Dünyanın değişik ülkelerinde son dönemlerde sivil halka karşı gerçekleşen terör olaylarının İslam dini ile özdeşleştirilmesine,tepki yağıyor.
- "İslam dini terör ve şiddeti asla tasvip etmez.”
- "İslam ile terörün özdeşleştirilmesi 11 Eylül saldırılarından günümüze kadar devam ediyor"
- "Aşırılıklar yok olsa bile Batı kendi eliyle yeniden oluşturacak"
- "O toplantıda İslam’ın yok edilmesi projesi vardı."
- Bölgedeki terörün asıl kaynağını yabancı istihbarat birimleri
Akademisyen ve düşünürler, aşırılıkçı bazı Müslümanların kullanılarak yapılan terör eylemlerinin asıl hedefinin İslam dini olduğuna dikkat çekiyor.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından gerçekleştirilen “Ortadoğu’da Değişim ve Dönüşüm Perspektifinde Türkiye- Ürdün İlişkileri” çalıştayına katılan Ürdünlü akademisyen ve düşünürler verdikleri mülakatlarda bölgedeki terörün asıl kaynağının yabancı istihbarat birimleri olduğunu iddia etti.
Müslümanların terörle özdeşleştirilmesi girişiminin yeni olmadığını ifade eden Ürdün eski Kültür ve Enformasyon Bakanı Semih Maaytah, İslam dini ile terörün özdeşleştirilmesi projesinin geçmişe dayandığını söyledi. Maaytah, "Bu yeni bir durum değil. Bundan çok önce başlayan ve günümüze kadar devam eden bir projedir. Burada asıl olan her İslami düşüncenin aşırılıkçıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bu proje Batı'da başarılı oldu. Özellikle 11 Eylül saldırılarından günümüze kadar devam ediyor." dedi.
MÜSLÜMANLAR OYNANAN OYUNUN FARKINDA OLMALI
Müslümanların oynanan oyunun farkında olması gerektiğine işaret eden Maaytah, "Hem fikri hem de basın yoluyla yapılması gerekenler var. Bu konunun aydınlatılması gerekir. Batının ise suskun kalmasını bekleyemeyiz. Aşırılıklar yok olsa bile Batı kendi eliyle yeniden oluşturacak. Kısmi amaçlar için dahi olsa böyle aşırılıklar olacak. Ancak bu konuda Müslümanlar yeterince bilinçli değil. Yapılması gereken, aşırılıktan uzak orta yolu seçmektir. Vasatiyettir bundan fazlası inanın ki değil. İslami sağduyu ile anlamaya çalıştığımız sürece mutedil oluruz. " ifadelerini kullandı.
Araştırmacı ve Tarihçi Baker Khazar Al Majaliy ise, terörle hedef alınanın İslam dini olduğunu vurguladı. “ İslam dini terör ve şiddeti asla tasvip etmez.” diyen Al Majali, "Burada asıl hedef İslam dinidir. Amaç dünyaya İslam tehlikesi olduğu izlenimi vermek. İslam'ın güçlenmesinden endişe ediliyor. Daha önce Abbasiler, Emeviler döneminin yanı sıra gelişmiş İslam medeniyetlerinin ortaya çıkması endişesi var. İslam'a yönelik bir öfke var." dedi.
O TOPLANTIDA İSLAM'IN YOK EDİLMESİ PROJESİ VARDI
İslam dini üzerinde bir komplonun olduğunu ifade eden Al Majaliy, "Aslına bakacak olursak yaşananlar 1897 İsviçre'de Besel Konferansı’nda alınan kararların uygulamaya konulmasıdır. O toplantıda İslam’ın yok edilmesi projesi vardı. İslamın Müslümanların eliyle yok edileceğinden bahsediliyordu. Müslümanların eliyle fitne ve sorunlar çıkartılarak bu uygulanıyor." diye konuştu.
Yeni bir sayfa açılması gerektiğine işaret eden Al Majaliy, “Her türlü aşırılıktan, şiddetten uzak bir toplum oluşturmalıyız. Terör ve şiddetin kesin bir dille reddedilmesi gerekir. Ürdün’de bunun bir örneğini oluşturduk. 2008 yılında Amman Bildirisi adıyla bir bildiri yayınlandı. Bildiri, İslam’ı yeni bir bakış açısıyla anlamaya davet ediyor. Terör, şiddet ve aşırılıktan uzak durmayı kapsıyor. Bununla birlikte ötekini de kabul etme çağrısı yapılıyor. Bunu için diyalogun önemine dikkat çekiliyor. Gerçekten günümüzde ihtiyacımız olan diyalogdur." dedi.
"YABANCI İSTİHBARATLARIN ROLÜNE DİKKAT"
Ürdün Bayrak Araştırmalar Merkezi Başkanı Bilal Hasan Al Tal da terör olaylarında yabancı istihbaratların rolüne dikkat çekiyor. Al Tal, “Bunlar kimi Müslümanların cahilliği ve aşırılıklarını kullanarak bu eylemleri gerçekleştiriyor” dedi.
İSLAM ÜLKELERİNİN KALKINMASINI ENGELLEMEK İSTİYORLAR
"Bu güçler İslami terör yaftası yapıştırmaya çalışıyor" diyen Al Tal, "Hiç şüphesiz bu güçler bazı Müslümanların cahilliğini kullanıyor. Cahillik ve fakirlikten de kaynaklanan aşırılıkçılığını kullanıyor. Bölgede her olanın da sorumlusu elbette Müslümanlar değil. Uluslararası istihbarat örgütlerinin bölgede çalışmalarını kabul etmemiz gerekiyor. Bunların ortaya koydukları projelerle halkı birbiri ile meşgul ediyor. Mezhepsel çatışmalar çıkarıyor. Bunda iki sebep var. Biri gerçek düşmanlarını unutmaları ikincisi ise ülkelerinin kalkınmasını engellemeleri. " şeklinde konuştu.
Bölgede önde gelen insanlara şiddet ve terörün engellenmesi konusunda önemli görevler düştüğünü ifade eden Al Tal, "Bu konuda aynı şekilde basına da önemli bir görev düşüyor. Bu dalgaya karşı Müslümanların bilinçlenmesi ve bölgedeki halkların dayanışması konusunda önemli sorumluluklar var. " diye konuştu.