Sürpriz iptal; Başbakan Davos'a gitmeyecek

Sürpriz iptal; Başbakan Davos'a gitmeyecek
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos programı iptal oldu.
Partisinin Grup toplantısında konuşan Erdoğan, Türkiye'nin kalkınması için yılların biriktirdiği sorunları çözüme kavuşturmanın çabası içinde olduklarını söyledi. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bu ülkede kimse ama kimse demokrasiyi, hukuku sadece kendine hak olarak görmesin, kimse demokrasiyi başkalarından esirgeme yoluna gitmesin, kimse kendisini milli iradenin üzerinde görmesin'' dedi. AK Parti hükümeti olarak bütün gayretlerinin Türkiye'yi, Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak, ülkeyi adaletle, kalkınmayla, demokratikleşmeyle dünyanın yıldız ülkelerinden biri haline getirmek olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Beş yıllık iktidar dönemimizdeki icraatlarımız, bu hedefe ulaşmak için nasıl bir performans ortaya koyduğumuzu göstermiştir. Önümüzdeki dönemde de tüm amacımız, ülkemizi kalkındırmak, milletimizin refah seviyesini yükseltmek, demokratik sistemimizi geliştirmek, Cumhuriyetimizin temel değerlerini güçlendirmektir. Türkiye'nin gelişiminin temel şartı kronik hale gelen sorunları bir bir çözerek toplumumuzu rahatlatmak, devlet millet kaynaşmasını geliştirmektir. Sorunlarımızı çözümsüzlüğe mahkum etme lüksümüz de enerjimizi anlamsız gerilimlerle heba etme lüksümüz de yoktur. Demokrasimiz, hukuk devleti anlayışımız her türlü sorunu tartışacak, değerlendirecek, çözüme kavuşturacak olgunluğa ulaşmıştır. Toplumu huzursuz eden her ne sorun varsa demokrasi içinde özgürce, hukuka uygun olarak, gerilimlere yol açmadan tartışılmak, müzakere edilmek zorundadır. Siyasetin temel görevi toplumun talep ve beklentilerine cevap vermektir. Halkın sorunlarına bigane kalarak, milletin sıkıntılarını göz ardı ederek ne toplumsal barışı koruyabiliriz, ne de demokratik bir sisteme sahip olduğumuzla övünebiliriz. Biz bu yola, 'Türkiye'nin hiçbir meselesi çözümsüz değildir' diye girdik. 22 Temmuzda milletimiz hem geçen dönemdeki politikalarımıza güvenoyu vermiştir, hem de önümüzdeki dönemdeki talep ve beklentilerine cevap vermemizi istemiştir.'' ''BAZI SORUNLAR TEDAVÜLDEN KALKARSA...'' Bütün sorunların üstesinden gelebilecek yürek zenginliğinin de her türlü sorunu çözebilecek kapasiteye sahip bir devlet yapısının da var olduğuna dikkati çeken Erdoğan, ''Üzülerek söylüyorum: Bazı sorunlar sorun olmaktan çıkarsa, tedavülden kalkarsa bazı çevreler adeta işsiz kalacaklarını, tedavülden çıkacaklarını düşünüyorlar'' diye konuştu. Erdoğan, bu yüzden sık sık ''hiç kimse şu sorunu çözemez'' diyen açıklamaların kamuoyunun gündemine geldiğini belirterek, şöyle devam etti: ''Bazıları 70 milyon vatandaşımızı aynı anda düşünmemizi algılamakta güçlük çekiyorlar. Bazıları, milli iradeye dayanarak, milletin sorunlarını siyasetin konusu yapmamızdan rahatsız oluyorlar. Oysa Türkiye olgunlaştıkça, demokrasi çıtasını yükselttikçe, ekmeğini, aşını, itibarını büyüttükçe, hak ve hakkaniyet duygusunu egemen kıldıkça sorunlar kendiliğinden tedavülden kalkıyor. Bizim tek amacımız, demokrasimizin çıtasını yükselterek halkımızı huzur, güven ve adalete kavuşturmaktır. Bu anlamda halkımızın vicdanı en büyük rehberimizdir, milli irade en büyük dayanağımızdır. İstiyoruz ki bu ülkenin