Yargıtay başsavcılığı tarafından Ak Parti için açılan kapatma davasına Türkiye'nin her yerinden tepkiler gelmeye devam ediyor.
MAZLUM-DER'DEN KINAMA
Mazlum Der Batman Şubesi, AK Parti hakkında açılan kapatma davasına tepki gösterdi. Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan Mazlum Der Batman Şube Başkanı Murat Çiçek, ülkenin demokratik kazanımlarını geriye götüren tüm parti kapatma girişimlerini kınadıklarını kaydetti.
Halen yürürlükte bulunan 1982 Anayasası döneminde, bugüne kadar 18 siyasi partinin kapatıldığına dikkat çeken Çiçek, ülkenin siyasi partiler mezarlığına dönüştüğünü ifade etti.
Bir süre önce DTP'nin kapatılması içen dava açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Ak Parti'nin kapatılması istemiyle de Anayasa Mahkemesi'ne dava açtığını hatırlatan Çiçek, parti kapatmanın yargısal bir gelenek haline geldiğini, toplumun önemli çoğunluğunun desteğini alan partilerin dahi kapatma tehdidinden muaf olamadığı bir siyasal ve yargısal sistemde demokrasi bahsedilemeyeceğini savundu.
MANİSA TİCARET VE SANAYİ ODASI
Manisa Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Koşmaz, ''Dalga dalga ülkemizi de etkilemeye başlayan bir ekonomik sıkıntı varken, gündemin ilk maddesine kapatma davasının yerleşmesi, ülke ekonomisi için telafisi mümkün olmayan zararlar doğurabilir'' dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından AK Parti hakkında açılan kapatma davasıyla ilgili olarak MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Koşmaz imzasıyla yapılan yazılı açıklamada, demokrasilerin, toplumdaki değişik kesimlerin ve siyasi görüşlerin birbirini hoşgörüyle karşılaması esasına dayandığına yer verilerek, şöyle denildi:
''Bu çerçevede, 21. yüzyılda siyasi partilerin kapatılmasını demokrasiye uygun bulmadığımıza, bu tip girişimleri başta AB ülkeleri olmak üzere, tüm dünyaya açıklamakta güçlük çekebileceğimize inanıyoruz. Aslında ortada bir suç varsa bu suçu işleyen bu siyasi parti değil, o partinin mensuplarıdır. Bu açıdan da baktığımızda siyasi partilerin kapatılmasını kabullenmemiz söz konusu olamaz. Dünya ekonomisinin risk altında olduğu, dalga dalga ülkemizi de etkilemeye başlayan ekonomik sıkıntı varken, gündemin ilk maddesine kapatma davasının yerleşmesi, ülke ekonomisi için telafisi mümkün olmayan zararlar doğurabilir. Yanlıştan dönüleceğini ve demokrasimizin elde etmiş olduğu kazanımların artırılarak ilerlemesini arzu etmekteyiz.''
Mazlum Der olarak anti-demokratik mahiyet arz eden ve ülkenin demokratik kazanımlarını geriye götüren tüm parti kapatma girişimlerini kınadıklarını belirten Çiçek açıklamasında şunları kaydetti: "Geniş toplum kesimlerinin kapsamlı bir Anayasa reformunu beklediği ve özlediği bir dönemde başörtüsü üzerinden geliştirilen politik-anayasal spekülasyon, maksadının aksine hak ve özgürlükler gündeminde duraksamaya ve gerilemeye yol açmıştır. Hükümet eden siyasal partinin kapatılması girişimi, hak ve özgürlükler konusunda mütereddit kalan hükümete de bir ihtar mahiyetindedir. Bu anlamda cari Anayasa'da yer alan 'Siyasi partiler demokratik siyasi yaşamın vazgeçilmez unsurlarıdır' hükmünün de hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur."
SAADET PARTİSİ
Saadet Partisi (SP) Adana İl Başkanı Sıtkı Cengil, Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AK Parti) karşı açılan kapatma davasının demokrasi ve millet iradesine yapılmış bir müdahale olduğunu söyledi.
