Taş işçiliğinin ve hoşgörünün büyülü kenti Mardin
-Ezan ve çan sesinin birbirine karıştığı, farklı
kültürlerin hoşgörüyle, kardeşçe yaşadığı Mardin,
camileri, medreseleri, kiliseleri ve taşın adeta
oya gibi işlendiği evleriyle, turi
MARDİN (A.A) - Meral Özdemir - Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
turizmde yıldız kentlerinden olan hoşgörü şehri Mardin, camileri, medreseleri,
kiliseleri ve taşın adeta oya gibi işlendiği evleriyle, son yılların en önemli
cazibe merkezlerinden biri olma yolunda.
Yörede "Gecesi gerdanlık gündüzü seyranlık" olarak tanımlanan taşın ve
hoşgörünün kenti Mardin, camileri, tarihi medreseleri, kiliseleri, manastırları
ve kendine özgü mimarisiyle adeta bir açık hava müzesi görünümünde. Mardin
Ovasının ortasında yükselen, kalker ve lavlarla örtülü bir dağın yamacında
kurulu eski Mardin, taşın oya gibi işlendiği evleriyle ziyaretçilerine büyülü bir
atmosfer sunuyor.
Ezan ve çan sesinin birbirine karıştığı, dillerin ve dinlerin kenti
Mardinde, abbaralar (üstü ev olan sokak geçitleri), daracık merdivenli sokaklar,
ziyaretçisine tarihi bir yapıyı sunmasıyla her an sürpriz yapmaya hazır.
Mardin Müzesi, kentte ilk görülmesi gereken yerler arasında. Kent
merkezindeki 1. Caddede Atatürk Anıtı yanındaki müze tamamen kesme kalker
taşından yapılmış. Üç katlı müzenin ilk katında konferans, sergi ve dinlenme
salonları yer alıyor. İkinci katında etnografya sergi salonu, kütüphane ve eser
depoları, üçüncü katta ise Gırnevas Höyük kazısında çıkarılan bazı eserlerle,
satın alınarak müzeye kazandırılan arkeolojik eserler izlenime sunuluyor.
Kızıltepe ilçesine bağlı Sürekli köyünde yapılan kanalizasyon çalışması sırasında
bulunan ve Kırk Haramilere ait olduğu düşünülen paha biçilemeyen altın, gümüş ve
süs eşyalar da müzeyi ilginç kılıyor.
Yine aynı cadde üzerinde sarp kayalar üzerine oturtulmuş Mardin Kalesi de
kentte görülmesi gereken mekanlardan sadece biri.
-Kasımiye Medresesi-
Yapımına Artuklular döneminde başlandığı ve Akkoyunlular döneminde, Sultan
Kasım tarafından 1487-1502 yılları arasında tamamlandığı kabul edilen kentteki en
büyük medrese olan Kasımiye Medresesi ise görkemli yapısıyla ziyaretçilerini
ağırlıyor. Duvarlarında astronomi ve tıp bilimine ait simgelerin bulunduğu,
avlusunda genişçe bir havuzun yer aldığı medresede, havuzdan birkaç metre
uzaklıkta bir çeşmeden akan su oluktan geçerek havuza ulaşıyor. Havuz, insan
yaşamını doğumdan ölüme kadar anlatmak için felsefi bir yaklaşım ve mimariye ait
bir düşünceyle tasarlanmış. Mistik havasıyla baş döndüren medresenin girişinde
kurulan tezgahlarda Mardine özgü el işleri satın alınması seçenekler arasında.
Medrese Mahallesinin kuzeyinde yer alan 1385 yılında Melik Necmeddin İsa
tarafından yaptırılan Zinciriye Medresesi ise girişindeki taş işlemeler ve
dilimli kubbeleriyle dikkat çekiyor.
Cumhuriyet Meydanında bulunan Artuklu dönemine ait 13. yüzyıl yapısı
Latifiye Camisi, 200 yıllık ve hala postane binası olarak kullanılan tarihi yapı,
hemen karşısında Şehidiye Medresesi, hazreti Muhammedin ayak izinin bulunduğu
Sıtti Radviye Medresesi ile Ulu Cami, Mardine gelen konukların mutlaka görmeleri
gereken yerler arasında.
-Deyrulzaferan Manastırı-
Mardinde bugüne kadar varlığını devam ettiren manastırlardan ihtişamlı bir
yapıya sahip Deyrulzaferan Manastırı ise, adını bölgede yetişen ve yörede
"zaferan" olarak bilinen safran çiçeklerinden almış. Mardinin 4 kilometre
dışında inşa edilen ve geçmişte safran renginde olduğu belirtilen manastır,
turistlerin ziyaret ettiği mekanların başında geliyor. Bir dağ yamacına kurulan
Deyrulzaferan manastırı, içinde 52 Süryani patriğinin mezarlarının bulunmasıyla
da dikkat çekiyor.