hiçbir vatandaşı devleti ile kendi arasında bir mesafe görmesin, devletine aidiyeti zedelenmesin. Biz tartışmaktan yorgun düşmüş bir Türkiye değil, üretime odaklanan, üretim araçlarını en verimli şekilde kullanan, ülkenin imkanlarını, kaynaklarını ilerleme, gelişme, kalkınma yolunda harcayan bir Türkiye arzusundayız. Eğitimde, sağlıkta, güvenlikte, ekonomide, dış politikadaki bütün çabalarımız bunun içindir.'' MİLLİ İRADE Erdoğan, adaletin samimiyet istediğini, merhametin bütün önyargıları yenmeyi gerektirdiğini iyi bildiklerini ifade ederek, ''Diyoruz ki bu ülkede kimse ama kimse demokrasiyi, hukuku sadece kendine hak olarak görmesin, kimse demokrasiyi başkalarından esirgeme yoluna gitmesin, kimse kendisini milli iradenin üzerinde görmesin. Bu büyük ülke hepimize yeter'' dedi. Türkiye'nin nüfusunun 70 milyon 586 bin olarak belirlendiğini, yurt dışındakilerle 74 milyon vatandaş bulunduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bu nüfusun yarısı 28 yaşın altında. Bakınız, bu genç nüfusun tamamı aynı meseleleri, aynı temaları aynı argümanlarla tartıştığımız bir ortamda büyüdü. Dünyayı algılamaya ilişkin çoğu tartışma konularımız, Berlin Duvarından önceden kalma... İçeriye dönük çoğu tartışma konularımız, 12 Eylülden kalma... Oysa bugünkü nüfusumuzun yarısı 12 Eylülü görmedi. Öyleyse hangi tartışma konusunda bir arpa boyu yol aldığımıza dikkatle bakalım. Diyoruz ki artık bazı tartışma konularını tedavülden kaldıralım da bu toplum, bu millet, bu genç nüfus daha fazla yorulmadan üretime odaklansın. Türkiye Cumhuriyeti, 'muasır medeniyet' çıtasını aşmak için vatandaşlarının arasında ayrım yapmayan, halkını bir bütün olarak kucaklayan bir Cumhuriyettir. Kimse aksini ispat gayretine girmesin. Bütün adımlarımız dünya tarafından izleniyor, hiç de hak etmediğimiz bir fotoğraf veriliyor dünyaya. Vatandaşlık haklarını birbirinden esirgeyen, demokrasisine güvenmeyen bir Türkiye, uluslararası rekabetin alabildiğine kızıştığı bu büyük yarışta mesafe alamaz.'' MEDENİYETLER İTTİFAKI Başbakan Erdoğan, geçen hafta, Medeniyetler İttifakı 1. Forumuna katılmak üzere, İspanya'ya önemli bir ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlatarak, Medeniyetler İttifakı projesinin, 2005 yılında BM nezdinde İspanya ve Türkiye'nin eşbaşkanlığında başlatıldığını ifade etti. Dostluk Grubu'ndaki 80 ülke ve uluslararası örgütlerden 350 konuğun katıldığı bu forumun, Medeniyetler İttifakı projesinin önemli kilometre taşlarından biri olduğunu kaydeden Erdoğan, ''Medeniyetler İttifakı süreci bir fantezi değildir, aksine bir insanlık idealidir'' diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti: ''İttifak çalışmalarını başarıya ulaştırmamız, terörizm sorununu durdurmamıza yardımcı olacağı gibi, dünyamız için ortak ekonomik, sosyal ve kültürel değerler üretme sürecimize de ivme kazandıracaktır. Hızla değişen dünya şartları, imkanlar sunduğu gibi ne yazık ki yeni tehditler ve riskler de oluşturuyor. Bu imkanları değerlendirmek ve tehditleri bertaraf etmek, gelecek için şimdiden büyük adımlar atmamızı gerektiriyor. Katıldığımız forumun önemi, bu sorumluluğu işbirliği içerisinde gerçekleştirmemize katkıda bulunmasıdır. Zira barışı, adaleti, hukuku tek başına ve ayrı ayrı savunmak çözüm üretmeyecektir. Menfaat yarışına değil, insanlık için, barış için, ortak değerlerimiz