'Sütçü İmam'ın torunu! Sen üzülme'

'Sütçü İmam'ın torunu! Sen üzülme'
Böyle kepazelik ne duyuldu ne görüldü. ‘Kepazelik' diyorum ama adını koymak zor. Bu kelime de kifayetsiz aslında.
En ilkel kabile devletlerinde bile yaşanmaz böylesi. Hiçbir inanç sistemi veya ideoloji buna cevaz vermez. Bu topraklarda ‘Allah korkusu' diye dinamik bir kavram var. Kötülüğü sınırlar. ‘Kuldan utanmak' tabiri de sık kullanılır. Kişi aklın estiği gibi hareket edemez, frenler.

Bakıyorum ne Allah korkusu, ne de kuldan utanma söz konusu. Vicdan zaten sizlere ömür. Bir nebze vicdan kırıntısı olan böyle davranabilir mi? Asla. Hukuk mu, Adalet mi? Ne gezer. Bu topraklardan çekileli epey zaman oldu. Bırakın hukuku ‘gukuk' bile yok. Güya AKP bu ülkede adaleti tesis edecekti. Özgürlükleri genişletecekti. ‘Önce insan' diyecekti. Finale bak... Tek parti döneminin CHP'si bile AKP kadar devletçi değildi. Devlet hiçbir dönemde bu kadar kutsanmamıştı. Kırmızı Kitap hiçbir zaman kutsal metin muamelesi görmemişti.

Bu kadar lafı niye söylediğimi tahmin etmiş olmalısınız. Melek İpek'in maruz kaldığı muamele. Hastaneye gitti, dönüşte kendi evine giremedi. Barikatla karşılaştı. Kayyım ‘özel güvenlikle' duvar örmüş. Berlin gibi ‘Utanç Duvarı'. Sadece İstanbul değil Ankara'daki 40 yıllık evine girişi de yasak. Kapılar kaynakla kapatıldı. Hukuk falan değil, ‘kayyım böyle istedi' diye.

Melek İpek, adı gibi bir kadındır. Herkes ona ‘anne' diye hitap eder. Sütçü İmam'ın torunu. İyilik ve şefkat abidesidir. Bunu da en iyi AKP'liler bilir. Erdoğan bilir, Gül bilir, Arınç bilir... Eşleri hanımefendiler daha yakından bilir, Melek Anne'nin bir ‘iyilik meleği' olduğunu. Hayatını adadığı güzelliklerin tanığıdırlar çünkü. Melek Hanım'ın evleri işgal altında. Bunu düşman yapmaz. Fransız yapmaz. Ama ‘kayyım' yapıyor. Girişi yasak, çıkışı yasak. Hiçbir yasada karşılığı yok.

Kayyımın ne yetkisi var, ne de sorumluluğu. Fail belli. Yargı hikaye. O görüntüleri izleyip de isyan etmeyecek vicdana şaşarım. Sanırsınız ki Güneydoğu'da PKK şehirlere indi, İstanbul'da ise eşkıya... Melek İpek kapıyı tutan adama ‘Kardeşim siz kimsiniz, kimliğinizi gösterin?' diye soruyor. Cevap yok. O da emir kulu. Ama emri de içselleştirmiş.

Mahkemenin ‘kayyım kararı' da çok su götürür. Çok uzak olmayan ileriki günlerde hukuk geri döndüğünde acısı misliyle çıkacak. Bu tartışmalı mahkeme kararında bile ‘kayyımın' böyle yetkisi yok. Şirketlerin işleyişini ‘adam gibi' yönetmek hatta gözetmekle sorumlu. Tek amaçları yaşatmak, batırmak değil. Medyasını batırdılar. Televizyon ve gazetenin hali içler acısı.   

Kayyım şirketlerin sahibi değil. Ortakçısı da değil. ‘Ali kıran baş kesen' gibi davranamaz. AK Parti'nin kurucusu Hüseyin Çelik hafta içinde Ahmet Hakan'a İpek'e kayyım atanması konusunda şöyle dedi: “Şu andaki görüntü bir gasp görüntüsüdür. Otellerine gidip şahsi odalarının kapısı mahkeme kararı olmadan kırılmak suretiyle bütün özel eşyaları ortaya dökülmüştür.” Bunu söyleyen sıradan biri değil. Hükümette ve partide üst düzey görevler yapmış biri. Dışarıdan veya çok uzaklardan değil içeriden konuşuyor. Tek kelimeyle ‘gasp' diyor. Gasp, suç ve müeyyidesi de ağır.

O görüntü hukuksuzluğun, vicdansızlığın, kalpsizliğin özeti. Bir dönemin fotoğrafı. Allah'tan korkmamanın, kuldan utanmamanın ifadesi. Vicdanın ölüm ilanı.

Kayyımın havuz marifetiyle kendini savunmaya kalkması gülünç. Hatta gülünç ötesi. Kayyıma göre ‘O ev Melek İpek'in değilmiş'. Peki kiminmiş? ‘Koza İpek Holding'in'. Havuz medyası da bunu ‘ev yalanı' başlığıyla haber diye yazıyor. Yazık. Koza İpek Holding kimin peki? Kayyımın mı? AKP'nin mi? Melek İpek ve çocuklarının. Ailenin yani. Melek İpek bırakın evi koca holdingin sahibi. Hadi vicdandan geçtik akıl bu kadar mı uçtu? Yalanlar üstünde saltanat sürülmez.

Akın İpek'in annesi Melek Hanım'a yazdığı şu anlamlı mesajla bitireyim: “Sütçü İmam'ın torunu, Valide Sultanım! Sen üzülme, bu zalimlere yalancılara karşı Allah (cc) sana yeter.” Bu sözün üzerine söz söylenmez. 

Mustafa Ünal - Zaman
14 Şubat 2016 07:33
DİĞER HABERLER