Cengil, yaptığı açıklamada, demokrasiden yana olanların parti kapatmayı tasvip etmesinin düşünülemeyeceğini dile getirerek, "Demokrasilerde partileri millet açar millet kapatır. Bu müdahale maalesef demokrasimizi bir kez daha tartışmalı hale getirmiştir.Tartışmalı bir demokrasi ile Türkiye'nin problemlerini çözmesi, ileri gitmesi mümkün değildir. Bugüne kadar bu tür müdahalelerin ülkemizi ne kadar geri bıraktığı milletimiz tarafından çok iyi bilinmektedir." dedi.
Yargı yetkisini kullananların bir takım varsayımlara dayanarak bu yetkilerini millet iradesine karşı kullanmamalarını isteyen Cengil, şöyle devam etti: "Millet iradesine karşı odak olma hali anayasamıza göre suçtur. Bu gelişmeler yaşanırken CHP ve DSP idarecilerinin tutumları da oldukça dikkat çekicidir. Demokrat olmanın asgari şartı demokrasiye yapılan müdahalelere karşı durabilmektir. Geçmişte demokrasi dışı yollardan medet umanların milletten nasıl tokat yediklerini gördük. Bundan herkesin ders çıkartması gerekir."
HASAN CELAL GÜZEL
Eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel, ''AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan davanın izahının olmadığını'' savundu.
Güzel, Antalya'nın Kumluca ilçesinde Kumluca Belediyesi ve Eğitimciler Birliği Sendikası Kumluca Şubesi'nce düzenlenen ''Demokrasi'' konulu konferansa katıldı. Güzel, buradaki konuşmasında ''AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan davanın izahının olmadığını'' söyledi. Güzel, ''Bu ülkede laiklik karşıtı olmakla bir parti suçlanıyorsa ve laiklik karşıtı olmanın odağı olarak gösteriliyorsa ve bu yüzden kapatma davası açılıyorsa bunun izahı yoktur. Türkiye'de laiklik zedelenmişse dinin devlete müdahalesiyle değil devletin dine müdahalesiyle olmuştur. Bunun da yolu yordamı bellidir, düzeltme şekli bellidir'' dedi.
Türkiye'de 100 yılı aşkın süredir verilen demokrasi mücadelesinin başka ülkelerde yüzyıllardır verildiğini ancak bu mücadele verilirken kişisel hak ve hürriyetlere müdahalede bulunulmadığını savunan Güzel, şunları kaydetti:
''Efendim Başbakan Madrid'deyken 'baş örtüsünü inançları dolayısıyla kızlar örtüyorlar, velev ki böyle örtmeseler siyasi bir simge olarak örtseler dünyanın neresinde görülmüş bunun yasak olduğu' demiş. Hakikaten neresinde görülmüş? Ben bunu senelerdir yazıp çiziyorum. Siyasi simge de olabilir. İnsanlar göğüslerine amblem koyup gitmiyorlar mı, parti amblemlerini? O baş örtülü kızlar diyelim ki İslamcı diye alınmıyor ama en az onlar kadar bu fikre sahip olan erkekler içeri girebiliyor. Bu ne çarpık bir düşüncedir.''
Kumluca Kaymakamı Abdullah Aslaner, Güzel'e günün anısına plaket verdi.
TZOB BAŞKANI BAYRAKTAR
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Anayasal düzenin korunması amacıyla siyasi partilerin kapatılmalarının demokrasimize fayda getirmediği gibi oluşturduğu kaos ortamının beklenmedik yeni siyasi gelişmelere sebebiyet verdiği yakın tecrübelerimizle sabittir" dedi.
Şemsi Bayraktar, AK Parti'ye yönelik kapatma davasıyla ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Demokratik bir hukuk devleti olan Anayasa'nın, yasama, yürütme ve yargının görev ve sorumluluklarını açıkça belirlediğini ifade eden Bayraktar, Anayasal hukuk düzeninin dayandığı temel ilkelerin korunmasının Anayasal kuruluşların görev ve sorumlulukları kapsamında olduğunu kaydetti.
