Suriye'de Esed'e bağlı askerler ile Özgür Suriye Ordusu arasındaki çatışmalar Halep ve çevresinde yoğunlaşırken, Kuzey bölgelerinde PKK'ya yakınlığı ile bilinen PYD'liler bazı bölgelere el koyması gündeme bomba gibi düşmüştü.
Taraf Gazetesi'nden Hikmet Durgun bölgeye ilk giren Türk gazetecilerden biri olurken, şehirlere el koyan gruplarla konuşma imkanı buldu.
İşte Hikmet Durgun'un kaleminden Suriye'nin kuzeyinde yaşananlar şöyle: İç savaşın pençesindeki Suriye'nin nispeten en sakin bölgeleri olan, ülkenin kuzeyindeki Kürtlerin kontrolünde olan Kamışlı, Kobani, Afrin, Amude, Derika, Hemko kentlerinde denetim ve yönetim bütünüyle PYD'lilerin elinde.
PYD'liler Kobani'de sadece hava kuvvetleri binasına dokunmadı. Bunun gerekçesi ise çok ilginç. Çünkü o binada görev yapan 40 asker ve ailesi Suriye lideri Beşşar Esed'in yakın akrabası.
5 KM ARAYLA KONTROL
Suriye ile Türkiye'yi birbirine bağlayan sınır kapılarının birçoğu muhalif Hür Suriye Ordusu'nun denetiminde. Hükümet buralardan Suriye'ye geçişe belirli kısıtlamalar getirince en uygun yer olarak Şanlıurfa'nın Akçakale Sınır Kapısı öne çıkıyor. Burada hala Hafız Esed ve Beşşar Esed'in resimleri asılı. Suriyeli gümrük görevlilerinin elleri tetikte, muhaliflerin bu kapıya da saldırma ihtimali onları alarma geçirmiş adeta. Tepeden tırnağa arandıktan sonra bir konvoyla birlikte Türkiye'den ayrılıp ateş çemberinin içindeki Suriye topraklarına adım atıyoruz. Hedefimiz PYD'lilerin denetimi tamamen ele geçirdiği bölgeler.
Üç gün içinde Kamışlı, Kobani, Afrin, Amude, Derika, Hemko'ya gidebilmeyi başarıyoruz. Kimi yerde az kalıyoruz kimi yerde biraz daha fazla. Tablo hep aynı. Kontrol tamamen PYD'lilerin elinde. Beş kilometre arayla kontrol noktaları oluşturup denetim yapan eli silahlı PYD'liler günlük yaşamın sıradan bir parçası.
BELEDİYE BAŞKANLARI ATANDI
Yaklaşık 3 milyon Kürdün yaşadığı bu bölgelerde toplam 13 Kürt partisi var. Bunların en öne çıkanı hiç kuşkusuz yönetimi fiilen üstlenmiş görünen Demokratik Birlik Partisi (PYD). Onlar ısrarla "Biz bağımsız partiyiz" deseler de, herkes onları PKK'nın Suriye kolu olarak görüyor hala.
Kontrol noktalarında, birçok resmi binada PYD bayrakları var, bazılarının yanına PKK bayrağı da çekilmiş. Bu partilerin güçbirliği olan TEVDEM ( Batı Kürdistan Demokratik Toplum Hareketi) yönetimi halk komiteleri eliyle yaşamı denetim altına almış. Mahkemeler bile kurulmuş. Suç işleyenler yargılanmaya başlanmış bile. PYD, Kobani ve Afrin şehirlerine belediye başkanı bile atadı.
"KÜRDİSTAN'I KURDUK, KİMSEYE VERMEYİZ"
Kamışlı kentinde insanlar en ufak bir tereddüt bile göstermeden yanımıza yaklaşıyor. Söyledikleri ise adeta kentin ortak sloganı: "Kürdistan'ı kurduk, kimseye vermeyeceğiz." İsminin Şükrü Ali Kurt olduğunu söyleyen bir vatandaş, Esed'e çok tepkili:
"O bizlere hep asimilasyon politikası uyguluyordu, bize yapmadığı kalkmadı. Günlerce işkence görenlerimiz oldu. Kimlik dahi verilmezdi bize. Bir devlet kurumunda işlemlerimizi yaptırabilmek için mutlaka rüşvet vermek zorundaydık. Devlet kurumlarında iyi noktalara gelen bir Kürt bulamazdınız burada."