için hizmet yarışına, kardeşlik yarışına, insanlık yarışına girmeliyiz. Dünyanın, insanlığın aleyhine olan hiçbir şey, bizim lehimize olamaz. Madrid zirvesinde bir kez daha altı çizilmiştir ki Türkiye, uluslararası barışın önemli bir anahtarı, farklılıkların ahenginin vazgeçilmez bir sembolüdür. Keza Türkiye, ulusal ve uluslararası işleviyle medeniyetler çatışması tezinin somut anti-tezidir.'' Erdoğan, Türkiye'nin hem bölgesel, hem küresel sorunların aşılması için daima yapıcı katkısını ortaya koyduğunu, dünya barışı için hiçbir çabayı esirgemediğini belirterek, ancak zaman zaman yaşanan bazı gelişmelerin kendisini üzdüğünü ifade etti. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son günlerde ''ABD kaynaklı ve gittikçe küreselleşen bir ekonomik dalgalanma'' yaşandığını belirterek, ''Şundan tüm kesimler emin olsun; Türkiye ekonomisi, daha öncekilerde olduğu gibi bu dalgalanmadan da en az etkiyle çıkmayı başaracaktır. Ekonominin yapısı bu tür şokları kaldırabilecek güçte olduğu gibi, gerektiği zaman, gereken şartlarda da ilgili kurumlarımız önlemlerini alacak ve uygulamaya koyacaktır'' dedi. Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, dış politika ve ekonomik konulara değindi. İspanya'daki temasları hakkında bilgi veren Erdoğan, ancak içeride bazılarının, boş kaldığı için uğraşacakları bazı enstrümanlara ihtiyaç duyduğunu, bu nedenle en kolay yolu seçtiklerini söyledi. İsrail'in yaklaşık bir haftadan beri Gazze'yi abluka altında tuttuğunu belirten Erdoğan, ''Gazze'ye girişlerin durdurulduğunu, sınır kapılarının kapatıldığını, son olarak akaryakıt sevkiyatına da izin verilmediğini'' söyledi. ''Filistin'e gidenler bilirler; Filistin zaten açık bir hapishane...Her tarafı İsrail'in kuşatması altındadır'' diyen Erdoğan, Gazze'den gelen bilgilere göre su ve elektrik dağıtımının durması, gıda ve sağlık malzemelerinin temin edilememesinden dolayı ciddi sıkıntılar yaşandığını ve bir insanlık trajedisiyle karşı karşıya kalındığını anlatan Erdoğan, bu durumu anlamakta zorluk çektiklerini vurguladı. Annapolis görüşmelerinden sonra ortaya çıkan umut ve iyimser havanın, ambargoyla yerini yeniden gerilime ve karamsarlığa bıraktığını, İsrail'in bu süreci sürekli olarak ''Bize roketatarlarla saldırıyorlar'' dediğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Peki roketatarlarla size saldırıyorlarsa, kaç tane İsrailli öldü, bize bunu söyleyin dediğimizde cevabı yok. Son saldırıda 18 Filistinli öldü. Sürekli roket saldırılarını bahane ederek iki milyona yakın masum insanı cezalandırmak anlamına gelen böyle bir uygulamanın kabul edilmesi mümkün değildir. Biz, tarafları hep sağduyuya çağırdık, uluslararası kuruluşları bugün yine göreve davet ediyoruz. Bugün kendileriyle telefonla görüşmelerimiz olacak. Durumu tekrar konuşacağız. Gazze'de bir şeyler yapabilmenin gayreti içinde olacağız. Birileri yanlış yapıyor diye bir toplumu topyekün cezalandırmak, insani bir trajediye sebep olmak anlaşılabilir bir uygulama değildir. Bu arada özellikle Filistinli kardeşlerimizi de birlik ve beraberlik içinde olmaya, özellikle barış sürecini desteklemeye davet ediyoruz. Kendi içindeki ayrışmalar ne yazık ki onlara güç katmıyor, zaafiyet getiriyor. Bundan da kimin nasıl istifade ettiği ortaya çıkıyor. İsrailli dostlarımız şunu da bilmelidir ki bu tür ablukalar