Şemsi Bayraktar, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Ancak, bu sorumlulukların gerekleri yerine getirilerken geçmiş tecrübelerin iyi değerlendirilmesi, ülkemizin geçirmekte olduğu ekonomik ve siyasi krizlerin de göz ardı edilmemesi, yeni siyasi krizlere neden olacak tutum ve davranışlardan kaçınılmasında mutlak bir zaruret vardır. Anayasal düzenin korunması amacıyla siyasi partilerin kapatılmalarının demokrasimize fayda getirmediği gibi oluşturduğu kaos ortamının beklenmedik yeni siyasi gelişmelere sebebiyet verdiği yakın tecrübelerimizle sabittir. Ülkemiz AB yolunda önemli mesafeler aşmış, demokratik yapımız ve hukuk sistemimiz fevkalade güçlenmiştir. Yargı süreci başlamış olan bu konuda güçlü hukuk sistemimizin en doğru ve sağlıklı bir sonuç ile çıkacağına inanıyoruz."
MEMUR-SEN ŞUBESİ
Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AK Parti'yi kapatma istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne açtığı davaya sivil toplum örgütleri tepki gösterdi. Bursa'da çok sayıda sivil toplum kuruluşunun destek verdiği basın açıklamasında, partilerin ancak millet tarafından sandıkta kapatılabileceği vurgulandı.
Orhangazi Parkı'nda Memur-Sen İl Temsilciliği tarafından düzenlenen kitlesel basın açıklamasına yaklaşık 100 kişi destek verdi. Demokrasilerde parti kapatmanın idam cezasıyla eş değer olduğunu belirten Memur-Sen İl Temsilcisi Aydın Kılıç; "İdama karşıysanız, parti kapatmaya da karşı olmanız gerekir. Yargı, hukuku, iktidar mücadelesinin aracı haline getirmemelidir. Ülkenin iyiye gitmesini istemeyen çevreler, istikrardan rahatsızlık duyuyor. Demokrasimiz bunu aşacaktır. Türkiye'nin istikrara ve kalkınmaya ihtiyacı vardır. Bu olay tüm 70 milyonu dünya kamuoyuna mahcup etmiştir. Bu dava yargının acilen derinden ıslah edilmesi gerektiğini bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor." dedi. Cumhurbaşkanlığı makamının da siyaset üstü olduğuna dikkat çeken Kılıç, açılan davanın demokrasiye aykırı olduğunu söyledi.
Açıklamanın ardından grup davayı alkışlarla protesto etti. Ardından grup sessizce dağıldı.
BBP LİDERİ YAZICIOĞLU
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı ve Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu, terör ve şiddeti biçim olarak benimseyen siyasi partilerin dışında siyasi partilerin kapatılmasına karşı olduklarını söyledi.
Yazıcıoğlu, Kocaeli Erzurumlular Federasyonu tarafından Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümü etkinliğine katılım için geldiği Gebze'de bu program öncesi bir basın toplantısı düzenledi. Şıkoğlu Restorant'ta gerçekleşen basın toplantısında Yazıcıoğlu, basın mensuplarının "Yargıtay Başsavcılığı'nca AKP'nin kapatılması için açılan dava hakkına ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki sorularını cevapladı.
"BBP kuruluşundan bu yana demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile yerleşmesini, partilerin vatandaşların oyu ile takdir edilmesini, iktidar olmasını veya iktidardan uzaklaştırılmasını savunur. Bir siyasi parti terör ve şiddeti metot olarak kullanmıyorsa -ki terör şiddeti metot olarak kullanan parti zaten demokrasiden söz edemez- kapatılmamalıdır. Bir ülkede demokrasi ancak fikirlerin çoğulcu olarak yayılmasıyla var olur. O nedenle terör ve şiddeti metot olarak benimsemeyen partilerin kapatılmasına karşıyız" diyen Yazıcıoğlu, "Türkiye'de bugüne kadar 30 defa parti kapatıldı. Kapatılan partiler tabela değiştirerek yollarına devam etti. Parti kapatmaların Türkiye'de demokrasiye hiçbir faydası olmadı. Şimdi de ülke gündemini parti kapatma ile doldurduk. Aşını, işini, geçim derdini düşünenlerin, insanca bir ücret alıp emeklilik sonrası insanca ölmek isteyenlerin sorunlarının tartışılmadığı bir ortamda vatandaşlar da böylesi gelişmelerin yaşanmasından bıktı" dedi.
