Uzmanlara göre Türkiye tarımsal üretimde kendine yeter durumda, ancak kalıcı önlemler alınmazsa riskli ülkeler grubuna girebilir. Mevsimlik işçiler için de koruyucu önlemlerin artırılması talep ediliyor.
COVID-19 salgının etkileyeceği başlıca sektörlerden biri de tarım. Dünya Gıda Örgütü (FAO) ay başında yaptığı açıklamada, hükümetlerin salgının küresel gıda ticareti ve gıda güvenliği üzerindeki etkilerini azaltmak için ayrıca özen göstermesi gereği vurgulandı. Peki dünyanın en büyük un ihracatçısı ve Rusya’nın ikinci büyük ithalat pazarı konumundaki Türkiye, COVID-19 salgının etkilerine ne kadar hazırlıklı?
"Üretim devam ederse sıkıntı olmaz"
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi ve Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, salgının dünyada gıdanın stratejik önemini öne çıkardığını belirterek “Her ülke için potansiyeli ölçüsünde tarımda kendine yetebilirlik daha fazla önem kazanmaya başladı” diyor.
Türkiye’nin sahip olduğu potansiyel açısından tarımda şanslı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gülçubuk'a göre ancak tarımda izlenen politikalar, kırsalın boşalması ve tarım nüfusunun yaşlanması nedeniyle de gelecek için belirsizlikler söz konusu. Gülbuçuk, "Birçok üründe kendine yetebilen, fakat üretim planlamasının ve uzun dönemli plan-projeksiyon eksikliği nedeniyle Türkiye’de riskli ülkeler grubuna her an girebilir. Bunun için bugünden kalıcı önlemler alınmalıdır” görüşünde.
Salgınla birlikte artık hiçbir ülkenin tarımı yok sayarak davranamayacağını belirten tarım uzmanı Ali Ekber Yıldırım da “Türkiye mevcut tarımsal üretimini sürdürürse, kendine yeterlilikte ciddi sorunlar yaşanmaz” diye konuşuyor.
İhracat ve yem sektörü etkilenecek
Normal koşullar altında Türkiye hububat, sebze ve meyve üretiminde kendine yeter konumda. TÜİK'e göre toplam tahıl üretiminde 2018-2019 piyasa döneminde yurt içi üretimin yurt içi talebi karşılama oranı 92,4 iken tahıl üretiminde en büyük paya sahip olan buğdayın yeterlilik oranı ise yüzde 100,5 olmuştu.
Geçen yıl 19 milyon ton buğdayın üretildiği Türkiye'de 10 milyon ton da buğday ithalatı yapıldı. Türkiye buğday ithalatının yüzde 80’ini Rusya’dan yapıyor. İthalatın önemli bölümü makarna, un ve diğer ürünlerin ihracatı için kullanılıyor. Ancak salgın sonrası Rusya buğday ihracatını, Avrasya Ekonomi Birliği de soya, ay çiçeği çekirdeği, kepek gibi ürünleri kotaya bağladı.
Türkiye dünyanın en büyük un ihracatçısı konumunda. Ancak özellikle Rusya ve Avrasya ülkeleri gibi büyük hububat üreticisi ülkelerin ihracat yasakları, Türkiye’yi yem ithalatı ve gıda ürünü ihracatında sıkıntıya sokacağı tahmin ediliyor.
“Son 5-6 yıldır yapılan ithalatın önemli bir nedeni, gıda enflasyonunu düşürmek için fiyatı pahalı her ürün ithal ediliyordu. Şimdi artık ithalat kolaylığı büyük ölçüde ortadan kalkacak” diyen Yıldırım sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bu kesintiler iç piyasada ürün bulamama sorunu yaratmaz ama makarna ve un gibi ürünlerin ihracatı azalacak. Makarnacılar, ihracat yerine iç piyasaya dönecek” dedi.
