Suriye'deki iç savaşın nasıl sonuçlanacağı büyük ölçüde iç dinamiklerin performansına; bölge ülkelerinin tutumuna ve maalesef küresel güçlerin aralarında varacağı mutabakata bağlı görünmektedir.
Akan kanın durmaması durumunda giderek daha çok bitkin düşecek olan Suriye, orta vadede tıpkı Irak gibi önce fiilen, sonra resmen üç parçaya ayrılacaktır. "Tampon bölge" bunun ilk adımıdır.
Bu yılın başında Suriyeli muhaliflerden eski diplomat M.Bessam İmadi, "Türkiye'nin BM kararı olmadan NATO'yu kuzeyde tampon bölge kurması için ikna etmesini" istemişti. İmadi'ye göre Esed rejiminin vahşetinden daha çok insanın kaçması, özellikle askerlerin ordudan ayrılması bu şekilde sağlanabilecekti. Nisan ayına geldiğimizde Suriyeli muhalifler Annan Planı başarısız olursa, Türkiye'nin sınırda tampon bölge oluşturmasını istediler. Suriyeli muhalif hukukçu Behiye Mardini, El Arabiye televizyonuna verdiği demeçte (7 Nisan) "Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, nisan ayının başında muhaliflerle yaptığı görüşmede, Annan Planı'nın başarısız olması durumunda, Türkiye'nin Suriye sınırında tampon bölge oluşturma sözünü verdiğini" söylüyordu. O günlerde hem dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy hem ABD'li yetkililere dayanarak Foreign Policy dergisi, Esed'in demokrasiye geçişte başarısız olması durumunda Suriye'de bir "yardım koridoru"nun B Planı olarak hayata geçirileceğini söylüyorlardı.
Yahudi lobilerine yakınlığıyla bilinen Amerikalı siyasetçilerden emekli general Paul E.Vallely, Hatay'da yaptığı görüşmelerin ardından düzenlediği basın toplantısında tampon bölgeyi gündeme getirdi. Aynı lobilerin temsilcileri olan ABD'nin eski başkan adaylarından Cumhuriyetçi Senatör John McCain ve Joe Lieberman ikilisi 10 Nisan'da Hatay'ın Yayladağı ilçesindeki çadırkentleri ziyaret ettikten sonra 'güvenli bölgeler' kurulmasını istediler. Bir ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi, son NATO zirvesinde Türkiye'nin üye ülkelerden ve NATO'dan talepleri arasında "uçuşa yasak bölge"nin de bulunduğunu doğruladı. Dışişleri'nde görev yapan bir Türk diplomat da, "Uçuşa yasak bölge konusu NATO'nun acil önlemler bağlamında ele alınıyor ve uygunluğu şu an için tartışılıyor" dedi. İngiliz Daily Telegraph gazetesine konuşan bir yetkili de Türk tarafının bazı taleplerinin NATO üyeleri arasında şaşkınlık yarattığını dile getirmişti, Türk Genelkurmayı'nın Suriye içinde Kamışlı ya da Deyr el Zor çölünün ortalarına kadar ilerleyip Suriye şehirlerindeki katliamlardan kaçanlar için güvenli bir bölge planı hazırlığı için plan yaptığını ileri sürmüştü. (Vatan, 29 Haziran 2012).
Suriye'nin kuzeyinde kurulması düşünülen "tampon bölge" veya "güvenlik koridoru" Kuzey Irak'ta bugün kurulmuş bulunan Kürt Federe Devleti'nin zemininin imkânı ve yolu olan Çekiç Güç'ten başkası değildir. Temmuz 1991'de 1. Körfez Savaşı sırasında Kuzey Irak'tan Türkiye'ye sığınan mültecilere koruma kalkanı oluşturmayı amaçlayan ABD, İngiliz ve Fransız birliklerinden oluşan kuvvete "çekiç güç" adı verilmişti. Başlangıçta İncirlik ve Pirinçlik'e konuşlanmış 77 uçak ve helikopter ile bin 862 kişilik personelden oluşuyordu. Süresi her 6 ayda bir uzatılan Çekiç Güç'ün faaliyetleri 1 Mart 2003 tarihine kadar Türkiye tarafından korundu.
Suriye'de süren kanlı iç savaş çerçevesinde "tampon bölge" konusuyla birlikte gündeme gelen, aslında Irak'ın 1990'lardan başlamak üzere içine girdiği sürece bu sefer Suriye'nin de dahil edilmesidir. Yine aynen Irak gibi Suriye'nin de etnik ve mezhep temelinde üçe bölünmesi öngörülmektedir: Kuzey'de Kürt federe devleti, Doğu'da ve ortada Sünni Arap ve Batı bölgesinde Nusayri bölge.
Şimdiden PKK ve Suriyeli Kürtler arasında kuzeyde Türkiye'nin himayesi altında oluşturulacak tampon bölge konusunda birtakım ihtilaflar başlamış durumda. PKK önaldı bile. Belli ki uzun vadede Irak ve Suriye'den koparılacak parçalarla Erbil'den Akdeniz'e bir Kürt devletinin siyasi coğrafyası oluşturuluyor. Buna güç yetirilirse İran'dan koparılan parça da eklenecek. Pekiyi ya Türkiye? Amerikalı yazar ve tarihçi Webster Griffin, Türkiye'nin Suriye'de "tampon bölge" kurması halinde bunun "Türkiye'nin parçalanmasına yol açacak büyük çapta bölgesel bir savaşa doğru atılmış dev bir adım olacağını" söylüyor.