Tartışılması gerekenin iktidar partisinin dış politikası, ekonomik uygulamalardaki yanlışlıkları olduğunu, bu konuların bir türlü tartışılamadığına değinen Yazıcıoğlu şöyle devam etti: "BBP olarak daha demokratik, millet iradesine dayalı seçim yapılmasından ve demokratik uygulamalardan yana olduk. Ancak ne geçmiş iktidarlar ne de mevcut iktidar temel demokratik gereklerin hiçbirini yerine getirmedi. Milletten aldıkları büyük yetkiyi çarçur ettiler. Sistemin olumsuzlukları içinde bir kördüğüm oluştu. Gündemdeki bu konu sistemden kaynaklanıyor. Laikliğin algılanmasında standart oluşmamasının sıkıntılarını yaşıyoruz. Bir partinin kapatılması Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmaz."
Konuşmasında üniversitelerdeki türban konusune da değinen Başkan Muhsin Yazıcıoğlu, "Türkiye'de türlü gerekçelerden ötürü örtünmeye ihtiyaç duyan bir kesim var. Bu gerçek üzerinden eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak durumundayız. Aksi taktirde laiklik belli bir inancı koruyan, savunan değil dışlayan bir konuma gelir. Halbuki laiklik din ve vicdan özgürlüğünü sağlayan, din işlerini devlet işlerinden ayıran, herkesin bir başkasının özgürlüğünü kısıtlamadan yaşadığı bir metottur. İnsanlar ancak bu şekilde mutlu olur ve mutlu insanların yer aldığı ülkeler daha rahat büyüyüp gelişir. Hepimizin hedefi mutlu, huzurlu bir Türkiye inşa etmektir. Ayrılık ve aykırılığı değil birlik ve bütünlüğü sağlamaktır" diye konuştu.
Ekonomik gelişmeler üzerine değerlendirmede bulunması istenen Yazıcıoğlu konuya ilişkin soruya ise, "Normal süreçlerin yaşandığı bir ülkede ekonomi üzerine siyasi öngörüde bulunabilir ama bu tür öngörüler normal ülkelerde olur. Türkiye'de kimse yarınlar için net bir şey söyleme şansına sahip değil. Her an birileri yetkisini meşru düzenden almadan farklı bir şekilde kullanabilir" dedi. Türkiye'nin birinci önceliğinin eğitim, üretim ve üretken insanlar olduğunu savunan Yazıcıoğlu, "Ama bunları yapacak fırsatları bir türlü bulamıyorsunuz. Bir taraftan terörle mücadele, diğer taraftan AB ve ABD kıskacında tıkanıp kalıyoruz. Asıl üzerinde durmamız gereken kendi soy ve inanç haritamız üzerinde yer altı ve yer üstü zenginliklerini, kaynaklarını kullanıp merkez ülke haline gelmektir" diye konuştu.
Büyük Birlik Partisi olarak yapıcı bir muhalefet uyguladıklarını dile getiren Muhsin Yazıcıoğlu, şunları söyledi: "Biz doğruya doğru, yanlışa yanlış demesini hep bildik. Bir çok konuda öngörülerde bulunduk ve maalesef bu öngörülerimiz doğru çıktı. Uyarılarda bulunduk ancak dinlenmeyince olumsuz sonuçlar alındı. SSGSS yasa tasarısı için de uyarılarımız oldu. Kazanılmış hakları geri götüren, risk taşıyan meslekleri hiçe sayan politikaların terk edilmesi gerektiğini söyledik. SSGSS'nin bu şekilde çıkamayacağını söyledik." Yazıcıoğlu şöyle devam etti: "Sonrasında sendikalar sokağa indi ve direk kavgaya girme niyetinde olan Başbakan geriye adım atmak zorunda kaldı. Hükümet her şeyi ayak üstü söyleyip mıncırıklı bırakıyor. Bir adım ileri atıp ardından iki adım geri geliyor. Sizin bir kadronuz, hazırlığınız yok mu? İki dönemdir iktidara gelen bir partinin bu kadar dağınık ve ayak üstü tavırlar sergilemesini hayretle karşılıyorum. Şaşkın ördekler gibi suya ters dalıp bir türlü düz gidemiyorlar." dedi.
SAĞLIK-İŞ BAŞKANI BAŞOĞLU
Sağlık-İş Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, ''siyasi partilerin Cumhuriyet Başsavcısı ile Anayasa Mahkemesinin takibi ve denetimi dışına çıkarılması gerektiğini'' savundu.
