'Tamirci olarak anılacaksın'

Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz'ın yeni köşe yazısı "Tamirci olarak anılacaksın" başlığını taşıyor.
“Senin oğulların, eski harabeleri, yıkıntıları,  yeniden kuracak,  bir çok kuşak boyunca temelleri onaracaksın.   ‘Yıkılanı onaran, yaşanır hale getiren, yolları onaran’  diye anılacaksın.”  (Yeşaya, 58:12)

Bu ayet, tercümelere göre küçük farklılıklarla şu kaynaklarda ele alınıyor. 

1. Tanah (Musevilerin Mukaddes Kitabı)

2. Hristiyanların Eski Ahidi

Şimdi bu ifadelere ek olarak Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin  Kastamonu Lahikasında, bir müşahedesini aktardığı bölümde anlattığı Hizmetlerimizin  gaye-i hayali yani ana hedefi olarak  gösterdiği gerçek: Her bir taşı dağlar büyüklüğünde olan ve İslamiyet’in de içinde bulunduğu bir kalenin yani  İNSANLIK KALESİNİN TAMİRİ… Bin senedir sağından solundan  darbe yemiş ve rahnelerek yara almış muhteşem kalenin tamiri… Bizler Hizmet mensupları olarak orada bir işçi, bir ırgat olarak çalışacağız. Evet, haddimizi aşmadan kalenin sahibi gibi hülyaların peşinde olmadan Allah rızası için  muhabbet fedaileri ve sulh-u umûminin  temsilcileri hem de bütün insanlığın huzuru için çalışan adanmış ruhlar olarak…

Tîn Süresinde Cenab-ı Hak, malum olduğu üzere dört şeye yemin ettikten  sonra buyuruyor ki: “Biz insanı AHSEN-İ TAKVİM üzere en mükemmel şekilde ve kıvamda mükemmel bir donanımla yarattık.” Dikkat edelim, “İNSANI” diyor, “MÜSLÜMANI” demiyor. Yani hangi ırktan, hangi renkten, hangi dinden olursa olsun “İNSANI” diyor. Evet, her insanda  kim olursa olsun AHSEN-İ TAKVİM potansiyeli var. Biliyoruz ki, bir cenaze geçerken Peygamber Efendimiz (S.A.S) ayağa kalkıyor. Etrafındaki sahabeler, “Ya Rasulullah o bir Yahudi cenazesi!” diyor. Ne diyor, Allah Resulü (S.A.S.) “O, bir  İNSAN!..”

Hz. Ali (R.A.) ne diyor? “Müslümanlar din kardeşimiz; diğerleri de İNSAN  KARDEŞLERİMİZ”

M. Fethullah Gülen Hocaefendi, “ Kalbin Zümrüt Tepeleri”ni İÇ ONARIM yani kalbî bir ruhî tamirat için yazdı. Evet, bizim yolumuz Tarikat biçimi birşey değil ama İslami tasavvuf  yolu bizim yolumuz. Mevlana Celaleddin Rumîlerin yolu…

Otuz senedir Hollanda’da yaşayan ve bir marketi olan bir arkadaşımız anlattı: “Büyük bir apartmanda üç Türk arkadaşımızla beraber ayrı ayrı  dairelerde yaşıyoruz. İlk günlerdeyiz. Hollandalı komşularımızın birisi vefat etmiş. Her daireye birer bilgi notu atılmış, bizlere de atılmış: ”Cenazemiz falan gün filan tarihte, şu adresteki kiliseden kaldırılacaktır. Sizleri de davet ediyoruz.” deniliyor. ‘Gideyim mi gitmeyeyim mi?’, bir kaç kişiye sordum. Hep menfi sözler söylendi. Ben de bildiğim kadarıyla Peygamberimiz’in (sav) saygı duyduğunu, hatta Hz. Ebu Bekir (ra) varken gidip bir  yahudiden borç aldığını, bunu diyalog vesilesi yaptığını söyledim. Hatta komşumuz olan bir Türk’ü ikna ederek, cenazenin kalkacağı kiliseye gittik. Bu sefer onlar böyle bir şeye şahit olmadıkları için, bize “Burası cami değil, herhalde yanlış yere gelmişsiniz!..’ dediler. Biz de elimizdeki davetiyeyi gösterdik, içeri aldılar.  İçeri girip bir kenara oturduk.  Ayinden sonra papaz yanımıza geldi, oturup konuştuk.  Memnun olduğunu söyledi. Cenaze sahipleri ve komşular çok memnun oldular. Daha sonra Hizmet mensupları ile tanıştık. Beraber Ramazan’da, Kurban’da güzel diyaloglar oldu. Aşurelerde komşularla bayram havası yaşadık. 

“Bir gün marketime Hollandalı genç bir hanım geldi. Halinden İslamiyet’i tercih ettiğini anladım. Tercihinize sebep ne oldu diye sordum.  ‘Bir gün bir toplu taşıma vasıtasında gidiyorum. Ortalık kalabalıktı.  İleride tesettürlü iki kız öğrenci oradan bakıp bana gülümsediler ve selam verdiler. Tanımadığım bu kızların tavrı bana ilginç geldi. Aradan yanlarına kadar yaklaştım ve sordum: “Hiç tanışmıyoruz… Bu tebessüm ve selamın sebebini merak ediyorum?’ deyince, ‘Bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed, ‘Tebessüm sadakadır, buyuruyor. Yani siz muhtaç bir insana maddi bir yardımda bulunsanız, Allah bunu sizin amel defterinize sevap olarak yazdırır ve bunun mükafaatını verir. Selam vermek, gülümsemek de işte  böyle bir sevaba vesile olur. Onun için  tebessüm ettik. Başka bir niyetimiz yok.’ dediler. Benim çok dikkatimi çekti. Araştırdım, kurslara gittim. Hz. Muhammed’i ve İslamiyeti böyle tanıdım. Hoşuma gitti, tercih ettim.’

“Yani bu hanımefendiye gösterilen bir tebessüme bakınız.. İnsanlara soğuk soğuk somurtmaktansa, bir tebessümde bulunmak, para ile mi? Niye herkesi kucaklamayalım, herkese güller dağıtır gibi gülümsemeler dağıtmayalım.”

Peygamber Efendimiz (S.A.S.) sadece tebessümü değil, yollardan insanların ayaklarına takılıp sıkıntı veren engelleri kaldırmanın, suya ihtiyacı olanın su kabına su kovasından su dökmenin de sadaka sevabı kazandırdığını söylüyor. ‘İnsanların en hayırlısı, insanlara fayda sağlayandır.’ buyuruyor. Sonsuz sayfalı bir romanın birinci sayfası işte şu fani dünyadır.  Bütün dünya senin olsa neye yarar. Biz bu dünyaya sahip olmak için değil, şahit olmaya geldik. Varsın dünya kimin olursa olsun ama ahiretimiz güzel olsun vesselam.
15 Eylül 2025 10:42
DİĞER HABERLER