HAVA KUVVETLERİ KÜRT KORUMASINDA
Resmi kurumların içinde, önünde eli silahlı PYD'liler var dedik ama bir tek yer hariç. Burası Kobani'deki Hava Kuvvetleri binası.
Esed rejiminin en güçlü noktası olan ve rejimin sigortası denen Hava Kuvvetleri'nin Kobani'deki binasına ise PYD'liler el koymamış. Hatta adı konmamış bir koruma da uygulanıyor. Çünkü binadaki 40 asker ve aileleri Esed'in akrabaları. Kobani'yi kontrol eden PYD'liler buraya gittiklerinde binadakiler "Bizi buradan çıkarırsanız muhalifler mutlaka yolda yakalar ve öldürür" demişler PYD güçlerine. Bunun üzerine dokunulmamış binaya. Silahlı PYD militanlarına "Esed'in yakınlarını siz niye koruyorsunuz" diye sorduğumda yanıtları çok net: "İki aradayız aslında. Korumasak, çıkarsak, Esed'in askerleri Kobani'ye girmek için bahane bulmuş olurlar. Esed'in adamları gelince de, muhalifler de bunu bahane edip kentimize saldırır. Silahtan, ölümden kurtarmak istediğimiz halkımızı savaşın içine atamayız."
ŞAM'DA YOLLAR CESETLERLE DOLU
Suriye'de iç savaşın en şiddetli yaşandığı yerlerden biri başkent Şam. Çatışmalar Halep'te yoğunlaşırken Şam'da adı konmamış bir ateşkes var. Kentten kaçanlar, Esed güçlerinin helikopter ve uçaklarla başkente bomba yağdırdığını anlatıyor.
Aralarında çocukların da olduğu çok sayıda sivilin öldüğü Şam sokakları ceset dolu.. Henüz bir hafta önce kentin dış mahallelerine kadar giren muhalif güçlerle Esed askerleri çatıştı. Ölüm haberleri, bombardıman görüntüleri yansıdı basına hep ama dehşetin tanıklarının sesi duyulmadı. Suriye'de uğrak noktalarımızdan biri olan Twelve Köyü'ne gittiğimizde işte bu tanıklarla karşılaşıyoruz. Bu köyde Araplar ve Kürtler yaşıyor.
Köyün normalde nüfusu en fazla 500 olmuş ama Şam'ın ateş çemberine düşmesiyle bir anda nüfusu 4000'e kadar çıkmış. Şam'dan kaçıp bu köye sığınanlar yaşadıklarını Taraf'a anlattı:
FATMA HESEN: BURADA ÖLÜM YOK
"Beş yıldan beri Şam'da yaşıyorduk. Son iki haftadır çok şiddetli çatışmalar oldu. Helikopterler rasgele evleri bombalıyorlardı. O bombardımanlar sonucu bir sürü sivil günahsız insanın ölümüne şahit olduk. Bizim komşumuzun evi bombalandı, evin içindeki anne, baba ve sekiz kardeş öldü. Çatışmalar özellikle akşam oluyordu. Geceleri silah ve helikopter sesinden, korkudan yatamıyorduk. Kimse korkudan evinden çıkamıyordu. Bizim kaldığımız Sveyne Mahallesi de sürekli bombalanınca üç çocuğum ve torunumla birlikte dükkanımızı evimizi bırakıp Şam'dan ayrıldık. Artık o kentte kalamazdık, hayalet şehre dönmüştü. Üzerimizdeki elbiselerle buraya geldik. Burada da sıkıntı çok, yer yok. Battaniyelerin üzerinde yatıyoruz ama hiç olmazsa bomba yok, ölüm yok."
HASAN AHMET: ŞAM'A DÖNEMEM
"Şam'ın Usbevi Mahallesi'nde kalıyorduk. Sürekli çatışma ve helikopter seslerinden psikolojimiz bozuldu. Helikopterler rasgele bombalıyordu. O bombardıman sonucunda bakkala ekmek almaya giden yedi yaşındaki Rubar adlı çocuğun ölümünü gördüm. Şam'da giyim mağazam vardı. İşimi evimi her şeyimi bırakıp zar zor ailemi kurtarıp buraya geldim. Şimdi bu köyde her gece bir akrabanın evinde kalıyorum. Bu savaş bitene kadar sanırım bizler de biteceğiz. Bu savaş bitmeden artık Şam'a dönmemiz mümkün değil."
TARAF