Mustafa Başoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, ''bugüne kadar Cumhuriyet başsavcılarının, Anayasa Mahkemesinde açtığı davaların önemli bir kısmının İslami içerikli gerekçelere dayandığını'' ifade etti.
Başoğlu, şunları kaydetti:
''Son davanın gerekçesi ise bugüne kadar açılan davaların tümünden daha çok İslami içerikli iddialara dayanmaktadır. Mesela, Sayın Cumhuriyet Başsavcısı, Başbakan'ın cuma namazına gitmesi, helal gıda standartları, başörtüsü yasağının kaldırılması, yeni YÖK Başkanı Sayın Özcan'ın üniversitelerdeki özgürlükle ilgili yaptığı açıklama ve diğer gerekçeler toplandığında başsavcı, iktidar partisini kapatmak için tamamen İslami içerikli konular seçmiştir.
Siyasi partilerin, Cumhuriyet Başsavcısı ile Anayasa Mahkemesinin takibi ve denetimi dışına çıkarılması gerekiyor.''
EĞİTİM BİR SEN İZMİR ŞUBESİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın AK Parti hakkında açtığı kapatma davası, sivil toplum kuruluşları tarafından eleştiriliyor. "Demokrasilerde partileri halk açar, halk kapatır" diyen Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) İzmir Şube Başkanı Abdurrahim Şenocak, "Sonucuna bakılmaksızın bir niyet olarak bile ülkemizi hakiki demokrat ülke ve milletler nezdinde yeni bir ayıpla karşı karşıya bırakmıştır." diye konuştu.
Eğitim-Bir-Sen İzmir Şube Başkanı Şenocak, milletine güvenmeyen, milletin tercihlerinden önce tercihte bulunarak milli iradeye sınırlandırma getiren bu demokrasinin örneğinin ancak diktatörlerin kendisini halkına oylattırdığı ülkelerde bulunduğunu vurguladı. Sokakta gezen her iki kişiden birinin oy verdiği bir partiyi demokrasi sahnesinden uzaklaştırma girişiminde bulunanların ülke ve millet menfaatine hareket etmediğinin ortada olduğunu ifade eden Şenocak, parti kapatmakla, darbe yapmakla millet iradesinin bastırılamayacağını vurguladı. "Yargı milletin yargısıdır. Millet adına karar veren yargı milletten kopuk olamaz. Bağımsız yargı tarafsız da olmalıdır. Yargı, hukuku iktidar mücadelesinin aracı haline getirmemelidir." diyen Şenocak, şöyle konuştu: "Eğitim-Bir-Sen olarak ülkemizin, milletimizin menfaatini önemsiyor, hangi mevkide olursa olsun herkesin milli iradeye saygı göstermesi, demokrasinin çağdaş standartlarda uygulanmasının önündeki tüm engellerin kaldırılması gereğini ifade ediyor, darbelerin, parti kapatmaların, düşünce ve inanca müdahalelerin adının bile anılmadığı çağdaş, demokratik bir Türkiye özlemimizi tekrar vurguluyoruz."
BASS BAŞKANI
Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası (BASS) Genel Başkanı Turgut Yılmaz, ''Halkın oylarıyla seçilmiş, ülkeyi yöneten iktidar partisinin kapatılma çabalarını demokrasimiz açısından tehlikeli bir girişim olarak değerlendiriyoruz'' dedi.
Yılmaz, BASS Yönetim Kurulu adına yaptığı yazılı açıklamada, kapatılma girişimini üzücü ve tehlikeli bulduklarını belirtti. AK Parti'nin kapatılma girişiminin, ülkenin siyasal yaşamını ve uluslararası imajını zedeleyeceğini savunan Yılmaz, şunları kaydetti:
''Milli iradeye yönelik bir intiba yaratan ve demokrasimizi zedeleyeceği tüm kesimlerce kabul edilen bu girişimin, ekonomik ve sosyal alanda istikrara koşan ülkemiz yararına değil, ülkemizin siyasal yaşamına ve uluslararası imajına zarar verecek bir girişim olduğu, milletimizin ortak düşüncesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Demokratik, laik ve sosyal devlet anlayışını benimsediğini ve yaşattığını her fırsatta ifade eden 'Adalet ve Kalkınma Partisi' için iddia edilen hususların bağımsız Türk yargısının, adaletli, hür ve bağımsız vicdanında hak ettiği yeri bulacağı kanaatini taşıyoruz.''