Manastır, Hıristiyanlığın yayılmasından önce de güneşe tapanların (Şemsiler)
ibadet yeri olarak kullanıldığından bu dönemden izler de taşıyor. Dolayısıyla
manastırın tarihi Hıristiyanlığın doğuşundan çok öncesine dayanıyor.
Manastırın kuzeyinde kayalara oyulmuş Meryem Ana Kilisesi (Theodoros
Tapınağı) ve Mor Yakup Manastırı da görülmesi gereken mekanlar arasında.
Midyat ilçesine 23 kilometre mesafedeki Mor Gabriel Manastırı da dünyada
üçüncü büyük manastır olarak tarihi boyunca yaşadıklarını konuklarına adeta
fısıldıyor.
Ayrıca Midyatın eski ismi "Hah" olan tarihi Anıtlı köyü, ilk kez görenleri
adeta büyüleyen eserler barındırıyor. Anıtlı köyünde yer alan ve Süryanilerin Mor
Gabriel Manastırından sonra 9 asır boyunca metropolitlik merkezi olarak
kullandığı Mor Sobo Katedrali ile 2 bin yıllık anıtın üzerine kurulan Meryem Ana
Kilisesi görenleri adeta büyülüyor.
-Dara harabeleri-
Mardine 30 kilometre uzaklıkta bulunan Dara harabelerini de görmeden
kentten ayrılmamak gerek. Dara köyünün altında kalan antik kentte, milattan sonra
5. yüzyıla ait kaya mezarları bulunuyor. Antik kaynaklarda Mezopotamyanın
"Efes"i olarak tanınan Dara antik kenti, İpek Yolu üzerindeki önemli bir
yerleşim. Burada yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan kalıntıların dünyanın
ilk barajına ait olduğu tahmin ediliyor. Dara kent kalıntıları, kayalar içine
oyulmuş, çevresi 8-10 kilometreyi bulan geniş bir alana yayılmış. Buralarda
mağara evler, kent kalıntıları içinde kilise, saray, çarşı ve depoları,
sarnıçlar, zindan, tophane ve su bendini halen görmek mümkün.
-Hazreti Muhammedin torunu Zeynel Abidin-
Nusaybin ilçe merkezinde ise Hazreti Muhammedin torunu Zeynel Abidin adına
yapılan cami, ilçenin önemli yapılarından biri. Caminin yanında hazreti
Muhammedin torunlarından Zeynel Abidin ve kız kardeşi Zeynepin türbeleri ile
hazreti Muhammedin berberliğini yaptığı rivayet edilen Selman-ı Pakın
ziyaretgahı da mutlaka görülmesi gereken mekanlardan.
Mardin merkeze 20 kilometre uzaklıktaki Ğurs Vadisi ve Nusaybindeki Beyazsu
ile Mardine sadece 10 kilometre uzaklıktaki Zınnar Bağları, dağ ve doğa yürüyüşü
için uygun seçenekler arasında yerini alıyor.
İlçedeki eski bir tapınak kalıntısı üzerine inşa edilen Mor Yakup Manastırı
ise özgün yapısıyla ziyaretçilerini bekliyor.
-Zamanın durduğu şehir-
Farklı etnik grupların tarih boyunca bir arada yaşadığı, Anadolunun engin
hoşgörüsünü yaşatan Mardin, zengin kültürel yapısıyla baş döndürüyor. Kiliseleri,
camileri, dar sokakları, altın ve gümüş işliğiyle, özgün bir kent olan Mardinin
büyülü havasını solumak için 3 gün yeterli olabilir. Mimari yapısıyla bir ortaçağ
kentini andıran ve zamanın durduğu hissini uyandıran Mardinde gün doğumu ve gün
batımı da bir başka güzel.
Gece, kente özgü taş mimarisi örneğini yansıtan Erdoba Konakları veya Cercis
Murat Konağında "Reyhani" müziği eşliğinde zengin yöre mutfağının da tadına
bakılabilir. Sembusek, ikbebet (haşlanmış içli köfte), kibe bumbar, dolma,
kaburga ve etli ekmek, incasiye (erik yahnisi) ve peynir helvası lezzet
duraklarından sadece birkaçı.
Mardinin hareketli ve renkli çarşısında vakit geçirirken, egzotik
baharatlar, badem şekeri, telkari gümüş, el işi bakır objeler, fırınlarda
kurutulmuş ekmek ve yöreye özgü organik olarak üretilen sabun satın alınabilir.
-Nasıl gidilir-
Mardine hava yoluyla gitmek isteyenler için de haftanın her günü kente uçak
bulmak mümkünken, otomobil veya otobüsle ulaşmak isteyenlerin, İstanbuldan bin
448, İzmirden bin 429, Ankaradan ise 995 kilometre yol kat etmesi gerekiyor.
Butik otellere dönüştürülen tarihi konakların yanı sıra, şık oteller,
pansiyona dönüştürülen otantik Mardin evleri ile ilçelerdeki otellerde de
konaklamak mümkün.
Yayıncı: İrfan Cemiloğlu