"Örgüt kampları BBG evi gibi seyredilmeyecek, hemen etkisiz hale getirilecek"
Terörle mücadelede yeni konseptin önemli aktörlerinden biri olan güvenlik uzmanı Doç. Dr. Süleyman Özeren yeni dönemin yol haritasını açıkladı:
- Etkin güvenlik stratejisi uygulanacak.
- Güvenlik için değil demokrasi için güvenlik anlayışı ile hareket edilecek.
- Teröristle mücadelede her alanda ve her kurumda profesyonelleşme olacak, tüm kurumlar tam saha pres stratejisi ile hareket edecek.
- Konsept kent merkezleri, kırsal, sınırlar, Kandil ve Avrupa olmak üzere 5 ayaklı kurgulanacak.
- Sınır güvenliği belirleyici olacak. Hakkâri kırsalındaki örgüt kampları BBG evi gibi seyredilmeyecek, etkisiz hale getirilecek, örgütün Hakkâri pilot bölgesi çökertilecek.
- Bundan sonraki süreçte şiddeti reddederek, ama “devlet de örgüt de silah bıraksın” gibi anlamsız bir tartışmaya girmeden sürece katkı sağlayacaklar kazanacak.
* Terörle mücadelede yeni bir konsepten bahsediliyor, dünden farklı ne olacak?
Demokratikleşirken etkin güvenlik ekseninin de yeni stratejilerin yaşama geçirilebildiği bir durum. Son 2 yıldır demokratikleşmeye ağırlık veren terörle mücadele konseptinde, teröristle mücadeleye de aynı oranda ağırlık verilmesi gerektiği anlaşıldı. Devlet, teröristle de etkin bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğini düşünerek harekete geçmiştir.
* Demokratikleşmeye ara mı verilecek?
Etkin güvenlik stratejisi demokratikleşme temelinde hukuktan ve özgürlüklerden taviz vermeden, teröristle profesyonel mücadele etmektir. Demokrasiye alternatif değil, demokrasinin önünü açan, demokrasiyi güvence altına alan yeni terörle mücadele anlayışıdır. Güvenlik için değil, demokrasi için güvenlik anlayışıdır.
* MGK bildirisinde de “yeni terörle mücadele konsepti” vurgusu yapılıyor, buradaki “yeni”nin açılımı nedir?
Hukuku koruyamayan devletle hukuk çizgisini aşan devlet aynıdır. Her ikisi de devletin meşruiyetini sorgulattırır. Geçmişte bir kısım Ergenekonvari yapılanmalar devlet adına hareket ettiğini iddia ederek büyük hukuksuzluklar yapmışlardır, bu maalesef en çok örgüte yaramıştır. Bugün hukuku koruyan, demokratikleşen devlet vardır, ancak örgüt son dönem stratejisi ve eylemleriyle hukuku koruyamayan devlet imajını yaratmaya çalışmaktadır. İşte yeni terörle mücadele konseptimiz bir yandan hukuk çizgisinde kalırken, bir yandan vatandaşın ve kamu vicdanının hukukunu korumayı hedeflemektedir.
* Bu düne kadar yapılamıyor muydu da şimdi yapılacak ya da dün yapılamadıysa bugün nasıl yapılacak?
Bu dönemöne çıkan yaklaşım demokratikleşme, yanında tabii ki sadece kağıt üzerinde kalmamak kaydıyla teröristle mücadelede her alanda ve her kurumda profesyonelleşmedir. Yani silahlı kuvvetler, jandarma, polis ve diğer ilgili tüm birimler donanımlı ve en üst düzeyde profesyonel olacaktır.
* Terörle mücadeleden asker çekilecek mi?
Terörle mücadelede özellikle PKK gibi uluslararası, sınır ötesi, kırsalı ve şehir yapılanmasıyla çok farklı alanlarda faaliyet yürüten bir örgütlemücadele ediyorsanız tekilci, yani sadece bir kuruma sorumluluğun yüklendiği bir mücadele konsepti ile başarısız olursunuz. Dolayısıyla bu mücadelede polis özel harekâtın, jandarma Özel Harekât'ın, TSK'nın özel birimlerinin, iç ve dış istihbaratın tümunsurlarının, dış politika enstrümanlarının aynı anda, eşgüdümlü, tamsaha pres stratejisi ile hareket edeceği bir stratejiden bahsediyoruz. Tüm kurumların yanı sıra sivil toplumun da sahada olmasını gerektiriyor.
* Bu yeni, terörle mücadele konseptinin kurgusunu özetleyebilir misiniz?
Bu yeni konsept teröristle mücadelede temelde 5 ana ayak üzerinde kurgulanmalıdır: Kent merkezleri, kırsal, sınırlar, Kandil ve Avrupa. Bu 5 noktadaki belirleyici konumda olan şey sınır güvenliğidir. Ülke içindeki unsurlar üzerinde etkili olabilmeniz, yeni girişlerin ya da dağa çıkışların engellenmesi, sınır ötesi hava harekatının etkili olabilmesi... Bunlar sınır güvenliğine bağlıdır. Evinizin etrafını koruyamazsanız, evinizin içini koruyamazsınız.
- Öcalan bundan sonraki süreçte nasıl bir rol oynar?
Bundan sonraki süreçte şiddeti reddederek, ama “devlet de örgüt de silah bıraksın” gibi anlamsız bir tartışmaya girmeden sürece katkı sağlayacak olan herkes kazanacaktır. Silah bırakan devlet kendi meşruluğunu sorgulatır. Devletle şiddetin dili ile pazarlık yaparak değil, sürece olumlu katkı sağlayarak hareket edecek olanlar kazanacaktır.
* Herkesin bahsettiği “barış dili” nedir?
