Silivri için tarihî bir gündü. Emekli iki Genelkurmay başkanı ve bir muvazzaf kuvvet komutanı hâkim karşısındaydı.
Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ ve Bekir Kalyoncu paşalar Balyoz sanıklarının ısrarlı taleplerinden sonra tanık olarak getirildiler mahkemeye. Hâkimin ifadesiyle 'söyleyecekleri her şey maddi gerçeğin ortaya çıkmasında büyük katkı sağlayacaktı.'
Emekli General Yaşar Büyükanıt, salona ilk giren isimler arasındaydı. Halen Jandarma genel komutanı olan Org. Bekir Kalyoncu, duruşma başlamak üzereyken aldı yerini. Muvazzaf olması nedeniyle sanıkların umut beslediği kişiydi Kalyoncu. Kimi sanıkların, yakınları aracılığıyla Bekir Paşa'ya iletilmek üzere mesaj göndermeye çalışması gözlerden kaçmadı. İlk dinlenen Kalyoncu'ydu. Zor sorulara 'o zaman çok yoğundum, bilmiyorum, okumadım' gibi cevaplar veren Kalyoncu, sanıkların lehinde konuşmaya gayret etti. Ancak Balyoz planını darbe yargılamasına dönüştüren önemli suçlamalarda Çetin Doğan'ı istemeyerek de olsa yalnız bıraktı. Plan seminerinde, gerçek isim olmayacağını, hatta o planın yapıldığı dönemde irticanın tehdit unsuru olarak görülemeyeceğini kayıtlara geçirdi. General Kalyoncu, kendisini tanık kürsüsüne oturtan gözlemci raporundaki parafı ile ilgili açıklama yaparken, 'bürokratik bir işlem gereği' imza attığını, bunun bir sorumluluk yüklemeyeceğini savundu.
Sanık ve tanıklar arasındaki hitap tarzları da bir hayli ilginçti. Kalyoncu'ya hitap edenler, onunla olan yakınlığını vurgulayarak başladı konuşmaya. Mesela emekli Tümgeneral Ayhan Taş, istediği cevabı aldıktan sonra, "Yanaklarından öperim Bekir paşam" demeden edemedi. 'Al gülüm ver gülüm' formatında ilerleyen tanıklıkta savcının soruları salonun dengesini bozuyordu tabii. Kimi avukatların, elektrik çarpmış gibi yerinden zıplayarak, savcıyı küçümseyici ifadeleri, mahkeme başkanının dikkatinden kaçmadı.
Yaşar Büyükanıt, öğleden sonra dinlendi. Geçirdiği rahatsızlık nedeniyle birçok sanık 'geçmiş olsun' diyerek soru yöneltti Yaşar Paşa'ya. Ancak paşanın işitme konusundaki sıkıntısı bazı soruların tekrar tekrar sorulmasına neden oldu. Gözlemci raporundaki imzasını açıklarken, 'imzalamam, onayladığım anlamına gelmez' kaydını özellikle düştü. İsmini vermedi ama Çetin Doğan'ın planı ile ilgili gözlemci raporunu şifahi olarak dönemin Genelkurmay başkanına ilettiğini bildirdi. Sanıkların lehine konuşmaya dikkat eden Paşa, bir avukatın sorduğu soruya verdiği 'meslek hayatım boyunca başka yerde böyle seminer görmedim' mealindeki sözleri ile salonun öfkesini çekti.
Andıç davasından tutuklu bulunan İlker Başbuğ medyanın ilgiyle beklediği diğer tanıktı. O da kurallar gereği yemin ederken diğer tanıklarda olduğu gibi tüm salon ayağa kalkıyoruz yine. Başbuğ, o her zaman yaptığı basın toplantılarındaki gibiydi. Meseleyi kendi zaviyesinden anlattı uzun uzun. Yine ellerini kullanarak 'Genelkurmay asla yalan söylemez.' derken yükseltti sesini ve 'Eksik bilgi olabilir, yanlış bilgi olabilir ama Genelkurmay asla yalan söylemez.' dedi. Sanık ve yakınlarının alkışlarını alan Başbuğ, Balyoz planını Genelkurmay'ın emirleri çerçevesinde oynanan bir oyuna bağlamıştı ki, ikinci savcının Çetin Doğan'ın sözlerinden hareketle sorduğu soru bütün işleri bozdu. Avukatlar yine itiraz etti; ama akıllarda Başbuğ'un cevap verememesi kaldı.
Dünkü duruşmanın en unutulmaz olanı CHP'li vekilin tavrıydı. Hâkimden habersiz tutuksuz yargılananların yanına oturtulan vekil, sanıklarla birlikte aynı duygusal atmosfere girip, savcıya itirazda bulununca yakayı ele verdi. Mahkeme başkanının uyarısı ders niteliğindeydi: "İtiraz için ellerinizi kaldırınca ben sizi tutuksuz sanık zannettim. Hatta az önce 'Bekleyin, sonra söz vereceğim.' demem ondandı. Siz yasama için çalışan birisiniz, Meclis'te konuşabilirsiniz. Ama biz millet adına yargılama yapıyoruz. Vekil de olsanız oraya oturup savcıya müdahalede bulunamazsınız." Doğru söze ne demeli...
ALİ AKKUŞ - ZAMAN