ve halkı bir bütün olarak cezalandırmalar ancak marjinal şiddet yanlılarının amacına hizmet eder.'' MEDENİYETLER İTTİFAKI Medeniyetler İttifakı girişimini; ''bu tür gerilimler, çatışmalar yaşanmasın, küresel barış ve anlayış egemen olsun'' diye başlattıklarına işaret eden Erdoğan, bu çabaların karşılığını bulacağına, Türkiye'nin tarihi misyonuna uygun şekilde küresel zeminde önemli fonksiyonlar göreceğine inancını dile getirdi. ''Aktif dış politika anlayışımızın, dış politikayı sadece siyasetin değil, ticaretin, kültürün, barışın da bir vasıtası gören anlayışımızın meyvelerini topluyoruz'' diyen Erdoğan, ittifakın 2009'daki 2. forumunun Türkiye'de gerçekleşeceğini hatırlattı. Zengin medeniyet tecrübesiyle, barışçı demokratik kimliğiyle Türkiye'nin bütün dünya barışına yapacağı katkının her geçen gün bütün ülkelerce daha çok hissedilmesinden büyük mutluluk duyduklarını belirten Erdoğan, ''İtibarımız yükseldikçe aşılmaz duvarlar aşılıyor, açılan her yeni kapı daha önce açılmamış kapıları önümüze açıyor'' dedi. Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'in yarın Ankara'da olacağını hatırlatan Erdoğan, Türk-Yunan ilişkileri açısından büyük anlam taşıyan bu ziyarete büyük önem verdiklerini vurgulayarak, ''Düşünün 49 yıl aradan sonra ülkemize resmi ziyaret gerçekleştirecek ilk Yunan Başbakanı olacak meslektaşım Karamanlis...'' diye konuştu. İki ülke arasındaki resmi temasların yanı sıra Türk-Yunan İş Konseyi'nin de İstanbul'da ülkelerin ilişkilerini ekonomik ve ticari boyutuyla ele alacak olmasının ziyaretin önemini artıran bir unsur olarak tanımlayan Erdoğan, Yunanistan ile son dönemde gerçekleştirilen ortak projeler dostluk ve barış köprüsü mahiyeti taşıdığını, geleceğe yönelik olumlu bir perspektif geliştirdiğini kaydetti. AB SEÇİMLERİ Erdoğan, ABD'deki seçim çalışmalarının sürdüğüne değinerek şöyle konuştu: ''Bu süreçte bazı politikacıların sarf ettikleri beyanlar, ülkelerinin devlet politikalarına yeterince vakıf olmadıklarını gösteriyor. Sözde Ermeni soykırımı tasarısına destek veren üyelerin, tasarının Genel Kurula getirilmemesi yönünde tutum takınması bazı gerçeklerin anlaşılmaya başladığını göstermişti. Çünkü herkes biliyor ki bu tasarının geçmesi, Türkiye-ABD ilişkilerinde onarılamaz yaralar açar. Bu hiç kimseye bir yarar sağlamaz. Stratejik ortaklık ilişkisi içinde olduğumuz ABD ile son dönemde gelişen işbirliğimizin temelleri, ülkelerimiz arasındaki köklü ortaklık anlayışına ve menfaat birliğine dayanıyor. Bir aday adayı politikacının, seçimleri kazandığı takdirde sözde soykırımını tanıyacağı yönündeki talihsiz açıklamaları, ülkelerimiz arasındaki ilişkilere gölge düşürme riski taşıyor. Türkiye-ABD ilişkileri bazı lobilerin karalama kampanyalarına da feda edilemez, iç siyasetin ucuz hesaplarına da kurban edilemez. Hiç kimse kendisini gelecekte bağlayacak kısır yaklaşımların esiri olmamalı, yarın mahcup olacağı söylemlerde bulunmamalı. Bunu biz Avrupa'da da görüyoruz. Seçim meydanlarında atıp tutanlar, ondan sonra el bebek gül bebek bizlerle gayet iyi münasebetlerde bulunuyor. Aynı durum şimdi ABD'deki aday adayı siyasetçi için de geçerli. Yarın öyle bir durumla karşı karşıya kalırsınız ki 70 milyonu aşan Türkiye ile şuradaki 2-3 milyonluk Ermenistan arasında sıkışıp kalırsınız. Onun için bin düşünmeli, bir konuşmalı... Demek ki bir