Süper Lig ekiplerinden Gençlerbirliği teknik Direktörü Fuat Çapa, ilk yarıyı değerlendirirken, dönüm maçını da açıkladı.
Teknik Direktörümüz Fuat Çapa, yaptığı ilk yarı değerlendirmesinde; öncelikli olarak, takım oyunu oynamayı her şeyden daha fazla önemseyen bir ekip oluşturmayı hedeflediğini kaydetti.
Teknik Direktörümüz Fuat Çapa, 2011 – 2012 sezonunun ilk yarı değerlendirmesinde bulundu. Çapa’nın yaptığı değerlendirme şöyle:
"Teknik adamlar hangi kulüpte çalışırlarsa çalışsınlar ilk yıllarında kendilerinden önce kurulmuş bir kadroyla çalışmak zorunda kalır. İşe yeni başlayan bir teknik adam mevcut kadroyu baştanbaşa yenileyemez. Açıkçası böyle bir yola gidip, tamamıyla yeni bir takım oluşturmak da doğru değil. Futbol kulüplerinde takım ruhunun oluşması için kadroda devamlılık esastır.
Sezon başında göreve başladığımda benden önce oluşturulmuş, oluşmuş bir kadro vardı. Mevcut kadroya kulübün yaptığı takviyeler de çoğunlukla genç isimlerle sınırlı kaldı. Ümit milli oyuncularımız Sakıp, Ferhat, Özgür bir başka takımdan gelmişlerdi. Onlarla beraber kadromuza katılan Aytaç’ın da Süper Lig tecrübesi yoktu. Süper Lig tecrübesine sahip iki transferimiz oldu: Herve Tum ve Mehmet Sedef. Ancak takımdan ayrılanlar (Orhan Şam, Murat Kalkan, M.Pektemek, Jedinak, Serdar Kulbilge) düşünüldüğünde lige başlarken kadrosundan önemli oyuncularını kaybeden bir takım gibi göründük" dedi.
Futbolun bir takım oyunu olduğunu belirten tecrübeli çalıştırıcı Çapa, "Öncelikli hedefimiz takım oyunu oynamayı her şeyden daha fazla önemseyen bir ekip oluşturmaktı. Yeni transferlerimiz de kadromuzun içinden olacaktı. Takım olmak konusunda neler yapabileceğimiz Yüksek Hızlı Tren turnuvasında gördük. Özellikle bu turnuvada oynadığımız Eskişehir maçı teknik ekip olarak bizi çok mutlu etti. Turnuvada ikinci maçta çok pozisyon versek de oyunun yönünü sürekli değiştirmekteki becerimiz bizi umutlandırdı. Ancak sezonun ilk resmi maçında iyi bir sonuç alamadık.
Samsun maçının özellikle ilk 30 dakikası bizim açımızdan tam bir hayal kırıklığıydı. Gerçi kadromuzda eksik futbolcularımız çoktu. Curri sakat, Tum cezalıydı. Azofeifa milli takımdan geç dönmüş, Zec ve Mununga henüz dönmemişti. Bu eksiklikler alternatiflerimizi azaltmıştı. Ancak maçı izleyenler de hatırlar. Bu maçı 3-3 bitirme şansımız vardı. Takım 3-0 gibi net bir skora rağmen ikinci yarı olumlu bir oyun ortaya koydu. Ama bunu skora yansıtamadık. Bu maçtan hemen sonra futbol yorumcuları da bizi ligin en zayıf halkası olarak gösterip sanırım erken ve yanlış bir karara vardılar" dedi.
İkinci deplasman olan Eskişehirspor maçına değinen başkent ekibi temsilcisi teknik direktörü Fuat Çapa, "Bu maçta sonra twitter hesabıma mesaj atan Eskişehirliler beni takımımızın oynadığı futboldan dolayı çok sert eleştirdiler. Ben futbolun bir seyir oyunu olduğunu savunurum. Ama profesyoneliz. Bu maçta elimizdeki kadro bize farklı bir oyun ortaya koyma şansı vermedi. Takımımsa taktik disiplini açısından bana göre çok iyi bir performans koydu ortaya. Futbolda düşündüklerini uygulayabildiğin oranda başarılısın. Yenilmemeyi düşündük Eskişehir’de. Öyle de oldu. Yine de futbolu sevenlerden özür dilerim.
"En önemli maç Beşiktaş maçıydı"
Bizim için önemli maçlardan birisi ilk yarısı 0-2 biten Beşiktaş maçıydı. O maçtan önce basın mensuplarına favorilerin maçtan önce sürprizlerin de maçtan sonra konuşulduğunu söyledim. O gün emeklerimizin karşılığını aldığımız için çok sevindim. Farklı yenildiğimiz Bursa maçının son 30 dakikası hariç iyi oynadık. Yine Antep’te ve Mersin’de aldığımız mağlubiyetleri hak ettiğimizi hiç düşünmedim" dedi..
Fikstürün ilk yarısının ortasında dezavantajlı göründüklerini söyleyen Çapa, "İstanbul takımları ve Trabzonspor’la arka arkaya maçlar yapacaktık. Ben bu tür maçlarda bizim gibi takımların motivasyon anlamında daha şanslı olduğunu söylerim. Futbolcuya sadece taktik tavsiyelerde bulunursunuz bu tür maçlarda. O kendiliğinden motive olmuştur. Sanırım fikstürün sayesinde futbolcularımız takım olarak yapabileceklerinin farkına vardılar. Son dört maçta ise ilginç bir durum çıktı ortaya. Oynadığımız bütün takımlar puanlarına baktığınızda doğal rakibimizdi. Rakibimizi yenersek puan sıralamasında üzerine çıkacaktık. Öyle de oldu. Son maça kadar maçlarda bir iddia ortaya çıktı. Bu açıdan şanslıydık.
