Sütü üretmek çile, tüketmek lüks oldu

Markette litresi 5 liranın altında süt bulmak artık imkânsız. Süt, fiyatlar arttıkça geniş halk kesimleri için lüks bir tüketim ürünü halini alıyor. Birkaç şirketin elindeki süt piyasasında üretici maliyetlerini karşılayamıyor. Yem maliyetleri katlanırken çiğ süt fiyatları yerinde sayıyor.
Halk yediği peynirin, içtiği sütün pahalı olmasından şikâyet ediyor. Üretici çiğ süt fiyatlarının maliyetlerin çok altında olduğunu söylüyor. Bu nedenle süt piyasasında hem üretici hem de tüketici mutsuz. Yüksek girdi maliyetleri çiftçinin belini büküyor. Çiğ süt satın alıp yoğurt, ayran, peynir üretimi sanayiciler ise çiğ süt fiyatının artmasını istemiyor. 

Birgün Gazetesi'nde yer alan habere göre Bugünlerde süt üreticisinin en büyük sorunu ise sanayicilerin bayramda süt alımı yapmayacak olması. Çiftçi kara kara ürettiği sütü ne yapacağını düşünüyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), mart ayı verilerine göre ülke genelinde sanayiciler tarafından 893 bin 603 ton inek sütü toplandı. Üreticiden toplanan çiğ sütün kilosu ise 2 lira 80 kuruştan bu ay itibarıyla 2 lira 90 kuruşa yükseltildi. Üretici artan maliyetlere rağmen süt fiyatının yeterince artmaması nedeniyle oldukça tepkili. Ülke genelinde çiğ süt referans fiyatı Ulusal Süt Konseyi tarafından açıklanıyor.


ULUSAL SÜT KONSEYİ FİKRİ

Ülkede süt ve süt ürünleri üretimi Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu’nun (SEK) özelleştirilmesiyle sanayicilerin ve çok uluslu şirketlerin eline geçti. Ulusal Süt Konseyi’nin kurulma fikri de 1990’lı yıllarda ilk olarak Sütaş tarafından ortaya atıldı. Sütaş’ın o dönem Genel Müdürü Muharrem Yılmaz hazırladığı raporda özellikle ‘süt sektöründe yaşanan sorunlara çözüm’ olması için bir konsey önerisinde bulunuyor. 2006’da çıkarılan Tarım Yasası ile ürün konseylerinin kurulmasının önü açıldı ve 2008 yılında Ulusal Süt Konseyi kuruldu. Ancak Sütaş’ın talep ettiği ‘süt fonu’ konsey yönetmeliğinde yer almadı. Bir açıklamasında konseyin kurulmasının tarihi bir adım olduğunu açıklayan Yılmaz, yönetmelikte ‘süt fonu’nun yer almamasını bir eksiklik olarak belirtiyor. Yılmaz’ın o dönemki açıklamasında süt fonunu şöyle savunuyor: “Süt Fonu için üretici ve sanayiciden yüzde 1’er kesinti yapılabilirse Ulusal Süt Konseyi de fiyat istikrarını sağlayacak, düzenleme alımı yapabilecek kaynağa rahatlıkla kavuşabilir. Böyle bir ortamda hem süt üreticisi düzenli gelire hem süt sanayicisi fiyatı dalgalanmayan bir hammaddeye kavuşacak, tüketici de ürüne daha hesaplı bir fiyat üzerinden ulaşacaktır.”



KONSEYİN İLK BAŞKANI SANCAK

Bu tartışmalar devam ederken 2009 yılında hayata geçirilen konseyin başkanlığına ise tanıdık bir isim getiriliyor. Denizli Acıpayam Çiftliği’ni satın alarak süt sektörüne giren Ethem Sancak konseyin ilk başkanı oluyor. BMC’nin sahibi AKP’li Sancak, 2013 yılında görevden ayrılıyor. Konseyin şimdiki yönetim kurulunda sanayiciler ve üretici birlikleri yer alıyor. İki yıl öncesine kadar konsey çiğ süt alım fiyatını belirliyordu. Ancak son iki yıldır Gıda Komitesi tarafından belirlenen çiğ süt fiyatı konsey tarafından kamuoyuna duyuruluyor. Gıda Komitesi de gıda enflasyonu nedeniyle süt fiyatlarını artırmak istemiyor. Çiftçi ürettiği sütle ilgili bir söz hakkına sahip değil. Zira Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu’ndan ekim ayında istifa eden Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Kamil Özcan da bu çarpıklığı işaret ediyor. İstifasıyla ilgili sosyal medya hesabından açıklama yapan Özcan, konseyin yönetim kurulunda bulunan 12 kişinin 9’unun ineği olmadığı halde süt fiyatlarının belirlenmesinde söz hakkı olduğunu vurgulamıştı. Çözüm olsun diye kurulan konseyin yanlışlarının faturasını ise sürekli olarak üretici ödüyor.