siyaset acemiliği var, bunu gidermesini tavsiye ederiz.'' ''YÜZ AĞARTICI SONUÇLAR....'' Erdoğan, 2007 yılı bütçe uygulama sonuçları ve bütçe performansı hakkında da bilgi verdi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye'nin imkan ve kaynaklarını ülkeye nasıl kazandırdıklarının görülmesiyle, hükümet olarak hesap verme anlayışlarının gereği olarak Türkiye'nin bütçesiyle neleri gerçekleştirildiğinin bilinmesinin büyük önem arz ettiğini belirten Erdoğan, ''Çok şükür, bugüne kadar uygulamış olduğumuz tüm bütçeler yüzümüzü ağartan sonuçlar vermiştir. Memnuniyetle söylüyorum, bugün açıklayacağımız bütçe sonuçları da ülkemiz adına, hükümetimiz adına yüz ağartıcıdır'' dedi. 2007 yılı bütçe sonuçlarının hedefleriyle uyumlu olarak neticelendiğini kaydeden Erdoğan, ''2007 yılı bütçesi, hedefleri ve on iki aylık uygulama sonuçları bakımından mali disipline titizlikle uyulan bir bütçe olmuştur'' diye konuştu. Bütçe açığı hedefinin 16.8 milyar YTL olarak belirlenmiş olmasına rağmen, yıl sonunda sadece 13.9 milyar YTL düzeyinde kaldığına dikkati çeken Erdoğan, böylece AK Parti hükümetlerinin uyguladığı beşinci bütçe de bundan öncekilerde olduğu gibi bütçe açığı bakımından hedefin altında bir gerçekleşmeyle sonuçlandığını ve bunun her iktidara kolay kolay nasip olan bir başarı olmadığını vurguladı. 2007 yılı başında bütçe açığının GSMH'ye oranının yüzde 2.7 olmasının öngörülmüş iken, elde edilen sonuçlar itibariyle bu oranın yüzde 2.1 düzeyinde kaldığını bildiren Erdoğan, ''Dikkatinizi çekerim, bu oran 2002 yılında yüzde 14.6 idi. Türkiye, bütçe açıklarının azaltılması bakımından gösterdiği büyük başarı sayesinde örnek gösterilen bir ülke haline gelmiştir'' dedi. AB'nin, üye ülkelerde ekonomik istikrarın ve mali performansın bir göstergesi olarak Maastricht Kriterlerini oluşturduğunu, bu kriterlerden birisinin de bütçe açıklarının GSYİH'ye oranının yüzde 3'ün altında bulunması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, ''Türkiye'nin 2005 ve 2006 yıllarında bütçe açığı bakımından Maastricht Kriterini karşıladığını, 2007 yılında da bu kriteri karşıladığımızı memnuniyetle ifade etmek istiyorum'' dedi. ''İSTİKRARLI BİR FAİZ DIŞI FAZLA...'' Bütçe açığında sağlanan başarının yanı sıra iktidarları döneminde istikrarlı bir faiz dışı fazla elde edildiğini belirten Erdoğan, ayrıca, kararlı bir şekilde uyguladıkları mali disiplin sayesinde faiz giderlerinin Gayrı Safi Milli Hasıla'ya oranını hızlı bir şekilde düşürdüklerini anlattı. 2002 yılında yüzde 18.8 olan bu oranı, 2007 yılı sonunda yüzde 7.5 seviyesine indirdiklerini, 2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 85.9'u faiz ödemelerini karşılayabilirken, faiz giderlerinde kaydedilen düşüş ve vergi tahsilatında gösterilen başarılı performans sayesinde 2007 yılında bu oranı yüzde 31.9 seviyesine çektiklerini ifade eden Erdoğan, bütçe performansında kaydedilen başarının, borç dinamiklerinin de hızla iyileşmesini sağladığını belirtti. 