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın AK Parti'nin kapatılması istemiyle açtığı davaya ilişkin, ''Türkiye'nin önemli sorunları var. Aşacağız bunları'' dedi.
Yazıcı, eski MHP Milletvekili Mehmet Gül'ün Fatih Camii'ndeki cenaze namazı çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin ''AK Parti'nin kapatılması için dava açıldı. Ne diyeceksiniz?'' sorusu üzerine Yazıcı, ''Türkiye'nin çok önemli meseleleri var. İçeriğine baktığınız zaman görüyorsunuz. Neler söylendiğini, şöyle bir irdelediğiniz zaman neyin önemli olup olmadığını görürsünüz'' diye konuştu.
''Kendinizle ilgili bir endişe duyuyor musunuz?'' sorusu üzerine de Yazıcı, şunları kaydetti:
''Ayak üstü bir şey söylemeyeyim. Gerçi bu konuda söyleyeceğim şeyler var. Kesinlikle böyle bir endişe söz konusu olamaz ama Türkiye hak etmedi. Hak etmediği bir davranış biçimiyle karşı karşıya... Sorumsuzca bir davranış. Türkiye'yi küçük düşüren bir davranış. Kesinlikle hukuk birinci sınıfta okuyan bir öğrencinin bile irdelediğinde hukukla bağlantı kuramayacağı bir çalışma ürünü, üzüldüm. Türkiye açısından üzüldüm. Kendi açımdan hiçbir üzüntüm yok.''
Yazıcı, bir gazetecinin ''Vicdan muhasebesi yaptığınızda 'Biz de keşke şunu yapmasaydık' dediğiniz bir şey oluyor mu?'' sorusu üzerine de şöyle konuştu:
''Olabilir mi? Ben fikir olarak herhangi bir konuda düşüncemi ifade edemez miyim? Düşünceyi yasak sayıyor. Düşüncenin ifade edilmesinin demokrasiye uygun olmadığını, laikliğe aykırı olduğunun kanaati bu... Bu çağda, yeryüzünde yaşayan, vicdanlarla alakalı hiçbir bireyin mantığının kabul etmesi, haklı demesi mümkün mü? Türkiye'nin önemli sorunları var. Aşacağız bunları.''
MEMUR SEN NİĞDE İL BAŞKANLIĞI
Memur-Sen Niğde İl Başkanı Celalettin Özüdoğru, "Demokrasilerde partileri millet kurar millet kapatır" dedi.
AK Parti'ye açılan kapatma davasına karşı tepkilerini açıklayan Özüdoğru, Türkiye'nin muhtıralardan, darbelerden ve parti kapatmalardan bıktığını, bu tür antidemokratik uygulamaların her şeyden önce halka yapılan bir haksızlık olduğunu söyledi.
Bu davanın açılmasını talihsizlik olarak değerlendiren Özüdoğru, Türkiye'nin dünyadaki itibarının zedelendiğini belirterek "Demokrasilerde meşruiyetin tek kaynağı milli iradedir. Bu, milli iradeye kilit vurmak demektir. Anayasa değişikliği yaptı diye bir parti kapatılamaz, Anayasa ve yasaları değiştirecek tek irade halk iradesidir, mahkemeler değil." şeklinde konuştu.
Yargının, hukuku iktidar mücadelesinin aracı haline getirmemesi gerektiğini kaydeden Özdoğru, "Bir savcı 70 milyon insanımızı bütün dünya önünde mahcup düşürmüştür. Dünyanın her yerinde sandıktan yeni güvenoyu alarak çıkmış bir siyasi partiye kapatma davası açmak ideolojik bir yaklaşımdan başka bir şey değildir. Bu dava yargının acilen ve derinden ıslah edilmesi gerektiğini bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Bu milletimizin iradesine ve demokrasimize tamamen aykırıdır." ifadelerini kullandı.
