisteminin maliyetinin bu sistemi kullananlar tarafından finanse edilmesinin öngörüldüğü belirtildi.
Son gelişmeleri kaygıyla izleyen Türk vatandaşlarından biri de Birleşik Krallık’a aslen üniversite eğitimi için gelen ve girişimciliğe soyunan biyomedikal mühendisi Aydın. 27 yaşındayken iki yüksek lisansı bulunan Aydın halihazırda bir yandan doktora çalışmasını sürdürüyor diğer yandan ise kurmak istediği robotlu protezcilik girişimi için yatırımcı arıyor. Aydın girişimini hayata geçirebilirse bu pek çok hastaya büyük kolaylık sağlayacak. İngiliz Ulusal Sağlık Hizmeti’ne (NHS) her yıl milyonlarca sterlin tasarruf sağlamayı umut eden Aydın’ın patent başvurusunu yaptığı protez, insan vücudundaki değişikliklere uyum sağlayacak yeni bir teknoloji içeriyor. Bahsi geçen protezin 2025’e kadar İngiltere’de sayıları 5 milyona ulaşması beklenen diyabet hastalarının etkilendiği rahatsızlıklarda kulllanılması mümkün. Aydın, Euronews’e yaptığı açıklamada kendi yaşadığı vize sorununun olası yatırımcı adaylarını ürkütebileceğini belirterek, “Tıbbi teknoloji yatırımcıları milyonlarca sterlinle destek verebilecekleri şirketler arıyor. Risk sermayedarları elbette böyle bir yatırıma kaynak sağlamadan önce o şirketin başındaki ismin yasal sorunları olmadığından emin olmak istiyor.” diye konuştu.
Ankara Anlaşması olarak bilinen İngiltere İş Kurma Vizesi’nden (ECAA) yararlananların yakınları da son gelişmeleri kaygıyla izliyor. Zira bu düzenleme kapsamında vize almış olanların getirebileceği aile bireyleri için herhangi bir üst sınır bulunmuyor. Nesmine ve eşi bundan dört yıl önce kızlarıyla birlikte Türkiye’yi geride bırakıp dijital pazarlama şirketlerini uluslararası platforma taşımaya karar vermiş. “Londra’yı her zaman işimiz açısından en iyi opsiyon olarak gördük.” diyen Nesime İş Kurma Vizesi almak için başvurduğunda memurlara kendi işini kurmak istediğini ve devletten sosyal yardım almaksızın ailesini geçindirebileceğini söylediğini aktarıyor. Nesime kendisi için asıl önemli olanın aradan dört yıl geçtikten sonra yerleşim iznine başvurabilme imkanı elde etmek olduğunu belirtiyor, çünkü yeni düzenlemede bu süre beş yıla çıkarıldı.