Prof. Dr. Gülçubuk da yem olarak kullanılan yağlı bitkiler, soya ve baklagillerde sorun yaşanacağını belirterek “Bu durum hem insan beslenmesi ve hem de hayvancılık açısından büyük sorunlar yaşatacaktır. Meyvede ve sebzede genelde kendine yetebilen bir ülke olan Türkiye, gelecekte özellikle tahıllarda, yem bitkilerinde, yağlık bitkilerde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabilecektir” uyarısını yapıyor.
Bu koşullarda yemle ilgili sorun olacağını belirten Yıldırım, “Çünkü soya üretemiyoruz, ancak 3 milyon tondan fazla tüketimimiz var. Yem hammaddelerinin yüzde 60’ı ithal ediliyor“ diyor.
Geçici tarım işçileri AFAD çadırlarında
Öte yandan tarım sektörünü yakından ilgilendiren bir başka konu da Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde, bazı sebze ve meyve ürünlerinde, hasat mevsiminin başlaması. Ayrıca diğer bazı tarım ürünlerinde de ekim ve dikim zamanı geldi. Ekim, dikim ve hasatlarda mevsimlik tarım işçisi çalışıyor.
Barınmaları ve sigortasız çalıştırmaları sorun olan yaklaşık bir milyon mevsimlik ve geçici tarım işçisi, bu mevsimde memleketlerinin dışına çıkarak hasat yapıyor. Bunların büyük bölümü doğu, güneydoğu bölgelerinden ve Suriyelilerden oluşuyor.
Ancak İçişleri Bakanlığı, seyahat yasağının gelmesiyle geçici tarım işçilerinin durumuyla ilgili de bir genelge yayınladı. Buna göre her ilin mevsimlik işçi ihtiyacı öncelikle kendi şehrinden karşılanacak. İşçilerin yeterli olmadığı yerlerde, ihtiyaç olan ilin valisi, talep edilen ilin valisinden geçici işçi isteyecek. Bu işçiler sağlık kontrolünden geçirilerek, transit olarak çalışacakları illere gönderilecek. Tarım Bakanlığı da yeni bir genelgeyle işçilerin AFAD’ın kuracağı, sıhhi şartlara uygun çadırlarda konaklayacaklarını duyurdu.
"Yardım masaları kurulsun"
Genelgenin insani olmaktan çok tarımsal üretime odaklandığı eleştirisini getiren Gülçubuk, “On yıllardır süregelen bu iş gücü hareketliliğinin başrolünde çocuk işçiler var. Başka illere çalışmaya gidecek yerli ve yabancı işçilere yönelik özel taşıma araçları, korunaklı ve sağlıklı ulaşım, gittikleri yerde insana yakışır yaşam, barınma ve iş ortamının mutlaka oluşturulması, rutin sağlık kontrollerinin yapılması, 15 yaşından küçük çocuklar için özel eğitim ve yaşam programlarının geliştirilmesi lazım” diye konuşuyor.
Geçici tarım işçilerinin dörtte birinin 20 yaşından küçük olduğunu hatırlatan Gülçubuk, bu işçilerin sorunlarına müdahale için özel bir çağrı merkezi ve iletişim hattının kurulmasını ve yoğun işçiliğin yaşandığı Adana, Hatay, Mersin, Konya, İzmir, Manisa, Antalya gibi illerde özel yardım masaları oluşturulmasını öneriyor.
Mevsimlik işçilerin virüs getireceği endişesiyle üreticinin korkabileceği uyarısını yapan tarım uzmanı Ali Ekber Yıldırım, bu şekilde ürünlerin tarlada kalabileceği tehlikesine de dikkat çekiyor. Yıldırım, “Kısa vadede mutlaka hasat zamanı gelmiş ürünlerin hasadının yaparak tüketim bölgelerine satışının sağlanması lazım” diyor.
Yıldırım, ayrca “Haziran, temmuz gibi sebze ve meyvede bir sıkıntı olmasını istemiyorsak şimdiden tedbirlerin alınması gerekiyor. Devlet fide, tohum, gübre gibi ürünleri bir süre kendisi verebilir ya da satın alıp, üreticiye dağıtabilir. Ama işçilik ve tarladaki sorunun öncelikle çözülmesi lazım” diye sözlerini sürdürüyor.