TESKOMB
Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği (TESKOMB) Genel Başkanı ve İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birliği (İESKOB) Başkanı Salahaddin Hünü, Türkiye'de iki üç günden beri devam eden olağanüstü bir halin yaşandığını belirterek, ''Herkes sağduyulu olsun, sağduyu ile işine gücüne baksın, orada bir meclis var işin gereği neyse yapılacak'' dedi.
İESKOB Olağan Genel Kurulu, 30 bölge birlik başkanı ve Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Şahap Kavcıoğlu'nun katılımıyla yapıldı.
TESKOMB Genel Başkanı ve İESKOB Başkanı Hünü, genel kurulda yaptığı konuşmada, dünyanın en zor işinin borç verme ve bunu geri toplama olduğunu belirterek, kefalet kooperatifleri olarak bu zor işi üstlendiklerini söyledi.
''Ekonomik olarak memleketin hal ve gidişinin pek iyi olmadığını'' öne süren, bu durumda esnaf ve sanatkarın işinin de iyi olamayacağını anlatan Hünü, bu kötü gidişi önlemede sadece ülke yönetimine değil, değişen koşullara ayak uydurma noktasında esnaf ve sanatkar ile onların örgütlerine de iş düştüğünü kaydetti.
Hünü, küçük esnaf ve sanatkarın birleşmesi, teknolojisini ortak olarak yenilemeleri sağlanamadığı takdirde, yakın gelecekte hiç kimsenin, hiç bir yerde çekiç sesi duyacağını sanmadığını ifade ederek, ''Bu ülkede, esnaf ve sanatkarlara ortak imalat atölyeleri kurarak, bu sorunları halledebiliriz diye düşünüyorum'' dedi.
Türkiye'de 266 kooperatifin, 500 milyon YTL'ye ulaşan borcun tahsili konusunda adeta bıçak sırtında olduğunu belirten Hünü, ''Bu para batarsa, Türkiye'deki sistem batmış demektir. Onun için kooperatifler aynı bir banka gibi çalışmalıdır. Verdiğimiz paranın geri dönmesi için çalışmalısınız. kim yanlış yaparsa karşısında beni bulacak'' diye konuştu.
-''HERKES İŞİNE GÜCÜNE BAKSIN''-
Salahaddin Hünü, ülke gündeminde yaşanan gelişmelere ilişkin yaptığı değerlendirmede de, şunları kaydetti:
''Türkiye'de olağanüstü bir hal, iki üç günden beri devam ediyor. Bu devlet bizim, bu hükümet bizim, bu ülkenin içinde yaşayan insanlar biziz. Bu ülkeyi selamete götürecek her kararın altına hiç düşünmeden imzamı atarım. Onun için herkes sağduyulu olsun, sağduyu ile işine gücüne baksın. Orada bir meclis var, işin gereği neyse yapılacak.''
MEMUR SEN İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI
Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) İstanbul İl Başkanlığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın AK Parti'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde açtığı davaya tepki gösterdi. Sultanahmet İstanbul Adliyesi önünde yapılan açıklama yapan Memur-Sen İstanbul İl Sekreteri Ali Yalçın, olayı Türk demokrasisine vurulmuş bir darbe olarak niteledi.
Memur-Sen üyeleri Sultanahmet'teki İstanbul Adalet Sarayı yanında bulunan parkta bir araya gelerek adliye önünde basın açıklaması yapmak istedi. Adliye binası önüne gitmek isteyen grup, başsavcılığın izin vermediği gerekçesiyle polisler tarafından engellendi. Basın açıklaması yapmak isteye grup ile polis arasında zaman zaman sözlü tartışmalar yaşandı. Polisin izin vermemesi üzerine açıklama adliye önündeki caddede yapıldı. Açıklamayı yapan Memur-Sen İstanbul İl Sekreteri Ali Yalçın, kapatılmış parti mezarlığına dönen Türkiye'nin 28. parti kapatma davasıyla karşı karşıya olduğunu belirterek, bu tür davranışları sivilleşmeye, temel hak ve özgürlüklere, Türk demokrasisine vurulmuş bir darbe olarak gördüklerini söyledi. Yalçın, Türkiye'nin bu bürokratik kurumlarla artık yaşayamayacağını ifade ederek halkın iradesini hiçe sayan anlayışlara karşı kanuni müeyyideler getirilmesi gerektiğini savundu.