Burada savaşın dili, barışın dili ikilemi yoktur. Devletin teröristle mücadele etmesi savaşın dili değil, hukukun dilidir, meşruluğun dilidir. Karşısında ise teröristin hukuksuzluğu ve gayrimeşruluğu vardır. Burada hukuk ve meşruluk bir tarafta gayrimeşruluk bir taraftadır. Devlet teröristle savaşmıyor, hukukun gereğini yaparak teröristle mücadele ediyor. PKK'nın ve bir kısım BDP'lilerin ısrarla kullandıkları bir kısım liberallerin de buna kandıkları örgütün barış dilinin sözlük karşılığı; kan, gözyaşı, nefret, ya benim dediğimi kabul edersiniz ya da yok edilirsinizdir. Yani, “Kürtler'in meselesi değil, benim tanımladığım sorun sorundur, Kürtler için veya Türkiye için çözüm değil, benim ideolojim çözümdür” denilmesidir. İşte bu onların anladığı barış dilidir. Bu barış dili Kürtler'den boyun eğmeyi, devletten de acziyeti bekler. Bu ikisi de olmayacaktır. Ne Kürtler ne de devlet buna müsaade eder.
* Kandil'e hava harekâtı yapıldı, sırada kara harekâtı mı var?
Teröristle mücadelenin silahlı boyutunda üç ana nokta var, PKK'nın sınır ötesindeki kırsal unsurları, ülkemiz içindeki kırsal unsurları ve şehir unsurları. Ülke içindeki unsurlara yönelik etkili operasyon yapılmaksızın sınır ötesinde yapılacak olan askeri bir harekât başarı getirmeyecektir, geçmişte bunlar zaten yapıldı. Yani önce evimizin önünü süpürmemiz gerekiyor. Şehir içi operasyonlar ve kırsaldaki operasyonların eşgüdümlü yapılması şarttır, aksi takdirde kent merkezlerinde yapılan operasyonlar hiçbir sonuç vermeyecektir.
* Örgütün bu eylemlerle hedefi nedir?
Aralık 2009 Tokat Reşadiye eylemi demokratikleşme sürecini sabote etme amacını gütmüştü. Diyarbakır Silvan eylemi öncesinde ve sonrasında devam eden eylemler yeni anayasa sürecini örgüt eksenine çekme ya da sabote etme teşebbüsüydü. Devamında gelen Çukurca eylemi ve bundan sonraki olası eylemler örgütün özellikle Hakkâri ve çevresinde fiili hale getirmeye çalıştığı “burada devlet yok” algısını pekiştirme ve devlete bir anlamda kafa tutma teşebbüsüdür.
* KCK bu eylemlerde nasıl bir rol üstleniyor?
Örgütün son dönem yapılanmasında, bir ayağı her zamanki gibi silahlı kanadı, diğer ayağı ise Kürt kökenli vatandaşlarımızın bütün toplumsal dokusuna hitap edecek bir örgütlenmeyi içermiştir. Bu yeni yapının adı KCK'dır. KCK bu bahsettiğimiz ikili yapıyı koordine eden, yöneten, stratejilerini belirleyip, onlara uygulattıran yapıdır. Bu yapıda PKK kırsalda, Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi yani takım elbiseli gençler ve Öz Savunma Birlikleri şehir teröristi olarak şehirlerde şiddet uygularken, DTK da KCK'nın kurucu meclisi olarak Kürt sivil toplumunda alternatifsiz olmaya çalıştı.
* Şimdi Hakkâri'de kurulan ikna kampları ortaya çıktı.
Hakkâri kırsalındaki örgüt kampları etkisiz hale getirilmeden örgütün Hakkâri ve çevresinde oluşturmaya çalıştığı fiili devletsizlik durumu ortadan kaldırılamaz. Hakkâri ve çevresinin sanki bir kurtarılmış bölge olduğu algısı yok edilirse bu örgütün elde ettiğini iddia ettiği psikolojik üstünlüğü yok edecektir. Örgütün Hakkâri pilot bölgesini çözerseniz bu bölgedeki teröristle mücadeleyi büyük oranda başarmış olursunuz.
* Örgüt bu kampları neden kuruyor?
Bu kamplar bölge halkının iradesini yok etmek ve örgütün 78 manifestosunu başlatacağı pilot bölgenin lojistik ayağı olarak kuruldu. Kürt kökenli vatandaşlarımız baskının, şiddetin olmadığı dönemlerde ayrılıkçı Kürt siyasetine fazla yüz vermiyor. Bunu örgüt 2007 seçimlerinde çok iyi gördü. 2009 yerel seçiminde, referandumda ve son genel seçimde bu kamplar örgütün ajandasını kabul ettirme ikna kampları olarak kullanıldı. İşte bu kamplar marifetiyle bölge halkının tercihi yönlendirildi, karşı çıkanlar ya tehdit edildi ya da yok edildi. Bu kamplar, PKK'nın Kürt halkına ne vaadettiğini uygulamalı örneği. Esnafı ezen, imamşehit eden, sokakta askerimizi katleden kanlı zihniyetin barınağıdır bu kamplar.
* Türkiye bunları BBG evi gibi seyrediyor mu?
Türkiye yeni konseptiyle bu kampları BBG evi gibi seyretmeye değil, devlet olmanın gereğini yapmaya karar vermiştir. Bu kararın yaşama geçirilmesi örgütün silahlı unsurlarının etkisizleştirilmesi değil, bu bölge halkının özgürleştirilmesidir.
* BDP nasıl bir rol oynuyor?
Bugün BDP, KCK'nın içinde sivil toplum örgütlenmesini temsil eden DTK'nın kontrolündedir. BDP, PKK'nın tanımladığı Kürt meselesinin çözümüne soyunmuştur.