Yaptığımız her maça biz teknik ekibe ve futbolcularımıza bir şeyler kattı. Lige başlarken bize dezavantaj gibi görünen zorluklar artık bir avantaj gibi. Kadromuzda baktığınızda adeta her üyesi birden fazla enstrüman çalabilen orkestralara benziyoruz. Aslında bir orta saha oyuncusu olan Cem Can sağ bekte de güven veriyor. Mehmet Sedef, baktığınızda orta saha oyuncusu. Ama defansın sağında da solunda oynar. Curri, stoper ama son maçlarda ön libero mevkisinde iyi oynadı. Soner’i Fenerbahçe maçının ikinci yarısında orta sahanın solunda oynattık, sırıtmadı. Azofeifa hem ortada, hem defansın önünde hem forvetin arkasında oynadı. Özgür yine stoper- ön libero oynayabilir. Yasin forvet arkasında, solda. Baktığınızda artık kenardan oyuncu almadan sahanın içinde de değişiklikler yapabilecek hale geldik. Yeni transferimiz Ergün Teber bu yüzden tek bir transfer değil bizim için. Belki bir kişi ama alternatiflerimizi çoğaltacak. Belki bir belki iki transferle sezonun ikinci yarısında iddialı bir takım haline gelebiliriz. Şu an yakaladığımız takım ruhunu bozmayan, takıma katkı yapacak transferler olacak bunlar." dedi..
"Oyun karakteri kazanmalıyız"
Hedeflerinin arasında takımına bir oyun karakteri kazandırmak olduğunu dile getiren Çapa, "Skor ne olursa olsun paniğe kapılmayan bir takım kurmaya çalışıyoruz. Son üç maçımızı izleyenler bu konuda belli bir seviyeye geldiğimizin farkındadır. Özellikle 4-0’lık İBB Spor karşılaşmasında çok başarılı bir oyun ortaya koyduğumuzu düşünüyorum. Takım gibi oynayan bir takım yaratmak bir diğer hedefimiz. Manisa maçı buna örnek olabilir. Coşkulu oynayan bir takım olmak bir başka isteğimiz. Ligin diğer ekiplerine baktığınızda bizim onlardan farkımız rakiplerimize göre değişmeyen bir oyun planımızın olması. Şimdiye kadar kolektif olarak iyi savunma yapmayı başardığımızı düşünüyorum. Ancak savunma yaparken yardımlaşmak, savunma yaparken takım olmak daha kolay. Hücuma çıkarken de aynı şekilde takım olabilmek için daha çok çalışmamız gerekiyor. İBB maçında attığımız ikinci gol ne demek istediğimi daha iyi açıklar. Nasıl savunmaya en uçtan, Tum’dan başlıyorsak, hücuma da en geriden, Ramazan’dan, Soner’den, Aykut’tan, Ante’den başlamalı ve oyun içinde sık sık topu sağdan sola, soldan sağa aktarmalıyız. Özellikle son üç maçta, topu kazandıktan sonra oyuncularımızın sahanın neresinde olursa olsun, topu olumlu kullanmaya çalışması ve bunda başarılı olması bizi bu hedefimiz açısından da ümitlendiriyor."
"Tamamlamadan ikinci yarı öncesi transfer çalışmalarımıza değinmek gerekiyor. Sezon başlarken aramızda görmek istediğimiz Ergün Teber’i kadromuzda kattık. Ergün’ün transferi bize saha içinde bir çok alternatif yaratacak. Beşiktaş’tan gelen Onur, MKE Ankaragücü’nden serbest kalıp bize katılan Murat Duruer… Onur, benim beğendiğim genç bir oyuncu. Ama bu transferde iki kulüp arasındaki ilişkilerin motive edici tarafını göz ardı edemeyiz. Murat Duruer, MKE Ankaragücü’nün malum koşulları yüzünden serbest kaldı. Elbette MKE Ankaragücü’nün şu anki durumu bizi de üzüyor. Ancak futbolcuları da düşünmeliyiz. Murat Duruer’e gelirsek. Her teknik adamın kadrosunda görmek isteyebileceği bir isim. Umarım bu yeni arkadaşlar kısa sürede bizim çalışma sistemimize uyum sağlar ve takım açısından verimli olur. Daha önce de söyledim, yazıldı. Bizim yarın hangi antrenmanı yapacağımız üç ay önceden belirlendi. Antrenman bir yatırımdır. Aldığımız sonuçlara baktığınızda antrenmanlarımızın karşılığını her geçen hafta daha iyi aldığımızı görebilirsiniz."
"Futbolda başarılı olmak için önce takım olmak zorundasınız. Sahanın içinde veya dışında, Gençlerbirliği, uzun vadede Türkiye’nin geleceği en parlak kulüplerinden birisi olacak, bu kesin. Bizim isteğimizse, bu başarıya katkı sunmak. Bizden başarı bekleyenleri üzmemekse en büyük dileğim" diyerek sözlerini sonlandırdı..