Halkın dörtte üçünün mutabakat sağladığı bir konuyu "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olarak düşünmek son derce yanlış olduğunu dile getiren Ali Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Geçmiş dönemlere ait kişisel kalmış laiklik anlayışlarını hala topluma dayatmanın bir manası yoktur. Bu elbise Türkiye'ye dar geliyor. Türkiye'de kurumlar, sorunların çözümüne odaklanmak yerine, demokratik seçimlerle iş başına gelen yönetimler hakkında çetele tutuyor. Taraflı yayınları delil diye topluyor, dosyalıyor, zamanı geldiğinde işleme koyuyor. Bu yönüyle değerlendirildiğinde bazı kurumlarımız demokrasi karşıtı eylemlerin odağı olmuş durumdadır. Yaşanan bunca trajedide öğretmenler olarak bizim de payımız olduğunu düşünüyoruz. Demek ki, öğrencilerimize yeterince demokrasiyi özümsetememişiz. Bu yüzden halkımızdan özür dileme ihtiyacı hissediyoruz.''
İlke olarak hangi parti olursa olsun kapatılmasına karşı olduklarını kaydeden Yalçın, Anayasa Mahkemesi'nin daha sağduyulu hareket edeceğine inandıklarını ve partilerin hak oylarıyla kapatılması gerektiğini ifade etti. "Milleti de kapatın, Yeter söz milletin, Milletin iradesi kapatılamaz, Yargı özgürlüklerden elini çek, Laiklik bahane Ergenekon şahane, Yargı savcının çiftliği değil" yazılı döviz taşıyan ve slogan atan grup, basın açıklamasının ardından olaysız dağıldı.
TÜRKONFED
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Celal Beysel, AK Parti hakkındaki kapatma davasına ilişkin olarak, ''Bu durumda olmamızda, ülkemizde demokratik geleneklerin yerleşmesi için yeterli mücadeleyi vermemiş, çoğu kez popülizme sarılmış, kendilerine karşı olmayan antidemokratik ya da antilaik çıkışlar karşısında sessiz kalmış olan siyasi partilerimizin sorumluluğu büyüktür'' değerlendirmesinde bulundu.
Beysel, yaptığı yazılı açıklamada, AK Parti hakkındaki kapatma davasının, Türk demokrasisinin emekleme dönemini hala aşamadığını gösterdiğini ifade ederek, bu durumdan, özellikle demokratik geleneğin ve laik sistemin yerleşmesi için yeterli mücadele etmemiş olan gelmiş geçmiş tüm siyasi partilerin sorumlu olduğunu öne sürdü.
Türk siyasi tarihinin, ortaya çıkan sorunların parti kapatılarak çözülemediği, tam tersi etki yarattığının sayısız örnekleriyle dolu olduğunu kaydeden Beysel, ''Kaldı ki bu tür eylemler, demokrasimizi çağdaş görünümden, evrensel standartlardan uzaklaştırmaktadır. Bu tür girişimler tüm iş adamlarımızın geliştirmeye çalıştığı modern Türkiye imajına zarar vermekten başka bir getiri sağlamamaktadır'' dedi.
Beysel, dünyanın ekonomik kriz ve durgunluğa girdiği bu günlerde hala demokrasinin eksikleriyle uğraşılıyor olunmasının Türk halkına hiçbir yararı olmadığı görüşünü aktararak, şunları kaydetti:
''Bu durumda olmamızda, ülkemizde demokratik geleneklerin yerleşmesi için yeterli mücadeleyi vermemiş, çoğu kez popülizme sarılmış, kendilerine karşı olmayan antidemokratik ya da antilaik çıkışlar karşısında sessiz kalmış olan siyasi partilerimizin sorumluluğu büyüktür. Hepsi de demokrasiyi kendi dar siyasi görüşleri açısından yorumladığı için Türkiye tam anlamıyla evrensel demokratik standartlara ulaşamamıştır.
Demokrasi yalnızca kağıt üzerindeki kurallardan değil, gelenek ve teamüllerden de oluşur ve bir felsefi bütünlük taşır. Çoğunluğun azınlığa tahakkümü ve dayatmacı zihniyet de, vesayete dayalı siyaset anlayışı da, jakoben çıkışlar da aynı ölçüde antidemokratiktir.''
CİHAN-AA