Tanrıkulu: Davutoğlu Bingöl'de 4 kişinin ölmesinde birinci derecede sorumludur

Tanrıkulu: Davutoğlu Bingöl'de 4 kişinin ölmesinde birinci derecede sorumludur
ANKARA (CİHAN)- CHP Milletvekili Sezgin Tankırulu, hükümetin 90'lı yıllarda 80'li yıllarda meydana gelen faili meçhullerin üzerini gitmediği gibi üzerinin örtülmesi için büyük bir çaba içerinden olduğunu söyledi. Binlerce insanın faili meçhul cinayetlere kurban gittiğini, açılan sınırlı sayıda dava olduğunu kaydeden Tanrıkulu, dün Bingöl'de bir iddianame yazıldığını ve mahkemeye teslim edildiğini ifade edip şunları söyledi: "Şimdi ben Davutoğlu'na eli kanlı diyorum açık açık. Kendisi açık ve net söylüyorum Bingöl'de öldürülen 4 kişinin katilidir. Çünkü şunu ifade etti 'gerekli ceza verilmiştir.' İddianameye bakalım bu olayla bir alakası olmadığı ortaya çıkmış 4 kişinin. Savcının yazdığı bir iddianame var. Peki Davutoğlu buna ne söyleyecek. 'Gerekli ceza verilmiştir' diyen Davutoğlu bu 4 kişinin ölmesinden birinci derecede sorumludur. Suç ortağıdır, asli failidir. Başka bir şey söylemeye gerek yok." dedi.

CHP Milletvekili Sezgin Tankırulu, TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Binlerce insanın faili meçhul cinayetlere kurban gittiğini belirten Tanrıkulu, "Henüz o dönemle yüzleşmiş değiliz. Açılan sınırlı sayıda dava var o günlerden bugünlere. O davalar bugünün iktidarı tarafından açılmış değil. Zorlama ile üstün çaba ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları ile açılmış ama bu iktidar bu davaların üstünün örtülmesi bakımından elinden gelen her şeyi yapıyor." dedi.

Bir davanın nakledilmesinin ancak o ilin valisi ve bakanın devreye girmesi ile olabileceğini ifade eden Tanrıkulu, "Eğer vali istemde bulunmazsa adalet bakanı da uygun görmezse dosya Yargıtay'a gitmez Yargıtay'da davanın yeni görüleceği yeri belirlemez. Dolayısıyla Adalet Bakanı, hükümet, başbakan bu davaların bakımına Yargıtay'ın kararı diyor ve işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. Altını çizerek söylüyorum eğer vali bu hükümetin valisi yürütme organının devletin valisi bir istemde bulunmazsa ve adalet bakanı devreye girmezse bu davalar nakledilmez. Bu davaların nakil edilmesinin ve nakil edilmesinden sonra beraatla sonuçlanması cezasızlıkla sonuçlanmasının nedeni bu hükümettir." diye konuştu.

Hükümetin 90'lı yıllarda 80'li yıllarda meydana gelen faili meçhullerin üzerini gitmediği gibi üzerinin örtülmesi için büyük bir çaba içerinden olduğunu anlatan Tanrıkulu, "Bu davaları tayin ederek üzerine örtmeye çalışarak. Bugün de iç güvenlik paketi ile bunu yapmaya çalışıyorlar. 2 örnek vereceğim. Dün ortaya çıktı Cizre'de öldürülen Nihat'ın davası. Polisin ifadesi var, delillerin nasıl saklandığı konusunda çok çarpıcı ifade. İfade veriyor diyor evet ateş etti av tüfeği ile sonra da geldi karakola. Karakoldan sonra kar maskesi taktı olay yerine gitti gaz fişeklerini topladı ve karakola gömdü. Ben İçişleri Bakanının bu olayın kesinlikle güvenlik güçleri tarafından işlenmemiştir demesini şuna bağlıyorum, deliller kaybedilmiştir, gizlenmiştir, İçişleri Bakanı bu bilgiyi aldıktan sonra bu açıklamayı yapmıştır. Sanık diyor ki 'biz tutuklanacağımızı hesaplamamıştık.' Hepsi bir araya getirilmiş ve bakana bilgi verilmiş. Bakan da talimat vermiş, verileri toplayın, tamam anlaşıldı, bir kaza bela başınıza gelmiş olabilir. Toplayın herşeyi demiştir sonra da o açıklamayı yapmıştır. O tarihi açıklamayı yaptı. Bu olay nedeniyle sadece bakana düşen görev özür dilemek ve istifa etmektir. Sadece bu olay nedeniyle. Siyasi etik gereği yapması gereken tek şey istifa etmesi gerekir." şeklinde konuştu.

Dün Bingöl'de bir iddianame yazıldığını ve mahkemeye teslim edildiğini ifade eden Tanrıkulu şunları söyledi: "Şimdi ben Davutoğlu'na eli kanlı diyorum açık açık. Kendisi açık ve net söylüyorum Bingöl'de öldürülen 4 kişinin katilidir. Çünkü şunu ifade etti; 'Gerekli ceza verilmiştir.' İddianameye bakalım bu olayla bir alakası olmadığı ortaya çıkmış 4 kişinin. Savcının yazdığı bir iddianame var. Peki Davutoğlu buna ne söyleyecek. 'Gerekli ceza verilmiştir' diyen Davutoğlu bu 4 kişinin ölmesinden birinci derecede sorumludur. Suç ortağıdır, asli failidir. Başka bir şey söylemeye gerek yok." dedi.

Bir gazetecinin, "Çocukların cezaevlerinde maruz kaldığı işkenceler medyada yer aldı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?" sorusuna Tanrıkulu, "Pozantı'daki olayı ortaya çıkaran bizim milletvekillerimiz oldu. Ondan önce Mersin İnsan Hakları Derneği ve başkanının etkili çabaları olmuştu. Milletvekillerimiz Pozantı'ya gittiler ve bir durumu ortaya çıkardılar ve Pozantı'dan sonra cezaevi kapatıldı ve Sincan'a nakledildi. İnsan Hakları Komisyonu bir alt komisyon kurdu ve komisyon tüm çıplaklığıyla olayı ortaya koydu. Çakran'da, Diyarbakır'da ve Van'da olaylar var. 3 gün önce Pozantı ile ilgili olarak bu kadar delil olmasına rağmen Meclis İnsan Hakları Komisyonu paylaşımı olmasına rağmen takipsizlik kararı verildi. Bu kadar belli olmasına rağmen. Bir cezasızlık var, bunun nedeni başta hükümetin antidemokratik zihniyeti olmak üzere yargıdaki zihniyettir, hoşgörü ve korumadır. Bu koruma ve hoşgörü ortadan kalkmadığı sürece işkence sistematik olarak devam edecektir." cevabını verdi.

Başka bir gazetecinin, "Doğalgaza ilişkin enerji bakanının açıklamaları oldu. 'Rusya'daki indirime rağmen bu Türkiye'ye yansımayacak' dedi nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Tanrıkulu şu cevabı verdi: "Petrolde de dünya büyük bir indirim var fiyatlar dibe vurdu ama hiçbir zaman benzin fiyatına yansımadı, hatta fiyatlar arttı. Doğalgazda da öyle. Bu hükümetin tüketici ve yurttaştan yana tutumu yok. Onların tek derdi var rant, kendi cepleri, onun dışında bir dertleri yok. Doğalgaz indirimi mutlaka tüketiciye yansıtılmalı. Ancak o rantın başka şekilde kendilerine yansıması lazım. Amaçları bu." CİHAN
27 Şubat 2015 14:41
DİĞER HABERLER