2002 yılında kamu kesimi borçlanma gereğinin Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranının yüzde 12.6 iken, bu oranın 2007 yılı sonunda eksi binde 4'e düşeceğinin öngörüldüğünü anlatan Erdoğan, ''Nereden nereye...Tabii muhalefet yatıyor kalkıyor şu kadar borcumuz var diyor. Hiçbir zaman milli gelirle oranlamayı yapmıyor. Dünyada böyle bir mantık, ekonomik yaklaşım yoktur'' dedi. Kamu kesimi borçlanma gereğinin azalması ve hatta ortadan kalkması sonucu kamu kesiminin net borç yükünün de hızlı bir düşüş trendi içine girdiğini söyleyen Erdoğan, 2002 yılında kamu net borç stokunun GSMH'ye oranı yüzde 78.4 iken, 2006 yılında bu oran yüzde 45'e indiğini, 2007 yılı için yüzde 40'ın altına ineceğini tahmin etiklerini kaydetti. AB Maastricht Kriterlerine göre kamu borç stokunun Gayrı Safi Yurtiçi Hasılaya'ya oranının yüzde 60'ı geçmemesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, bu çerçevede kamu borç yükünün 2007 yılı sonu itibariyle yüzde 60'ın altına inmesini beklediklerini vurguladı. Erdoğan, ''Bu sayede daha AB'ye girmeden Maastricht Kriterlerinin maliye politikasına ilişkin bütçe açığı ve kamu borç yüküne ilişkin her iki kriterini de tutturmuş bulunuyoruz'' diye konuştu. Erdoğan, 2003 yılından bu yana bütçe performansını, dünyada eşine az rastlanır bir başarıyla olumlu bir düzeye getirdiklerine işaret ederek, elde edilen bu başarıyı 2008 yılı bütçesinin uygulanmasında da devam ettireceklerine olan inancını dile getirdi. ''Milletçe daha ileri hedefleri el birliğiyle, güç birliğiyle gerçekleştirecek kudrete ve imkana sahip olduğumuzdan kimsenin şüphesi olmasın'' diyen Erdoğan, siyasi ve ekonomik güven ve istikrarı özenle koruyarak milletimizin bütün özlemlerini ve taleplerini gerçekleştireceklerini vurguladı. Erdoğan, şöyle konuştu: ''İnsanımızın hayat standardını daha da yükseltmek için hep beraber var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Bugün Türkiye ekonomisi çok şükür sağlam, dayanıklı, dirençli bir yapıya kavuşmuştur. Geride bıraktığımız 5 yıl içinde çeşitli küresel ve ulusal dalgalanmalar yaşadık ancak hamd olsun bu dalgalanmaların tamamını başarıyla atlattık. Ancak hamd olsun bu dalgalanmaların tamamını başarıyla atlattık. Türkiye'nin bu ekonomik yapıya kavuşmasında, kuşkusuz makro dengelerde elde ettiğimiz başarının payı büyüktür. En az onlar kadar yapısal reformlar da Türkiye'nin bu hızlı ilerleyişinde etkili olmuş, ekonomiyi korunaklı hale getirmiştir. Ama bu kazanımları kalıcı kılmak ülkemiz için daha da önemlidir. İşte bu amaçla bir dizi yapısal reform alanı belirledik. Bankacılık sisteminde, vergi sisteminde, sosyal güvenlik sisteminde attığımız adımlar bunlardan yalnızca bir kaçı... Tüm bu reformlar sayesinde, Türkiye, dalgalanmaları, şokları atlatabilmekte, ekonominin temel dengeleri her türlü tahribattan sağ selamet çıkabilmektedir.'' EKONOMİK DALGALANMA Son günlerde ''ABD kaynaklı ve gittikçe küreselleşen bir ekonomik dalgalanma'' yaşandığına işaret eden Erdoğan, konuyla ilgili şunları söyledi: ''Şundan tüm kesimlerin emin olmasını istiyorum; Türkiye ekonomisi, daha öncekilerde olduğu gibi bu dalgalanmadan da en az etkiyle çıkmayı başaracaktır. Ekonominin yapısı bu tür şokları kaldırabilecek güçte olduğu gibi, gerektiği zaman, gereken şartlarda da ilgili kurumlarımız önlemlerini alarak uygulamaya koyacaktır. Türkiye ekonomisinin yaşadığı bu köklü ekonomik dönüşüm, İstanbul'un da tıpkı Frankfurt, Londra, New York gibi bir finans merkezi olması yolunda önemli mesafe kaydetmesini sağlamıştır. Bugün özellikle bankacılık sektöründe İstanbul, Avrupa'nın önemli kentleri arasında yerini almaya başlamış durumdadır.'' AA - CİHAN
22 Ocak 2008 12:14
DİĞER HABERLER