PİYASA ŞİRKETLERE NASIL AÇILDI?

Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından kurulan SEK, 1980 sonrası uygulanmaya başlayan neoliberal politikalardan nasibini aldı. SEK’in özelleştirilmesiyle süt üreticisi ve tüketicisinin kaderini gıda tekelleri belirlemeye başladı. 1968 yılından 1995 yılına kadar Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) olarak faaliyetlerini sürdüren SEK, ülkedeki süt ve ürünü üretiminde birçok ilke imza attı. Zaten kuruluş amacı da hem üreticiyi hem de tüketiciyi korumaktı. Ülkenin birçok noktasında bulunan 32 fabrika,2 süt toplama merkezi ve 3 arsa 1995 yılında özelleştirildi. Böylece pazarın yüzde 50’si, sayıları 10’dan az şirketin kontrolüne geçti. Piyasadaki fiyat ve ürün düzenleyiciliği özel sektörün insafına terk edilmiş oldu.


SÜT ÜRÜNLERİ TÜKETİMİ AZALIYOR

Pandemi dönemininde yaşanan kırılmalar tüm dünyada ekonomik dengeleri alt üst etti. Türkiye’nin de içinde bulunduğu özellikle gıda ürünleri üretiminde hammadde açısından dışa bağımlı ülkelerde bozulan ekonomik dengeler, artan talep ve yükselen maliyetler nedeniyle birçok ürünün fiyatında yükselişlere neden oldu. Sebzeden ayçiçek yağına kadar neredeyse her ürüne zam geldi. Sağlıklı beslenmek için en önemli tüketim maddesi olan süt ve süt ürünlerine erişim de giderek zorlaşıyor. Yılbaşında süt ürünlerine gelen yüzde 25 zam, yurttaşın süt raflarıyla arasına mesafe koymasına neden oldu. Bir kilogramlık tereyağın fiyatı 60 TL’yken 80 lira seviyesini aştı. 500 gramlık kaşar peynirinin fiyatı ise 24 TL seviyelerinden 35 TL’ye kadar çıktı. Hal böyle olunca geniş halk kesimleri için artık süt ürünleri lüks halini almaya başladı.

- Üretici sattığı 1 litre çiğ süt ile 1,3 kilo yem alabilmeli. Ancak bu oran yem fiyatlarının artmasıyla yıl sonunda 1,07’ye kadar düşmüştü. Başka bir ifadeyle çiftçi sattığı sütle ihtiyacı olan yemi alamıyor

Üretici maliyetlerini karşılayamıyor

1- Tüketimi azalan sütte üretici de maliyetlerini karşılayamıyor. Yılbaşından bu yana yem ve diğer hammaddelerine ortalama yüzde 12 oranında zam gelmesine rağmen çiğ süt alım fiyatları yüzde 3,5 zamlandı. 2 lira 80 kuruş olan çiğ süt referans fiyatını 1 Mayıs itibariyle 2 lira 90 kuruş olarak belirlemesiyle referans fiyata yüzde 3,57 zam yapılmış oldu. Öte yandan çiğ süt referans fiyatı ilk kez kaliteye ve sınıflandırma esasına göre belirlendi. Daha önce yağ ve protein oranına göre tek bir referans fiyat belirlenirken, mayıs ve haziran dönemi için yağ ve protein değerlerine göre A, B ve C sınıfı olmak üzere 3 ayrı fiyat açıklandı.

2- Gıda Komitesi’nin belirlediği ve Ulusal Süt Konseyi’nin açıkladığı, 1 Mayıs-30 Haziran 2021 döneminde geçerli olacak çiğ süt fiyatı, A sınıfı sütler için litre başına 2 lira 90 kuruş, B sınıfı için 2 lira 85 kuruş ve C sınıfı için 2 lira 80 kuruş. Ayrıca, Tarım ve Orman Bakanlığı, bu iki aylık dönemde üreticiye litre başına 30 kuruş destekleme primi ödeyecek. Üretici ise bu zamdan memnun değil.



Birleşik Metal İş Sendikası’nın nisan ayı açlık ve yoksulluk sınırı raporuna göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenebilmesi için süt, peynir ve yoğurda günlük olarak 31 lira 80 kuruş harcaması gerekiyor. Bu yılın mart ayında en yüksek maliyet artışı da bu grupta meydana geldi. Süt ürünlerinin fiyatı arttıkça tüketimi de azalıyor, süt içme alışkanlığı değişiyor. Ulusal Süt Konseyi’nin verilerine göre kişi başına içme sütü tüketimi alışkanlıklara bağlı olarak 2019 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4,3 azalarak 39,7 kilograma düşmüş durumda.
14 Mayıs 2021 09:25
DİĞER HABERLER